~32~

1.1K 99 8
                                    

Jennie'nin elindeki defteri görünce içimde bir kıpırtı oluşmuştu. Umut. İçimiz de oluşabilecek en ufak bir umut bile insanı ne denli mutlu hissettiriyordu. Jennie ortamıza gelerek defteri iyice görmemizi sağladı. Eski püskü olan defter bir günlüğe benziyordu. İyice yaklaşarak Jennie'nin yanına oturdum.
-Defter... Dedi ve sustu Jimin.
-Defter tanıdık geldi dimi? (Taehyung)
-Çünkü o zaman bulup sakladığımız defter. (Jungkook)
-Nasıl yani? (Lisa)
-Daha önce de mi buldunuz bunu? (Jennie)
-Sakladığınız bir şeyi neden söylemediniz? (Hoseok)
-Çünkü gereksiz bir şey. (Jungkook)
-Gereksiz mi? (Rose)
-Evet gereksiz. Üzerinde "SARAH'IN GÜNLÜĞÜ" yazan ama içinde hiçbir şey olmayan saçma bir defter. (Jimin)
-Eğer gereksizse neden sakladınız? (Jisoo)
-Çünkü. Aslında bilmiyoruz. Sadece yakınımız da olursa başımıza iş açabileceğini düşündük. (Taehyung)
-Anladım. (Jisoo) diyerek Susmuştu.
-O zaman boş yere heyecan yaptık. Devam edin bir şeyler aramaya. (Jennie) diyerek elindeki günlüğü masanın üstüne koyarak uzaklaştı. Jungkook deftere uzun uzun bakarak sanki olduğu yerden başka diyarlara gitmiş gibi duruyordu.
-Jungkook? (Lisa)
-Efendim? (Jungkook)
-Daldın gittin bir şey mi oldu? (Lisa)
-Ah. Yok bir şey olduğu yok. Benim sanırım biraz hava almam gerekiyor kaçtım. (Jungkook) diyerek hızla uzaklaştı.
-Ona ne oldu? (Rose)
-Benim de bir fikrim yok. Ama bence defter ona bir şeyler hatırlattı gibi. (Lisa)
-Doğru tahmin. (Jimin) dedikten sonra uzun bir süre gözü günlükte kaldı. Ardından bize dönerek konuşmasına devam etti.
-Bu günlüğü büyük bir sevinçle Lalisa bulmuştu her şeyi sonunda çözebileceğimizi düşünmüştük.  (Jimin)
-Sonra? (Rose)
-Sonrası gördüğünüz gibi hüsran. O gece Jungkook ile Lalisa birlikte saklamışlardı. (Jimin)
Sustuk. Uzun bir sessizlik hakim oldu bünyemize. Jungkook... Bu kızı cidden çok seviyordu sanırım. Onun ortadan birden kaybolması kafayı yedirtmişti. Ne denli zorluklar çektiğini düşünüyordum ve içim bir tuhaf oluyordu. Lalisa yaşıyor muydu ki? Yoksa çoktan ölmüş bir beden miydi? Jungkook öldüğünü kabul etmek istemiyor tam tersi yaşadığına dair sürekli umut ediyordu. Derin bir nefes alıp verdikten sonra aklıma kapı geldi. Belki de Lalisa içeride bir yerde hapsolmuş kurtarılmayı bekliyordu.
-Kapı. Kapıya bakmam gerek. (Lisa) diyerek koşar adımlarla merdivenleri ikişer üçer çıktım. Bu sefer hayal kırıklığı yerine büyük bir sevinç kaplamıştı bünyemi.
-ÇOCUKLAR KAPI BURADAAA! (Lisa)
Koşarak kapıya dokundum fakat dokunmamla kapı bir anda yok oldu. Ardından duvarda minik bir yazı belirdi.
'SESSİZ OL KÜÇÜK SIÇAN'
-Sessiz ol küçük sıçan mı? (Lisa)
-Hadi ama kapıyı gösteriyorsan tam göster seni şerefsiz. (Lisa)
-Lisa ne oldu? (Taehyung)
-Kapı. O lanet kapı az önce buradaydı. Dokunduğum an yok olup gitti yerini bu aptal yazı aldı.(Lisa)
-Ne yazısı? (Namjoon)
-Onu da mı görmüyorsunuz? (Lisa)
-Tek gördüğümüz boş çiçek desenli bir duvar. (Jimin)
-Aishh cidden. İyice sinirimi bozuyor bu her neyse. (Lisa)
-Ne Yazıyor? (Jennie)
-Sessiz ol küçük sıçan. Olmazsam ne yaparsın bok çuvalı!! (Lisa)
Dediğim söz ile yere yığıldım. Etraf simsiyah olmuş görüntüm tamamen gitmişti. Etrafımı ne duyuyor ne de görüyordum.
-Benimle düzgün konuşmalısın.
-Sende kimsin? (Lisa)
-Senin lanetin.
Diyerek koca bir kahkaha atmaya başladı.
-Lanet mi? Komiksin. (Lisa) diyerek bende gülmüştüm. Sanırım son davranışlarım onu iyice sinirlendirmiş olacak ki sustu. Aldığı nefes alış verişlerini kulaklarımın dibinde hissediyordum. Boğazıma sarılan eller ile çırpınmaya başladım. Ellerim ile boğazıma sarılan şeyi çekmeye çalışsam da yaptığım şey onunkinin yanında etki etmiyordu. Boğazımdan tutarak beni yerden kesmişti. Ayaklarım artık yere değmiyor iyice yükseliyordum.
-BI...BIR...BIRAK...BE...BENİ (Lisa)
Sözcüklerim ağzımdan çıkmıyor geri dönüp beni daha fazla boğmaya başlıyordu. Nefes alış verişlerim git gide zorlaşıyordu.
-Benimle düzgün konuşmayı öğreneceksin. Yakında görüşürüz.
Diyerek bir anda ortadan kayboldu.
Öksürerek ve nefes nefese kalmış bir şekilde uzandığım yerden kalktım. O kadar hızlı nefes alıp veriyordum ki kalbim bu tempoyu kaldıramayacak gibiydi. Ellerimle acıyan boğazımı tuttuğumda Jennie'nin çığlığı daha da paniklememe sebep oldu.
-LİSA BOYNUNN! (Jennie)
Ellerimi yavaş yavaş boynumdan çektiğim de nefes alış verişim düzelmişti. Ayağa kalkarak yavaşça aynaya doğru ilerledim. Boynumu gördüğüm anda ağzım bir karış açık şaşkınlık içinde bakakaldım. Bir kabus değil gerçekti. O şey her neyse gerçekti ve onu feci bir şekilde kızdırmıştım. Boynum da oluşan beş parmak izi boynumu boydan boya sarmıştı. Kızarıklar ve morluklar karışık bir renk halini almıştı.
-Bo...boynum.(Lisa)
-Ne olduğunu hatırlıyor musun? (Taehyung)
Başımı aşağı yukarı 'evet' anlamında salladığım da hepsini anlatmaya başladım.
-Sanırım fena kızdırdım.(Lisa)
-Bu şeyin yüzünü gördün mü? (Hoseok)
-Hayır. Sadece canımı kurtarma derdindeydim.(Lisa)
-Biz ne ile karşı karşıyayız. (Rose)
Rose ellerini saçlarının arasından geçirip oturmuştu.
-Bence eve gitmeliyiz. (Jisoo)
Herkes onayladıktan sonra eve doğru yol aldık.
...
Sabah kızları tüm gücümle ikna etmeye çalışıyordum.
-Lisa gelebilecek halde olmadığını biliyorum o yüzden seninle evde kalacağım. (Jennie)
-Hayır. Hepiniz okula gideceksiniz ben evde kalırım. (Lisa)
-Biz bunu kabul ettik şimdi zaten evet haklısın. (Rose)
-Ya gerek yok iyiyim ben. (Lisa)
-Lisa boş laf yapma. (Yoongi)
-Boş laf yapmıyorum eğer okula gitmezseniz daha da bir şey anlatmam size. (Lisa) 
-Lisa ile ben kalırım. Sonuçta okulun bana kattığı bir şey yok. Siz gidin. (Jungkook)
Gözleri kıpkırmızı olmuş Jungkook u görünce şaşırdım. Gözleri şişmiş içi ise kıpkırmızı olmuştu. Ağlamış mıydı? Bu zamana kadar neredeydi?
-Olur mu öyle şey. (Jennie)
-Olur olur. Hem ben bu konuda bilgiliyim. Lisa tehlike altında kalmaz rahat olun. (Jungkook)
-Okula nasıl gideyim Lisa yı bırakıp. (Rose)
-Rose. Jungkook la beraber kalırız gidin hepiniz. (Lisa)
Kızları zar zor ikna edebilmiş ve yollamıştım. Jungkook ile kaldığımız da söze giriştim.
-Kızları yollamak için kabul etmiş gibi yaptım. Sen de git okula ben başımın çaresine bakarım. (Lisa)
-Gerek yok. (Jungkook)
Hödük. İnsan daha kibar konuşabilir değil mi?
-Hadi benim yüzümden geri kalma kalk. (Lisa)
-Lisa. Okulun bana kattığı en ufak bir şey yok bu yüzden gitmeye gerekte yok. Şimdi inat etme. (Jungkook)
-Ama-
-Hem kızlar beni okulda görünce geri gelmeyecekler mi? (Jungkook)
Evet bu çok mantıklı bir cümleydi. Daha fazla zorlamadan ikna olmuş bir şekilde koltuğa geçip televizyonu açtım. Jungkook kalkıp mutfağa geçmişti. Koltukta ufak bir kestirme yapabilirdim sanırım.
...
Gözlerimi açtığım da saat öğlen on ikiyi gösteriyordu. Yerimden kalkarak mutfağa doğru gittim. Jungkook a baktığım da bu soğukta balkonda oturmuş sayamadığım kadar içki içmiş hala daha devam ediyordu. Yanına giderek ağzına götürdüğü şişeyi aldım.
-Kendini öldürmeyi planlıyorsun sanırım. (Lisa)
-Evet. (Jungkook)
Çok açık olmuştu bu. Derin bir nefes alıp konuşacakken tekrar konuştu.
-Ve izin verirsen işime devam edeceğim. (Jungkook)
-İzin vermiyorum desem. (Lisa)
-Lisa uğraştırma ver şunu. (Jungkook)
-Hayır. Hem bu soğukta bu balkonda kısa kol ile duruyorsun hemde yaklaşık yirmi beşinci şişen. (Lisa)
-Ee ne olmuş?(Jungkook)
-Ne mi olmuş? Gözümün önünde ölümünü izleyemem. (Lisa)
-Bak bu ikinci oluyor ver şunu. (Jungkook)
-Hayır dedim. (Lisa)
-VER ŞUNU LİSA! (Jungkook)
-HAYIR! (Lisa)
Derin bir nefes alıp içinden sabır diliyordu.
-Bir şartla verebilirim. (Lisa)
-Ne var? (Jungkook)
-Birincisi içeri geçmen gerekiyor ikincisi bende içeceğim. (Lisa)
-Tamam. (Jungkook)
Tamam mı? Sensin tamam hödük. Ayağa kalkarak içeri doğru ilerledi. Koltuğa yerleştiği zaman başı dönüyor gibiydi.
-Hasta olacaksın. (Lisa)
-Olabilir. (Jungkook)
-Aishhh cidden. (Lisa)
Ne hali varsa görsün bu odun parçası. Dolaptan bir kaç şişe alarak bende yanındaki koltuğa yerleştim. Jungkook a içkisini verdiğim gibi kafasına dikmeye başladı. Bir insan nasıl bu kadar içkiye dayanıklı olabilirdi ki?...

Cursed LoopHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin