26. BÖLÜM

9.6K 362 87
                                    

Kaplumbağa hızını biraz tavşan hızına çevirdim olayların daha hızlı, daha güzel ve daha keyifli olması için.😂 Aklınız karışmasın.

Multimedia: Onur ve Leyla temsili❤

Keyifli Okumalar...🌸💙

Onur'dan;

3 Gün Sonra;

Zaman su gibidir. Göz açıp kapayıncaya kadar bir bakmışsınız akşam olmuş ya da sabah ya da yıllar ansızın geçip gitmiş ömrümüzden. Çocukken sokakta deli gibi oynadığınız günler gelir gözünüzün önüne. O günler uzak görünmez o an size. Gözlerinizi açtığınızda ya da bir aynaya baktığınızda aslında yıllar geçtiğini görürsünüz ve bu da zamanın en hızlı ve kıymetli olduğu gerçeğini hatırlatır bize.

Zaman kıymetlidir. Hızlı olduğu kadar da kıymetli... Bugün birine söylemek istediğiniz gerçekleri yarına ertelersiniz mesela. Hislerinizi, duygularınızı, düşüncelerinizi ertelersiniz. Oysa ki yarın yaşayacağınızın garantisi yoktur ve siz bunu düşünmezsiniz. İnsan namütenahi yaşayacağını zanneder. Oysaki 'sonsuzluk' kelimesi ölümsüz olma iksirinin bulunması kadar imkansızdır. 'Sonsuzluk' ölümden sonra başlar. Ölüp yeniden dirildikten sonra...

Bu geçen 3 günde çok şey değişmemişti monotan hayatımızda. Ama değişen bazı şeyleri de göz ardı etmemek lazımdı. Örneğin Emel'in hafızası yerine gelmişti. Bunu başaran ise şüphesiz ki Uğur olmuştu. Emel'in hafızasını kaybetse dahi Uğur'u hatırlamaması bizim aptal aşığımıza dokunmuş ve Emel'i kucakladığı gibi birlikte zaman geçirdikleri yerlere götürüp tek tek anılarını anlatmıştı. Sonrasındaysa Emel bayılmış ve yeniden hastahaneye kaldırılmıştı.

Ayhan Abi Emel'in bayıldığını öğrenince Uğur'a kızmış, bağırmıştı. Fakat Emel'in hafızasının yerine geldiğini öğrenince kızgınlığı bir nebze de olsa geçmişti.

Sonuç olarak; Emel şu an evde istirahat ederken bizim aptal aşığımız gece kuşu gibi Emel'in penceresinden ayrılmıyordu. Sanırım Ayhan Abi ve Gülnaz Teyze Emel'le Uğur'un ilişkisini öğrenmişlerdi. Ve Uğur'un Emel'e zarar verdiklerini düşündükleri için Uğur'a karşı soğuk davranıyorlardı.

Ardından Ömer'in Trabzon'da okuyan kuzeni Sevim gelmişti. Nefes ise Sevim'in gelmesiyle burnundan solumaya başlamıştı. Sevmiyordu o kızı. Açıkçası doğru ya da yanlış yapıyor diye nitelendiremezdim çünkü kızın hal ve hareketlerini, davranışlarını takip etmiyordum. Benim görüş alanıma lavanta kokan sarı saçlar ve bir çift çipil çipil bakan gökyüzü mavisi gözler girince diğerlerini umursamıyordum. Umursayamıyordum.

"Ne var lan? Niye çağırdın gece gece?" diye sordum karşımda çişi gelmiş ayı gibi koltukta büzüşerek oturan Alihan'a.

Gece gece sanki gizli iş yapıyormuşuz gibi biz erkekleri özelden taciz edip bizim tamirhaneye çağırmıştı. Saat gecenin bilmem kaçıyken bu dingil yüzünden uykumdan mahrum kalmış buraya gelmiştim. Allah biliyor ya adamakıllı bir şey söylemezse uykumdan uyandırdığı için sabaha kadar hiç üşenmez döverdim.

Beni en çok sinirlendiren şeylerden birincisi; Leyla'nın yanında XY kromozomlu birini görmek, bak söylerken bile sinirlendim. İkincisi ise; uykumu tam alamamaktı. Uykumu tam alamadığım zaman huysuz ve sinirli oluyordum.

"Sakin ol benim haşin erkeğim. Hiç yakışmıyor bu hareketler sana."

Gözlerimi kapatıp sertçe burnumdan solumaya başladım. Ben uyku diyorum bu herif yılışıklık peşinde! Allah'ım sen sabır ver!

"Kes!" diye bağırdım. Sesim tamirhanede yankı yaparken geldiğinden beri horul horul uyuyan Ömer zıplayarak uyanmıştı. "Tövbe estağfurullah. Allah'ım daha Nefes'ime kavuşamadım alma canımı. Amin." deyip elini yüzüne sürdü.

SEVGİ MAHALLESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin