Üşüyordum...
Etrafta bir takım konuşmalar dönüyordu ama anlayamıyordum çünkü başımda onlarla beraber dönüyordu. Bir şeyin üzerinde taşınıyordum. Kısa bir süre sonra sallanmalar durdu ve sert, engebeli bir yere bırakıldım. Omzumun ağrısı yüzümü buruşturmasaydı, baygın halimi devam ettirirdim. Kemiklerime kadar yorgundum.
Açılan göz kapaklarımın ardından gördüğüm ilk şey, yıldızlar oldu. O kadar parlak ve o kadar çoklardı ki, böylesini görmeyeli yıllar olmuştu. Samanyolu, kendini tüm heybetiyle gözler önüne sermişti. Sanki kendi yerinin güzelliğini gökyüzüne ispat etmek istiyordu. Ve bunu başarıyordu da.
' Duru Hanım? '
Sesin geldiği yöne döndüğümde kumral bir askerin yere eğilmekte olduğunu gördüm. Olduğum yerde doğrulurken ' kendinizi nasıl hissediyorsunuz? ' diye sorunca cılız bir sesle ' iyiyim ' dedim.
Hemen yanımdaki küçük sağlık çantasını açarken ' Ben Üsteğmen Akif, omzunuzdaki yaraya bakmama izin verin lütfen ' dediğinde sessiz kalarak sağ omzumu açığa çıkardım. Bununla birlikte bakışları omzuma kaydı ve biraz inceledikten sonra temizlemek için oksijenli suyu ve gazlı bezi çıkardı. Oksijenli suyu, gazlı beze dökerken bende etrafı inceliyordum. İkili gruplar halinde, belirli aralıklarla duran askerlere göz gezdirdim. Hepsi ya su içiyordu ya da bir şeyler yiyordu. Garipti. Dağın başındaydık ama tıpkı sahil kenarındaki gibi rahattılar. Sanırım, alışmışlardı. Az ileride gördüğüm kadarıyla bir Albay ve iki asker bir şeyler konuşuyorlardı ve konuşanlardan biri bayılmadan evvel gördüğüm yüzbaşıydı. Ali.
Omzuma çarpan serinlikle bakışlarımı işine odaklanan üsteğmene çevirdim. Tüm dikkatini işine vermişti. Tereddütle çıkan sesime hafifçe gülümsemişti.
' Yaşayacak mıyım, üsteğmen? '
' Yaşamak için gerekenlere sahipsiniz, Duru Hanım '
' Hım, Peki ya sonum ne olacak? '
' Karargâha döndüğümüzde yüksek ihtimalle sorguya alınacaksınız '
' Her kurtardığınızı sorguya mı alırsınız yoksa bu durum bana mı özel? '
Yüzüne ciddi bir ifade yerleştirip ' Durum normal değil ' dediğinde anlamıştım. Egomun tavan yaptığını değil, bir terörist olabileceğimi düşünüyorlardı. Her ne kadar yüzündeki ifadeden benden hoşlandığını anlasam da asker yanı ağır basıyordu. Haklıydı. Durum değerlendirmesi yaptığımda onlara hak verebiliyordum.
' Anlıyorum '
' Sahi mi? ' sesindeki tını sanki şaşırmış gibiydi. Ne yani? Aptal gibi davranıp, boktan sorular sormamı mı bekliyordu? Yani bir an bile böyle düşünmesi zoruma gitmişti doğrusu. Akif, kendi matarasını bana uzatırken zarifçe gülümsemişti. Matarayı alıp, su içerken yaramı kapatmıştı.
Akif, ' sürtünmeden dolayı zedelenmiş. Önemli bir şey yok Duru Hanım, merhemden sonra yarayı kapattım. İz kalmaz '
' Teşekkür ederim Üsteğmen '
Yanımıza gelen Yüzbaşının huysuz sesi kulaklarına dolduğunda tüm vücuduna iğneler batırılmıştı sanki.
' Teğmen işin bittiyse birkaç sorumuz olacak ' dedi.
' Bitti komutanım, buyurun ' dediğinde ayaklanarak Yüzbaşının karşısına geçtim. Etrafın bakışlarını üzerlerinde hissedebiliyordum. Bakışlarımı Ali'nin gözlerine çevirdiğimde karşılaştığım hiddet ister istemez germişti. Allah aşkına suçum neydi? Bu bakışları hak edecek ne yapmıştım. Kaba adam!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA HİLAL
RomanceKOD ADI: AYŞE TATİLDEN DÖNDÜ. ' ADALET, NAMLUNUN UCUNDA ' +18 +++++ AĞIR Küfür ve Şiddet içermektedir.