~48~

1.1K 104 47
                                    

Jungkook'un Ağzından

Lisa'nın ani yere düşüşü ile girdiğim  şokla kendimi yanında buldum. Kendinde değil gibiydi. Ne kadar seslensem de beni duymuyor en ufak bir tepki dahi vermiyordu.
-LİSA! LİSA! (Jungkook)
-LİSA KENDİNE GEL LİSA! (Jungkook)
Yüzünü ellerim arasına alarak yanaklarına hafifçe vurmaya başladım. Göz kapakları açık bir şekilde tek bir noktaya odaklanmıştı.  Dudakları aralanıp bir şeyler mırıldanmaya başladığında kafasını dizime koyup dinlemeye çalıştım.

"Hayır."
"Lütfen git."
"Seninle gelmek istemiyorum."

Seninle gelmek istemiyorum derken sesten mi bahsediyordu? O lanet ses yine gelmiş miydi?

"Hayır. Hayır."
"Jungkook..."

Adımı sayıkladığında şaşırmıştım. Ses benimle ilgili mi konuşuyordu yoksa Lisa öylesine mi adımı söylüyordu?
-Şştt Lisa yanındayım lütfen uyan lütfen. (Jungkook)
-Ses onu esir almış şuan. (Yoona)
-Yoona yardımın gerekiyor. Lütfen ona yardım et. (Jungkook)
Sesimin titremesine engel olamamıştım. Birini daha kaybetmeye cesaretim yoktu. Bir kez daha birini bu evde kaybetmek istemiyordum.
-Ses çok güçlü Jungkook. (Yoona)
-Onu...onu kaybetmek istemiyorum. (Jungkook)
-Jungkook sen onu seviyor musun? (Yoona)
Cevap vermemiştim. Seviyor muydum? Sevmiyordum. Bu sadece arkadaşıma olan endişemdi. Birini daha kaybetmek istemiyordum. Lalisa ya benzemesi onu seveceğim anlamına gelmiyordu. Lalisa'ya bunu yapamazdım. Onu hala deli gibi özlerken başkasına bakamazdım. Başkası ile birlikte mutlu olup yaşama fikri hiçbir zaman aklımın ucundan dahi geçmemişti.
-Yoona saçmalama sadece endişeleniyorum. (Jungkook)

Yoona suratıma bakmaya devam ettiğinde başını yere eğip konuşmaya başladı.
-Lisa...o çok güçlü bir kız. Tanıdığım en güçlü insan. (Yoona)
-Sanırım öyle. Yaşadığı onca kötü şeyi arkadaşlarına yansıtmamaya çalışıyor. Çektiği acıları sürekli kendine saklıyor. (Jungkook)
-Aslında Jungkook sana bir şey demeliyim. (Yoona)
-Ne gibi? (Jungkook)
-Şimdi bana kızma çünkü-
-GİT BAŞIMDAN! SENİNLE GELMEK İSTEMİYORUM! (Lisa)
Lisa'nın çığlıkları ile sözü yarıda kesilmiş dikkatim Lisa'ya yoğunlaşmıştı. Oturur pozisyona gelip sıkça nefesler almaya başlamıştı. Deli gibi ağlıyor göz yaşları bir şelale gibi akıp duruyordu.
-Lisa. (Jungkook)
Beni duymuyor olduğu yerde ileri geri sallanıyordu. Kolumu omuzuna atarak bedenini kendime çektim. Kafasını göğsüme yaslayarak ellerimi saçları arasına geçirdim. Sıkıca sarılıp sakinleşmesi için onunla konuşmaya çalışıyordum.
-Lisa sakin ol. Şştt her şey yolunda Şşt. Hey Lisa!(Jungkook)
-Geçti tamam şş. Şuan güvendesin sakinleş. (Jungkook)

Kollarını belime dolayarak bedenimi iyice sıkmaya başlamıştı. Göz yaşları tişörtümü ıslatırken kafasını hiçbir şekilde göğsümden kaldırmıyordu. Elleri ile belimi daha da sıktığında bende ona sıkıca sarılmaya başladım. Derin bir nefes aldığımda gelen koku gözlerimin dolmasına sebep olmuştu. Bu koku...ezbere bildiğim kokuydu. Bu onun kokusuydu. O çok özlediğim her gün özleminden delirdiğim kokuydu. Kendimi sıktıkça göz yaşlarım iyice birikmişti. Lalisa beni hiçbir zaman bırakmıyordu. Onu unutamıyordum. Unutmak da istemiyordum. Özlemimden delirdiğim için kokusunu aldığımı düşündüm. İyice paranoyak olmuş düzgün düşünemez olmuştum.

Kollarım arasında ki beden sakinleştiğin de kollarımı gevşeterek yavaşça kafasını ellerim arasına aldım. Ve gözlerini gözlerime kenetleyerek yüzüne baktım.
-Lisa. (Jungkook)
Ağlamaktan akan göz yaşları kurumuş bir şekilde yanaklarında iz bırakmıştı. Baş parmağım ile yeni akacak olan göz yaşını silip sakinleşmesi için konuşmaya başladım.
-Lisa sakin ol. Şuan benim yanımda ve güvendesin tamam mı? (Jungkook)
Masum ve sessizce kafasını aşağı yukarı salladığında içimde bir şeyler hissetmiştim. Korku...endişe...kaybetme korkusu...

-Jungkook. (Lisa)
-Efendim? (Jungkook)
-Beni bırakmazsın değil mi? (Lisa)
-Seni bırakmayacağımı koruyup yanında olacağımı söylemiştim Lisa. (Jungkook)
-Peki...peki tüm bunlar bittiğinde bırakacak mısın? (Lisa)
Bırakacak mıydım? Bilmiyordum.
-Lisa. Burada yaşıyorum arkadaş ortamımız aynı istesem de bırakamam zaten. (Jungkook)
-Sevindim. (Lisa)

Diyerek tebessüm etti. Bir an duraksayarak ona baktım. Gülünce güzelleşen o yüzüne...
-Hep gülmelisin Lisa. Sana gülmek daha çok yakışıyor. (Jungkook)
-Şu durumda ne kadar gülebilirim ki? (Lisa)
-Bu duruma inat gülmelisin zaten. Min Ji denen o kıza inat gülmelisin. (Jungkook)
-Adını anma Jungkook. (Yoona)
-Ah sen...senin burada olduğunu unutmuşum Yoona. (Jungkook)
-Çok sağol Jungo. (Yoona)
-Jungo? (Lisa) diyip gülen Lisa'ya baktığım da bende anlamsız bakışlarım ile cevap vermiştim.
-Yoona bana öyle sesleniyor takma. (Jungkook)
-Neden öyle diyorsun Jungo ya. (Yoona)
-Yoona sus bence. (Jungkook)
-Bence gayet hoş...yani tatlı...sevimli demek istemiştim. (Lisa)
-Panikleme Lisa sakin. (Jungkook) diyip gülmeye başladığım da Lisa da gülmeye başlamıştı.

-Yoona sen ne dicektin bana? (Jungkook)
-Hey Yoona nereye kayboldun yine? (Jungkook)
-Ne oldu? (Lisa)
-Bana bir şey demeye çalışıyordu fakat yarıda kaldı. Şimdi ortalıkta yok velet. (Jungkook)
-Daha önce de böyle olmuştu Jungkook. Bir şey anlatmak istiyor fakat korkuyor gibi. (Lisa)
-Bana da öyle geliyor bu yüzden bir daha onu gördüğüm de bunun cevabını almadan bırakmayacağım. (Jungkook)
-

Hey Hey! Niye yerdesiniz bir şey mi oldu? (Jennie)
-Siz ne zaman geldiniz? (Lisa)
-Kapının açılma sesini de mi duymadınız? (Rose)
-Hayır. (Jungkook)
-Ah bu kadar çok nereye daldınız? (Taehyung) diyerek gülmeye başlamıştı.
-Lisa dökül her şeyi. (Yoongi)

Lisa'nın Ağzından

Başımızdan geçenleri kısa bir şekilde özetledikten sonra bizimkilerin tepkisini bekledim.
-Bu ses canımı çok sıkmaya başladı. (Jin)
-Kimin canını sıkmadı ki? (Namjoon)
-Bu laneti nasıl çözmemiz gerektiğini biliyor musunuz? (Hoseok)
-Bilmiyorum. (Lisa)
Uzun bir sessizlik hakim olmuştu koca odada. Soluklar tutulmuş neler olacağı beklenmeye başlanmıştı.

Elimde ki küreye uzunca baktım. Parlak küçük bir küre nasıl olur da böyle bir güce sahip olabilirdi? Garipti. Hemde oldukça garipti. Elimde küre ile biraz oynadıktan sonra rengi maviden mora dönüştü. Ardından önümde bir beden görmemle irkilmem bir oldu.
-Umarım bu yaptığına pişman olmazsın Lisa.
-Pişman olmayacağım ve sizi kurtarmak için elimden ne gelirse yapacağım buna emin olabilirsiniz. (Lisa)
-Bundan kimsenin şüphesi yok fakat...fakat Min Ji...
-Hey adını anma o kadının.
-O pisliği yenen kimseyi görmedik bu zamana kadar.
-Ne zamandan beri buradasınız? (Lisa)
-Ben on yıldır burdayım.
-Bende kırk sekiz yıldır burdayım.
-Ben yüz yıldır burda yaşıyorum.
-Ben bin yıldır burdayım ve Lisa inan daha önce kimse bu laneti bozamadı.
-Kimsenin bozmamış olması benim bozamayacağım anlamına gelmiyor. (Lisa)
-Ve bu zamana kadar senin kadar cesuru gelmedi.
-Keşke ilk gelişinde çözebilseydin de bu kadar çok şeyi yaşamasaydın.
-Sen biliyo- LİSA O GELİYOR DİKKATLİ OL!
-Hey nereye gittiniz?? HEY! (Lisa)

-Lisa kimle konuşuyor? (Rose)
-Burada tıkılı kalmış ruhlarla.(Jungkook)
-Ruh mu? (Jisoo)
-Evet. (Jungkook)
-Jungkook bilmediğimiz bir şeyler dönüyor ama şuan tek bildiğim acilen gitmemiz gerektiği. (Lisa)
-Neden nereye gidiyoruz? (Yoongi)
-Min Ji geliyor derhal evi terk etmemiz gerekiyor bir daha o kadınla görüşmek istemiyorum. (Lisa)
Dedikten sonra oturduğumuz yerden kalkıp evden dışarı çıkmaya başladık. Çıkarken koltuğun kenarında bir anahtarlık gözüme çarptı. Anahtarın üstünde pembe, siyah ve kırmızı ince  bir ip vardı. Anahtarı elime alarak çıkacağım sırada başıma giren ağrı ile olduğum yerde kalmıştım. Gittikçe bulanıklaşan görüntüm ile karnımda hissettiğim ağrılar çoğalmaya başlamıştı...

Cursed LoopHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin