~58~

1.1K 106 84
                                    

Ne hissetmem gerektiğini veya ne hissettiğimi bilmiyordum. Deli gibi kıskandığım ve merak ettiğim Lalisa bendim. Her şeyi ile Lalisa bendim. Kendime sinir mi oluyordum yani? Bu çok saçmaydı. Peki ama ben ve Jungkook hafızalarımızı kaybetmiş olsakta Jimin ve Taehyung neden hatırlamıyordu? Her şeyi hatırlayan sürekli Lalisa'yı arayan bu ekipte bu ikisi neden beni daha önce tanımamıştı? Her şeyden öte benim kızlara telefonda anlattıklarımı döndüğüm zaman neden bana tekrar konusunu açmamışlardı? Ben hatırlamıyordum belki fakat onların döndüğüm zaman beni sıkıştırıp konuşması gerekirdi. Normalde öyle yaptıkları için biliyordum. Bunların hiçbiri neden olmamıştı? Kafamda en çok dönen soru ise biz neden sadece birbirimiz ve bu evle ilgili anılarımızı kaybetmiştik? Bir kez daha karşılaşıp tekrar bu evde buluşmuş olmamız kader miydi yoksa aptallığımızın bir göstergesi miydi?

Jungkook bunu öğrendiğinde ne tepki verecekti bilmiyordum. Bana inanacak mıydı? Yoksa deli olduğumu sanıp uzaklaşacak mıydı? Her şey zaten karışıkken daha da fazla karışmıştı.Hala daha anlamlandıramadağım sorular vardı kafamda. Neden biz? Neden Jungkook ve ben? Bizi tekrar seçme nedeni neydi?

Gözlerimi açtığımda kalmak için geldiğimiz moteldeydim. Başıma giren ağrılardan dolayı ellerimle kafamı tuttum. Dün gece geldi aklıma. Öğrendiklerim doluştu zihnime teker teker. Rüya mı görmüştüm gerçek miydi hala daha anlam veremiyordum. Yattığım koltuktan yavaşça doğrulup oturur vaziyete geldim. Ellerimi saçlarımın arasına geçirdiğim de ağrıyan başım bana hiç yardımcı olmuyordu.  Daha fazla oturmanın zaman kaybı olacağını düşünerek oturduğum yerden yavaşça kalktım. Odada göz gezdirdiğim de kimsenin olmadığını yeni farkediyordum.
-Jennie! (Lisa)
Seslenmeme rağmen geri ses gelmemişti. Banyonun kapısına vurup bir kez daha seslenmiştim.
-Jisoo. (Lisa)
-Rose. (Lisa)
Ses gelmeyince kapı kolunu indirerek açtığım da içeride kimse yoktu. Bana haber vermeden nereye gitmiş olabilirlerdi? Beni uykumdan dahi uyandırmadan nereye gitmişlerdi? Belki de etrafa bakınmaya çıkmışlardır diye düşündüm içimden. Sonuçta burayı bilmiyorduk ve yemek için bir şeyler bulmamız gerekiyordu. Yatağa oturup gelmelerini beklemeye karar vermiştim.

Aradan geçen iki saatin ardından ne gelen vardı ne de giden. Doğrusu merak etmeye başlamıştım. Odadan çıkarak Jungkook, Jimin, Jin ve Taehyung'un kaldığı odaya doğru adımlarımı hızlandırdım. Kapıyı vurup açtığım da ise bomboş oda ile karşılaşmam bir olmuştu.
-Jungkook....hey Jimin! (Lisa)
Ses gelmeyince daha fazla endişeli bir hal almaya başlamıştım. Neler oluyordu? Kapıyı kapatarak koşar adımlarla Namjoon, Yoongi ve Hoseok'un kaldığı odaya kapıyı tıklamadan girdim. Fakat karşılaştığım manzara öncekilerden farklı değildi. Odada yine kimse yoktu. Elim ayağım titremeye başladığın da koşarak banyo kapılarına kıracakmış gibi vurdum.
-YOONGİ ORADA MISIN LÜTFEN CEVAP VER! (Lisa)
Ses gelmeyince kapıyı sertçe açtığımda yine bomboştu.
-Sakin ol Lisa...sakin...sakin. Belki aşağıdadırlar sakin ol. (Lisa)
Kendi kendimi sakinleştirme çabalarım bir nebze olsa işe yaramıştı. Fakat tam anlamı ile rahatlamış sayılmazdım. Odadan çıkarak uzun olan koridorda yürümeye başladım. Ortamda duyulan tek ses her adım atışım da gıcırdayan tahta sesiydi. Sabah olmasına rağmen yeterince ışık almayan bu motel zaten ürkütücü iken bu koridor daha da ürkütücü hale getiriyordu. Aniden önümden geçen gölge ile irkilmeme engel olamadım.
-Jennie... (Lisa)
Fısıltı şeklinde çıkan sesim kimsenin olmadığı bu ortamda yankılanmıştı. Korkmuyorum demiştim değil mi? Tamamıyla yalandan ibaret bir söz kurduğumu farkettiğim de gerçekten deli gibi korkuyordum. Dün akşam üzeri gelmemize rağmen içerisi şuana göre daha aydınlıktı.

Cebimdeki telefonumu çıkararak saate baktığım da daha öğlen on iki olduğunu görmüştüm. Fakat dışarısı saate göre daha karanlıktı. Motelin kapısında dikilip etrafa baktığım da soğuk olan hava daha fazla soğumuştu. Yanımdan esip geçen rüzgar tenime iyice işliyordu. Etrafa bakınırken gökyüzü dikkatimi çekmişti. Gözlerimi kısarak baktığım da her zaman ki gökyüzü bu sefer daha  değişik duruyordu. Kara bulutlar tamamıyla gökyüzüne hakimken sabah olduğu pekte anlaşılmıyordu. Bir yandan buz gibi olan hava öte yandan gökyüzünün görüntüsü ile kaldığımız motel gerçekten korku filminde gibi hissettiriyordu.

Dikildiğim kapıdan uzaklaşarak görevlinin olduğu yere doğru ilerledim. Görevlinin önünde durduğum da elinde kalemle önündeki kağıda sürekli olarak bir şeyler karalıyordu. Geldiğimi dahi farketmediği her halinden belli oluyordu.
-Şey bakar mısınız? (Lisa)
Konuşmama karşılık en ufak bir tepki dahi göstermemişti. Elimi gözünün önünde sallayarak durduğum da hala daha bana bakmıyordu. Önündeki kağıda karaladığı şeye bakmak için kafamı eğdiğim de yalnızca siyah çizgiler görmüştüm.
-Ne garip adamsın. (Lisa)
Diyerek bekleme koltuğu olarak düşündüğüm koltuklara doğru adımladım. Anlamıyordum. Bensiz nereye gitmişlerdi? Üstelik arayıp haber dahi vermemişlerdi. Tek başıma oturarak duvardaki tablolara bakıyordum. Fakat sanki yanımda birileri varmış gibi hissetmeme engel olamıyordum. Önümden hızlı bir şekilde bir gölge daha geçtiğinde ağzımdan çıkan ufak çığlığa engel olamamıştım. Koltuğa iyice yaslandığım da aklıma yeni gelen şey ile kendime defalarca küfür savurdum. Nasıl akıl edememiştim ki? Telefonumu cebimden çıkartarak Jennie'nin isminin üzerine bastım ve telefonun açılmasını bekledim. Çalıyordu...çalıyordu fakat açan yoktu. Ardından Jisoo, Rose ve Yoongi'yi de aradığım da aynı sonucu almıştım. Açmıyorlardı. Jungkook'u da aradığım da karşı taraftan gelen

'Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.'

Sözüyle sinirle telefonu kapattım. Kalp atışlarım git gide hızlanırken başlarına bir şey gelmiş olabileceği düşüncesi ile mideme ağrılar girmişti. Nereye kaybolmuşlardı?

Yanımda hissettiğim soğukluk ile kafamı yavaşça döndürdüğüm de boşluk ile karşılaşmıştım. Sanırım daha fazla burada duramayacaktım. Hızla ayağa kalktığımda arkadan gelen tanıdık sesle içim rahatlarken bensiz nasıl gittikleri hakkında azarlamak için arkamı döndüm.
-HEY SİZ BENİ NA-
Arkamı döndüğüm de gördüğüm şey ile olduğum yere çivilenmiştim. Bu nasıl mümkün olabilirdi? Hepsi oradaydı fakat yanlarında ki yabancı ben değildim. Ben buradaysam oradaki Lisa görünümlü kişi kimdi?

Tanrı aşkına neler dönüyordu burada? Koşarak Jennie'nin yanına gittiğim de konuşmaya başladım.
-Siz neredesiniz? Saatlerdir size ulaşmaya çalışıyorum...Hem bu da kim? (Lisa)
Yüzüme bile bakmadan yanımdan geçip giderken bu yaptığını anlamayarak ona döndüm tekrar. Sanki orada değilmişim, beni görmüyormuş gibiydi. Jungkook'un önünde dikildim fakat beni görmeden es geçip gitmişti. Ardından Yoongi, Jimin, Taehyung ve Jisoo derken hepsi merdivenlere çoktan gelmişti. Aklım hala daha olanları almazken Jennie'nin yanına koşarak omzuna dokunmak için elimi uzattım. Fakat elim dokunduğum omzunu delip geçiyordu. Hayalet gibi...evet hayalet gibiydim şuan da. Beni görmüyorlar, duymuyorlar ve onlara dokunamıyordum.

Yanlarında ki yabancıya baktım. Benim yüzüm benim bedenim ve benim kıyafetlerim ile karşımda Lisa Manoban duruyordu. Fakat ben buradaydım. Ben buradaysam karşımda dikilen beden kimdi?
-Sen...sende kimsin? (Lisa)
Ağzımdan çıkan sözler ile arkası dönük olan beden kafasını yüz seksen derece döndürerek gözlerini arkaya getirdiğin de donup kalmıştım. Buda neydi böyle? Beni duymuş muydu? Yaptığı hareketi bir insanın yapma ihtimali dahi yoktu. Bu şey neydi? Bana bakarken yüzüne kocaman bir sırıtış yerleştirerek söze başladı.

-Ah La-La-Lisa...yoksa hala benden korkmuyor musun?

Cursed LoopHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin