17.Bölüm

47.3K 2.2K 272
                                    

' Xièxiè ( eyvallah ) '

dedikten sonra Yüzbaşıya telefon açan Hasan ' Olumsuz  ' dediği anda Seyit ' Siktir ya ' dedi. Kahrolası üç gündür boğazlarından yemek namına bir şey geçmemişti. Allah'ın belası yerde kadınlar güzeldi de yemekleri kötüydü. Bu durumda da tüm doğruları tek yanlış götürüyordu. Yemek yoksa yaşamanın ne anlamı vardı ki?

Akif, Hasan'ın yanlarına gelmesini beklerken uflayıp duran Seyitin derdini anladığından ' Vallahi haklısın, şu an bir şırdan olsa yerdik değil mi Seyitim? ' dedi.

Seyit ' Vallahi ne şırdanı Akif, fare ve yılan yemeyi bile tercih ederim şu an ' dediğinde Akif ' Yok koyunun siki 'dedi.

Seyit ' Çok cahilsin Akif, keşke yemek olsan da yesek. Koyunun midesinden yapılır, şırdan '

Akif ' Bu cahil halimle senin üstünüm Seyit '

Seyit sırıtarak ' Burada üst-alt yok Akifciğim ' dediğinde Ali ' Bir daha düşün Seyit ' dedi. Seyit anında toparlanırken Akif pis pis sırıtıyordu. Komutanı tersti, zıttı, sertti,sevimsizdi,gudubet ve cani olabilirdi ama kendisini de kimselere yedirmezdi.

Çin'e iniş yaptıkları andan itibaren işe koyulan tim, ilk önce MİT'in Çin konsolosluğuyla iletişim kurup gereken mühimmatı aldı ve teröristin peşine düştüler. Üç gündür izledikleri güzergah, aradıkları adamın izlediği yollardı. Fiziksel özellikleri sebebiyle ortalıkta görünemeyen Akif, Seyit ve Ali , karanlıkta ilerlerken Hasan ise sahada ilerliyordu. Ortamların tozunu attırıp, doyasıya yemek yiyen Hasan'a öfke oldukça yüksekti. Akif, her geri gelişinde ağzına sıçsa da Hasan, bu durumdan garip bir zevk alıyordu ve yanında bir şeyler getirmiyordu. Bu durum Ali'nin de canını sıkıyordu ama gelmek için yalvaran o olduğundan sallamıyordu. Oturduğu sandalyeden kalkıp terasa çıkan Ali, bir sigara yaktı.

Yanan sigara gibi görünebilirdi ama asıl yanan kendisiydi. Karargahtan çıktıklarından beri aklının en derinlerine sakladığı bir şey vardı daha doğrusu biri. Göreve odaklanmak istiyordu ama son üç gündür boş geçirdikleri için odaklanacağı bir şey elinde yoktu. Dolasıyla aklı derinlere doğru inmişti. Siyah saçlarının arasından gözlerine ulaşmıştı. Daha sonra ise hokka burnuna ve dolgun dudaklarına...

Dilini dudağında gezdirirken, dilinin ucuna gelen kabarıklık ile içine sıcak bir şeyler aktı. Ufak bir temas bile kendisini bu hale getiriyorsa bu kadınla ilerisini düşünemiyordu çünkü kalp krizine kadar gideceğini hissediyordu. Ona karşı kendini dizginleyebilmişti bir yere kadar, ama bir yere kadar. O yer ise, kapıyı hiçbir şey saklamayan kumaş parçasıyla açana kadar olan an idi. Onu o halde görünce erkek olarak hissettikleri dışında öfke de hissetmişti. Karşısında cesurca durmaya çalışması ve utanıp, çekindiğini sakladığına inanması inanılmaz bir görüntüydü.Gözlerini kaçırmadan uzun bir süre bakabilmesi başka, verdiği frikikten sonra ki bakışları bambaşkaydı. Hem öfke hem de adrenalin bedenini sarmıştı. Karşısında rahatça oturduktan sonra gözlerini kaçırması ise delice şeyler düşünmesine sebep olmuştu ama asker yanı kendisini tutmasında yardımcı olmuştu.

Ali'nin bu yaşına kadar kendini kaybettiği anlar olmuştu ama bu anların hepsinde gözünü öfke bürümüştü ve sonucu oldukça kanlı bitmişti. Bunun kanlı bitmesini istemiyordu daha doğrusu bunun bitmesini istemiyordu. O yüzden onu istediğini itiraf etmişti. Karşısında ki kadın aptal biri değildi hem de hiç değildi. Bu yüzden ona cesaret kazanması için bir şeyler vermişti. Çünkü Ali'nin kışkırtılmaya ihtiyacı vardı. Bunu kendine bile itiraf edemiyordu ama biliyordu. Bir nedene ihtiyacı vardı.

Bu durumu göz ardı etmek istiyordu ama artık o çizgiyi geçmişti. Hissediyordu çünkü, hissediyordu. Ali bu yaşına kadar öfke ve saygı dışında bir şey hissedememiş biriydi. Ama şimdi başka bir şey vardı içinde, engel olamıyordu büyüyüp, nefesini kesmesine.

KARA HİLALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin