~30~

1.2K 102 10
                                    

JENNİE'NİN AĞZINDAN

Kapıyı ne kadar zorlasakta yerinden en ufak bir kıpırdama belirtisi göstermiyordu. Jungkook beni kenara itmiş kapıya yumruklarını geçirmeye başlamıştı. Bir yandan tekmeliyor bir yandan yumrukları ile kapıyı zorluyordu. Göz yaşlarım ile kenara çekilip kapının açılmasını bekledim. Rose ve Jisoo yanıma gelip benimle beraber ağlamaya başladılar. Diğerleri kapıya abanıyor açmak için büyük çaba sarf ediyorlardı. Jungkook hariç diğerleri pes ederek yere yığıldılar. Yoongi sinirle kapıya doğru büyük bir tekme atıp küfürler savurmaya başladı. Canımdan can kopuyordu adeta. Çaresizlik. İşte o an çaresizlik nedir onu öğrendim. Yakınındasın ama onu kurtarmak için en ufak bir şey yapamıyorsun. Bakıyorsun. Sadece kapının önünde durmuş ona bakıyorsun. Bekliyorsun. Ama kapının ne zaman açılacağını bilmiyorsun. Gerçi açılacak mı onu da bilmiyorsun. Sadece bekliyorsun. Çaresizce olduğun yerde hiçbir şey yapmadan bekliyorsun. Elinden bir şey gelmeden sadece bekliyorsun. Umutsuzca bakınıp ağlıyorsun. Ve anlıyorsun ki içeride kalan kişi sizin için her şeyi ifade ediyor. Çocukluğum. Koskoca birlikte geçirdiğin 18 sene canlanıyor gözünün önünde ve gözlerin doluyor. Anlıyorsun ki o an çaresizce beklemekten başka yapacağın bir faaliyet yok. Ve beklemeye devam ediyorsun gözünden akan iki üç damla yaş ile. Jungkook başını kapıya dayayarak ritmik bir şekilde kafasını vurup duruyordu. Kafasını sabitledikten sonra yumruğunu iyice sıkıp kapıya geçirdiği sırada büyük bir güç onu geri püskürterek savurdu.
-JUNGKOOK! (Jisoo, Rose ve Jennie)
Çığlığımız karşısında sersemleyen Jungkook elleri ile belini tutarak yavaşça kafasını kaldırdı. Ağzından savurduğu minik küfürleri kulaklarımıza kadar duyurmuştu. Neydi bu? Şu an başımıza gelenler bir kamera şakası falan mıydı? Ne ile karşı karşıyaydık? Hiçbir fikrim yoktu. Lisa. Lisa ne yapıyordu? Yaşıyor muydu? Bunun aksini bile düşünmek delirmeme sebep oluyordu. Olamazdı. Beni, bizi bırakıp bir yere gidemezdi. Korkuyordum ikinci düşüncenin gerçekleşme ihtimali beni yiyip bitiriyordu.
-Birini daha kaybedemem. (Jimin)
Jimin'in kısık çıkan sesi bu sessiz ortamda yankı oluşturmuştu.
-Kimi kaybediyorsun olum! (Yoongi)
-Kim kimi kaybediyor. Lisa... Lisa'yı kaybettiğimizi kim söyledi? Bu aptal ev mi? (Yoongi)
Yoongi iyice delirmiş bir sağa bir sola dönüp duruyordu. Jungkook'un inlemesi ile tüm dikkatler onun üzerine yoğunlaştı. Yere dizleri üzerine  çökmüş başını iki eli arasına almıştı.
-KONUŞAN AĞIZLARINIZA SOKAYIM! (Jungkook)
-Jungkook sakin ol sakinleş. (Rose)
-Ne oluyor ona öyle? (Jisoo)
-Fısıltılar. Tekrar etkisini göstermeye başladılar. (Taehyung)
-Nasıl yani Lisa'nın dediği Fısıltılar mı? (Jennie)
-Evet. Maalesef ki onlar bir kaç saniye verin ona. Jungkook alıştığı için etkisi uzun sürmüyor. (Jin)
-Size de oluyor mu? (Rose)
-Bize olmuyor. Sebebini bilmiyoruz ama fısıltıları duyan sadece Jungkook ve Lalisa'ydı. (Jimin)
Sondaki söylediği Lalisa ismi ağzından kısık bir şekilde çıkmıştı.
-Bu bir tur güç falan mı? (Jisoo)
-Hayır. Boktan konuşmalar sadece. (Jungkook)
-Nasıl yani? Kim konuşuyor? (Jennie)
-Daha önce ölmüş ruhlar. Buraya hapsolmuş olan ruhlar. (Jungkook)
-Ruh mu? (Hoseok)
-Evet aptal uyarıları veya boş konuşmaları dışında pekte bir işe yaramıyorlar. (Jungkook)
-O zaman çok önemli bir şey olmadığı anlamına mı geliyor bu? (Namjoon)
-Aslında tam olarak öyle değil. Tamam boş sesler var evet ama zihnimizi ele geçirip gerçekçi kabuslar görmemizi sağlayan bir güç daha var. (Jungkook)
-Lisa'nın  daha önce gördüğü kabuslar gibi. (Jennie)
-Ne kabusu gördü?(Jimin)
-Benim ve Jennie'nin ölümünü. (Yoongi)
-NE?! (Jimin)
-Niye şaşırdın bu kadar?(Yoongi)
-Gerçek olma ihtimali var çünkü. (Jimin)
-Nasıl yani? Kabus altı üstü. (Jennie)
-Kabus evet. Ama onun yarattığı bir kabus. Yapacakları hakkında uyarı verdiği bir kabus. (Taehyung)
Dedikleri karşısında dehşete düşmüştüm.
-Gözümün önünden ayrılmamalısın Jen.(Taehyung)
Taehyung gelip sarıldığın da ona sımsıkı sarılmıştım. Korkuyordum evet. Ölümden mi korkuyordum yoksa Lisa yı kaybetmekten mi? Bilmiyordum her ikisinide iliklerime kadar hissederek korkuyordum. Gıcırdayan kapı sesi ile tüm dikkatler sesin geldiği yöne çevrildi. Lavabonun kapısı yavaşça Aralık kalacak şekilde açılmıştı. Kapıyı öyle gördüğüm gibi oraya doğru koştum. Jungkook kolumdan tutup beni durdurana dek dengem yerindeydi.
-Ah. Düşüyordum ne oldu? (Jennie)
-Hemen atlama oraya ya bir tuzaksa?(Jungkook)
-Ne tuzağı? (Jennie)
-Bubi tuzağı Jennie.(Jin)
-Ne tuzağı olacak. Zaten tehdit altındasın birde ortaya atlıyorsun. (Taehyung)
-Aishh. Pardon ama Lisa yı görmem gerekiyor. Ne yaptığını ne olduğunu görmem gerekiyor. Sakin duramam. (Jennie)
-Kenara çekil ben bakarım. (Jungkook)
Yoongi, Taehyung, Namjoon, Hoseok ve Jimin kapıyı tutarken Jungkook içeriye girdi. Kapı ardına kadar açılınca yerde yatan bedene baktığım da dudaklarımın arasından bir ufak çığlık fırladı.
-LİSAA! (Jennie)
Yerde öylece masum bir halde yatıyordu. Jungkook Lisa yı kucağına alarak içeri doğru adımını attı. Lisa yı yere yatırdıktan sonra hepimiz başına gelmiştik. Baygın düşmüştü. Yüzü bembeyaz solmuş, halsiz bir hali vardı.
-Artık eve gitsek iyi olacak ne dersiniz? (Hoseok)
-Lisa'nın dinlenmesi gerekiyor. (Rose)
-Jungkook, rica etsem Lisa yı bir daha taşır mısın? Bizimkilerin hali kalmadı. (Jennie)
Kafasını sorun yok anlamında salladıktan sonra Lisayi kucağına alarak merdivenlere yöneldi.
...

LİSA'NIN AĞZINDAN

Gözlerimi açtığım da yatağımda uzanıyordum. Sebebini bilmediğim bir ağrı başıma saplanmış beni mahvediyordu. Kafamı sağa döndürdüğüm de kızların yanı başımda uyuyakaldıklarını gördüm. Tüm gece uykusuz bir halde başımda beklediklerine hiç kuşkusuz emindim. Yavaşça yataktan doğrularak ayağa kalktım. Midem hafif bulanıyor ve başımda ufak bir dönme ile ağrı vardı. Akşam ne olduğu aklımda az çok anımsıyor fakat tam anlamıyla hatırlamıyordum. Kapıyı sessizce açtıktan sonra adımlarımı aşağıya yönelttim. Salonda uyuyan çocukları görünce hepsinin dün gece gitmeyip burada kaldığını farkettim. Mutfağa geçerek tezgahtan bir bardak aldım. Bir kahve içsem kendime gelecek gibiydim. Kahvemi alarak balkona yöneldim. Balkona adım attığım anda Jungkook ile karşılaşmam bir oldu. Onu görür görmez geri dönecektim ki sesi ile olduğum yerde kaldım.
-Lisa. (Jungkook)
-Efendim? (Lisa)
-İyi misin? (Jungkook)
Başına taş falan mı yağmıştı acaba?
-Evet evet baş ağrım ve mide bulantım dışında sorun yok. (Lisa)
Ondan sonra sustu ve dışarıyı izlemeye devam etti. Arkamı dönüp tam gidecekken bir daha konuştu.
-Dün...
Dedi ve bir süre sustu.
-Dün dediklerim için özür dilerim. Kafam karışık ve aynı olaylar bir daha bir daha yaşanıyor sinir bozucu. (Jungkook)
İçinden yumuşak kalpli biri mi çıktı bunun az önce. Yok başına kesin taş falan düştü yoksa bu kadar nazik olabilir miydi?
-Önemli değil anlıyorum. (Lisa)
Dedikten sonra içeri geçerek odaya çıktım. Dün gece olanları yavaş yavaş hatırlamaya başlamıştım. Sesim kısılana kadar bağırarak ağlamış kapının açılması için ellerimle sürekli vurmuştum. Elimde ki yaraların sebebi bu olmalıydı. Saatlerce orada kalmış en sonunda yorgun düşüp kapının dibine ağladığımı hatırlıyordum. O an ki çektiğim acıyı, duyduğum, hissettiğim acıyı tıpkı şu an yaşıyor gibiydim. Baygın düştüğüm de kapının Aralık olarak açıldığını görmüştüm ama o kadar yorgun düşmüştüm ki kafamı kaldırıp tepki verecek halim kalmamıştı. Jungkook'u görmemle beni kucağına alması bir olmuştu. Artık tamamen bitkin bir hale gelmiştim. Beni merdivenlerden indirip kapıdan çıkardığı anda gözlerimi hafif aralayarak nerede olduğuma bakmıştım. Gözümü açacak, konuşacak halim hiç kalmamıştı. Ellerim kan için de sızlıyor vücudum yorgunluk içinde yüzüyordu. Jungkook'un yüzünü gördüğüm de kucağında olduğumu anlamıştım.
Bana baktığında dediği sözleri hatırladım.
-Bu sefer sarhoş değilsin sıkıntı yok iyi olacaksın. (Jungkook)
Bakıp tebessüm ederek gülümsemiştim. Ardından gözlerimi kapatarak uykuya dalmıştım. Ah cidden yine mi Jungkook taşımıştı beni. Bir kere de ayık olsam taşırken ne olurdu? Yataktan kalkıp duşa doğru yöneldim. Duş alıp üzerime bir şeyler giydikten sonra bizimkilere kahvaltı hazırlamaya aşağıya indim. Saçlarımı salaş topuz yaptıktan sonra mutfağa geçtim. Jungkook a göz ucuyla baktığımda hala dışarıyı izliyordu. Derin bir nefes alıp tezgaha doğru yöneldim. Ne yapacağımı düşünürken arkadan gelen sesle olduğum yerde durdum.
-Yardım...gerekli mi? (Jungkook)
-Ah. Yok yok sen geç otur. (Lisa)
-Yardım etmek istiyorum Lisa. (Jungkook)
-İyi madem gel. (Lisa)
Yanıma geldikten sonra iyi bir kahvaltı için ne yapabileceğimizi düşünmeye başlamıştık...

Cursed LoopHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin