~46~

1.1K 94 73
                                    

İçimde bir huzursuzluk hakim olmuş beni delicesine rahatsız ediyordu. Göğüsümün üstüne bir yumru baskı yapıyor nefes almamı zorlaştırıyordu. Bu his...Bu his yabancı olmadığım bir histi. Yalnızlık...yalnız kalma korkusu ya da ölüme...

Odaya girdiğim de Jungkook koltukta uzanmış elindeki telefonu ile uğraşıyordu. Kapı açıldığı zaman hiçbir şekilde dikkatini bile dağıtmadan yaptığı işe devam etmişti. Yavaşça kapıyı geri kapatıp yatağın üzerine oturduğum da ona bakmaya başladım. Hiçbir şey umrunda değil gibiydi.
-Jungkook. (Lisa)
-Hı? (Jungkook)
-Biraz konuşabilir miyiz? (Lisa)
-Ne hakkında? (Jungkook)
Yüzüme bakmadan elindeki telefona bakarak cevap vermesi sinirlerimi bozuyordu.
-Ev hakkında. Yoona hakkında. (Lisa)
Şaşkın bir ifade ile telefonu bırakıp yüzüme baktığında öylece durdu.
-Sen Yoona'yı nereden biliyorsun? (Jungkook)
-Yoona sana demedi mi? (Lisa)
-O velet...aishh cidden. Dalga geçiyor sanmıştım.(Jungkook)
-İyi anlaşıyorsunuz sanıyordum. (Lisa)
-Öyle zaten. Başına gelenleri haketmiyordu.(Jungkook)
-Sırf korktuğu için başına gelen bu şey çok acımasızca...gerç-
-Sadece korktu ve sığınacak bir yer aradı. Küçücük bir çocuk bilemezdi başına bu lanetin düşeceğini. (Jungkook)
-Peki ama neden onu oraya hapsetti? (Lisa)
-Bir tek onu hapsetmedi Lisa. O evde milyonlarca ruh geziyor. Fakat sen onları onlar istemediği sürece göremezsin. (Jungkook)
-Nasıl yani? (Lisa)
-Bir küre...parlayan ufak bir küre var. Ve onlar istemeden bile onları görmek istersen o küreye sahip olmalısın. Küre yoksa onlar kendilerini göstermediği sürece göremezsin. (Jungkook)
-Küre nerede? (Lisa)
-Bir tanesi bende öteki küre ormanda bir yerde. (Jungkook)
-Yerini nasıl öğreneceğiz?(Lisa)
-Yoona olmadan öğrenmemiz imkansız. (Jungkook)
-O zaman Yoona nın yanına gitmeliyiz. (Lisa)
-Lisa. Buna emin misin? (Jungkook)
-Neden emin olmayayım ki? (Lisa)
-Çünkü...çünkü sandığın kadar kolay bir durum değil. Bir tanesinden bahsetmiyoruz milyonlarca ruh söz konusu. Bunu kaldırabilecek misin? (Jungkook)
-Jungkook ben iyiyim ve buna hazırım inan bana. (Lisa)
Susmuştu. Ona karşılık ben de susmuş tavanı izliyordum.
-Seçilmiş kişi olmak berbat bir şey. (Jungkook)
-Evet kesinlikle... (Lisa)
-Lalisa...burda olmalıydı...(Jungkook)
Cevap vermemiş öylece sessiz kalmıştım. O ise konuşmaya devam etmişti.
-Beni bu dünya da tek başıma bırakıp gittiği için ona çok kızgınım...aynı zamanda onu hala çok seviyorum...deli gibi özlüyorum...(Jungkook)
-Jungkook. (Lisa)
Seslenmem ile susup bana dönmüştü.
-Kendine bu acıyı bu ızdırabı çektirme artık. Sen tek değilsin yalnız da değilsin. Biz varız. Senin bir ailen var bunu unutma. (Lisa)
-Biliyorum biliyorum ama...ama Lalisa hala yok. (Jungkook)
Verecek cevabım edecek tesellim yoktu. Büyük acı çekiyor ve ben buna engel olamıyordum. Yerimden kalkıp yanına oturduğum da boş bir şekilde yeri izliyordu. Topladığım özgüvenim ile Jungkook'u kendime çekerek sarıldım. Kafasını göğsüme yaslayarak omzunu sıvazlamaya başladım.

Bir hıçkırık duyuldu koca odada. Ardından birçok hıçkırık...ve o zaman Jungkook un ağlamaya başladığını anlamıştım. İçini çeke çeke ağlamaya başlamıştı. Acısını iliklerime kadar hissettiğim de ona daha da sıkı sarılmaya başladım. Ben ne kadar sıkı sarılırsam oda o kadar ağlıyordu. Ellerini belime doladığın da ağlaması iyice şiddetlenmişti.
-Şştt. Sakin ol lütfen sakin ol. (Lisa)
Ağzımdan çıkan cümleler ona ulaşamayacak kadar engellere takılıyordu. Sırtını sıvazlamaya devam ettim.

Ne kadar süre öyle kaldığımızı bilmiyorum ama Jungkook ağlarken kucağımda uyuyakalmıştı. Uyandırmak istemediğim için olduğum yerde kıpırdamamaya özen gösteriyordum. Gözlerim yüzünü bulduğunda minik bir tavşan gibi uyuduğunu farkettim. Masumdu...oldukça masumdu. Gözlerindeki kirpiklerinin kusursuzluğu ve dudaklarının teni ile uyumu... Bir insan nasıl olur da bu kadar kusursuz bir görünüme sahip olabilirdi? Onu her gördüğüm de içimde uyanan bu hareketlilik neydi? Ona alışmış mıydım yoksa ondan hoşlanıyor muydum? Ondan hoşlanmamam gerektiğini bildiğim halde kendime hakim olamamıştım sanırım. İşte o an onu ve masum suratını incelerken anlamıştım. Ben Jungkook'tan deli gibi hoşlanıyordum. Onu sürekli görmek onsuz bir gün geçirmek istemiyordum. Kaybolduğu gün bile ona bir şey olmuş olabileceği düşüncesi ile endişeyle dolup taşımıştım. Bu iyi miydi kötü müydü? Artık bir cevap bulamıyordum. Onun kalbi hala Lalisa için atarken beni sevme ihtimalini bile düşünemiyordum. Yıllardır görmediği insanı hala daha seviyor onu deli gibi özlüyordu. Durum bu iken benim Jungkook'tan hoşlanmam sadece kendime çektireceğim acıdan ibaretti. Jungkook benim hem acım hem sevgimdi. Beni mutlu ederken yavaş yavaş öldürendi ve bunun farkında dahi değildi. Ona göre sıradan biriydim. Lalisa'ya benzediğimi söylemişti. Acaba beni Lalisa gibi sevebilir miydi? Onu benim yerime koyup kalbini benim için attırabilir miydi? Jeon Jungkook beni sevebilir miydi? Bilmiyordum...

Düşüncelerimle boğuşmayı bırakıp dizimde yatan Jungkook'un kafasını yastığa yatırdım. Uyanmaması için yavaş yavaş hareket ediyordum. Yastığa kafasını koyduktan sonra üzerine ince bir örtü örterek geri çekildim. Birbirine karışan kahverengi saçları takıldı gözlerime. Onlara dokunup onlarla oynamak istedim. Uyumasını fırsat bilerek bunu yapabilir miydim? Yapabileceğimi umarak elimi saçına götürdüğüm sırada eli ile bileğimi tutmuştu. Neye uğradığımı şaşırıp anlayana kadar söze başlamıştı.
-Sakın...sakın saçıma dokunayım deme. (Jungkook)
-Ben...Ben özür dilerim. (Lisa)
Elini bileğimden çekerek hızlıca yattığı yerden kalktı.
-Özür dileme Lisa. (Jungkook) diyerek kapıdan çıkıp gitti. Ben olduğum yerde durmuş olanları düşünüyordum. Oturduğum yerden kalkıp yatağıma uzandığım da git gide görüntüm bulanıklaşmaya başlamıştı. Başıma giren ağrı ile etraf simsiyah olmuştu.

Gözlerimi açtığım da bir odadaydım. Bembeyaz odanın içinde tek siyah bendim. Güzel doğa tablolarına baktığım da yandan gelen gülüşme sesleri ile dikkatimi o yöne çevirdim. Onlardı. Jungkook ve Lalisa...
Jungkook Lalisa'nın dizine uzanmış gülümserken Lalisa Jungkook'un saçlarını okşuyordu. Az önce bana bunun için kızan Jungkook şuan gülücükler eşliğinde Lalisa'ya bakıyordu. Elinde tuttuğu telefonu ile fotoğraf çekiyor ve olduğu durumdan gayet memnun gözüküyordu. İçimde hissettiğim buruk his neydi? Kıskançlık mı? Yoksa Jungkook'a olan aptal hislerim mi?
Lalisa'nın arkası dönük olduğu için yine yüzünü göremiyordum. Ve bu beni iyice meraklandırmaya başlıyordu. Yavaşça ilerledim. Tam Lalisa'nın önüne geçeceğim sırada gördüğüm anı görüntüleri yok olup simsiyah bir görüntü oluştu.

"-Kendini çok akıllı sanıyorsun Lisa."

Gelen ses ile olduğum yerde çivilenmiştim. Yine ne demek istediğini anlamıyordum. Gelen kimdi? Min Ji mi? Yoksa başka biri mi? Onuda bilmiyordum. Tek bildiğim iliklerime kadar hissettiğim korkumdu.
-Ne demek istiyorsun? Sen kimsin? (Lisa)

" - Yakında öğrenirsin Lisa sabret."

Bir şey demeye fırsat vermeden siyah görüntü yok olmuştu. İzlediğim tavan tekrar yerine gelmiş ve ben olduğum yerde yatıyordum. Bu gizemli işler artık canımı sıkmaya başlamıştı. Cevapsız kalan tonlarca sorum ile gözlerimi kapatıp kendimi uykunun kollarına teslim ettim...

Cursed LoopHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin