~21~

1.2K 106 28
                                    

Güzel komedi bir film seçtikten sonra izlemeye başlamıştık. Yaklaşık 1 buçuk saatin ardından film bittiğinde Hoseok ve Namjoon yerde, Jin ve Jisoo koltukta uyuyakalmıştı. Yoongi, Taehyung, Jennie ve ben uyumamış uyuyanları kaldırıp yataklarına yollamıştık. Rose ile Jimin de etrafı toplamışlardı. Misafir odası oldukça büyük olmasına rağmen tek başıma burada kalacaktım çünkü Jennie Taehyung'un, Jisoo Jin'in ve Rose Jimin'in yanına gitmişti. Ah harika tek sap olduğum efsane gecelerden biri daha karşımdaydı. Yatağa yatıp biraz telefona bakıp diğerlerinin iyice uyumasını bekledim.

 Yatağa yatıp biraz telefona bakıp diğerlerinin iyice uyumasını bekledim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

@kim_jennie1: Good Night💜 @tae_hyung1
28900 beğenme 27680 yorum

@kim_taejen: Ah Kim ikilisi çok güzelsiniz❤️
@tae_tae: Hyung Unnimle bir selfie istiyorumm💜
@jen.tae.bok:Mendebur suratlı seni görmek istemiyorum.
@tae_hyung1: @jen.tae.bok Bak koçum takipten çık tuşu seni bekliyor.
27676 yorum daha
...
Ama bunlar çok tatlıydı. Sesler kesilince herkesin uyuduğuna emin oldum ve odadan sessizce çıkıp kapıyı anahtarı da alıp kapattım. Jungkook bir iki saat demesine rağmen hala daha ortalıkta yoktu. Ne yaptığını merak etmiyor değildim ama şuan daha başka bir şeyle uğraşmam gerektiği için aklımdan çıkarmaya çalıştım. Arabaya binip çalıştırdığım da saat gece ikiyi gösteriyordu. Gizemli eve doğru sürmeye başladım çalan müziğe kapılarak. (Çalan şarkı multimedia da)

Kendimi çalan ritme öyle daldırmıştım ki geldiğimi bile çok sonra farketmiştim. Arabayı kenara çekip elimdeki fenerle ağaçların arasından sıyrıldım. Yavaş attığım adımlarımda bile diz kapaklarımın titremesini hissedebiliyordum. Çalılıkları geçip evin önüne geldiğim zaman derin bir nefes alıp kapıyı sessizce açmıştım. İçerideki karanlık ve soğukluk hafif irkilmeme sebep olsa da geri çekilmeyip salona doğru ilerlemiştim. Arkamı döndüğüm sırada küçük kız çocuğu belirmiş ağzımdan  bir çığlık çıkmasına sebep olmuştu. Bana bakıyor ve olduğu yerde dikiliyordu.
-Sen kimsin? (Lisa) en sonunda dayanamayıp bu soruyu sorma fırsatı bulmuştum. Küçük kızın yüzünde küçük bir tebessüm oluşmuş ve dudaklarını aralamıştı.
-Dikkatli ol.
Ne demek istemişti?
-Nasıl yani? Neden dikkatli olayım ve ne için olayım? (Lisa)
-Şşt duyacaklar sessiz ol.
-Kim neyi duyacak neler olduğunu anlat bana. (Lisa)
Tam bir şey diyecekken birden yerinden sıçrayıp telaşla bana baktı.
-Sadece git. Bugün değil. Hemen git!
-Ne demek- Hey nerdesin!? (Lisa)
Gitmemi söyleyip ortadan kaybolmuştu. O kimdi? Neden dikkatli olacaktım? Kafam da bir sürü soru işareti bırakıp ortadan yok olmuştu. Daha önce de bana yardım ettiğini hatırlayıp sadece bugünlük dediğini yapıp evden çıktım. Arkamı dönüp baktığım da üst katta pencerede bana bakıyordu. Ona baktığım da ağzını oynatıp 'Çabuk ol ve dikkat et' dedikten sonra yok oldu. Dediğinden sonra hızla koşarak arabaya bindim. Kafamı dağıtmak için sahile gidecektim evet gecenin üçünde ve bu soğukta sahile giden aptal bendim. Arabayı güzel bir yere bırakıp sadece yürümeye başladım. Denizin bu kokusu içime işledikçe rahatlatıcı bir his veriyordu. Yere bakarak yürürken bir bedene çarpıp toslayarak durmam bir oldu.
-Ah çok özür di-
Cümlemi yarıda bırakmama sebep olacak şey çarptığım kişinin kendisiydi. Bu hala eve gitmemiş miydi?
-Jungkook? (Lisa)
-Önemli değil. (Jungkook)
Bir adım gerileyip yüzüne doğru başımı kaldırdığım da gözleri şişmişti sanki. Yanına yaklaştığımda burnuma dolan alkol kokusuyla ne kadar çok içtiğini düşünüyordum. Hareketlenip gideceği sırada kolundan tutup durdurdum.
-Sen... Sen içtin mi? (Lisa)
-Her zaman ki halim takma beni.(Jungkook) diyip elimi kolundan kurtarıp bir adım attı. Hödük bildiğin odundu seni düşünen de kabahat zaten hayvan herif diye düşünürken sesi düşüncelerimi bölmüştü.

-Hava soğuk eve geçsen iyi olur. (Jungkook)
Ne bu şimdi beni mi düşündü? Aman sağol çok aydınlattın beni. Bana diyordu ama kendisi hala dışarıda durmuş kim bilir kaçıncıyı içmeye gidiyordu.
-Sen gitmeyecek misin? (Lisa)
-Hayır sanmıyorum. (Jungkook) diyip gideceği zaman tekrar konuştum.
-O zaman bende gitmem. (Lisa)
Ah ne demiştim ben öyle? 'O zaman bende gitmem' ne aptal seni diye düşünürken Jungkook başını 'Ne?' anlamında çevirip bana bakınca az önce neden öyle dediğimi kendime sorup duruyordum aishh cidden.
-Yani şu haline bak Jungkook hasta olacaksın. (Lisa)
-Ne olmuş yani? (Jungkook)
-Ne olmuş mu? (Lisa)
-Evet ne olmuş yani hasta olacaksam olacam iki ilaç hap içer iyileşirim takma kafana ve eve git. (Jungkook)
-Çok kabasın teşekkür ederim ama sen gelmiyorsan gitmiyorum. (Lisa)
Salak kafam benim hala ne diye düşünüp böyle şeyler diyorsun ah cidden. Adamın işi var işte bırak gitsin ne diye uğraşıyorsun?
-Lisa. Beni rahat bırak ne yapıyorsan yap tamam mı? (Jungkook)
Diyip arkasını döndü ve gitti. Ciddi miydi bu? Ah hayvan angut ya seni düşünen de kabahat zaten. Ne halin varsa gör andaval. Ama bu halde nereye gidecekti? Vicdanım rahat durmadığı için gizlice onu takip etmeye başladım. Bir kaç içki alıp kayalıklara oturduğunda ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordum. Bir şişeyi bitirdi ikinciye başladı. Oda bitti üçüncüye başladı. Sonra dört, beş, altı... En son durdu ve gökyüzüne doğru bağırarak küfürler savurdu. Kime sinirlenmişti ki bu kadar? Yedinciyi içeceği sırada yanına gidip elinden aldım ve denize fırlattım. Gözleri artık perti çıkacak derece de uykuluydu.
-NE YAPIYORSUN!? (Jungkook)
-Ölmeni önlüyorum daha sonra teşekkür edersin şimdi eve gidiyoruz. (Lisa)
-Gidiyorsun. Ben kalıyorum. (Jungkook)
-Gidiyoruz Jungkook. Dedim ve kolundan çekiştirmeye çalışsam da nafileydi. Kolunu benden kurtardığı sırada dengemi kaybettim ve denize yuvarlanacakken belimden tutup dengemi sağladı. Gözlerine baktım o an. İçine bakıp başka diyarlara dalıp gidebileceğim gözlerine... O kusursuz harikulade gözlerine... Ah ne diyordum ben kafamı sallayıp düşüncelerimden sıyrıldım ve kendi dengemi kurdum.
-Ben gelene kadar dikilecek misin orada? (Jungkook)
-Evet. (Lisa)
-İyi devam et o zaman. (Jungkook)
Ne? Devam et mi? Ah hödük hödük. Ne kadar o an çekip gitmek istesem de inadıma güvenerek dikilmeye devam ettim. Eline sekizinci şişeyi de alıp içtikten sonra dokuzu da bir içişte bitirdi. Denizin derinliklerine öyle bakıyordu ki derin derin... Onuncu şişede böyle bitmişti. On biri içtikten sonra bana dönüp göz devirmişti. Ay götüme bak iyiliğini düşündük şurada geldiğimiz duruma bak. On ikinci şişe de bitmiş saat gece dört buçuğa gelmişti.
-Daha duracağım ben git artık Lisa bak hasta olmadım. (Jungkook)
-Evet zaten hastalık hemen belli ediyordu kendini. Diyip göz devirdim.
-Aishh cidden. İyi geliyorum gidelim. (Jungkook) evet işte inadıma karşı gelemezsin Jeon Jungkook. Zafer kazanmışçasına gülerken arabaya doğru yürüdük. Binip eve doğru geldiğimiz de tam ineceğim sırada Jungkook'un uyuduğunu gördüm. Tabi beni dinlemezsen böyle yolda uyursun hödük demek istesem de bunun için fazla kusursuz kalıyordu. Elimle omzuna dokunduğum da tek gözünü hafif açıp 'Geldik mi?' dediğinde evet anlamında başımı salladım. Arabadan inip eve doğru yürümeye başladığımız sırada Rose kapıda dikilmiş bir bana bir Jungkook'a bakıyordu.
-Bu saatte neredeydiniz? (Rose)
-Kafamı dağıtmaya çıktım eğer Lisa başıma dikilmese her şey daha güzeldi. (Jungkook)
-Evet on iki şişe içki içip bu soğukta kayalıklarda oturup ölmeni bekleyemezdim kusura bakma.(Lisa)
-Seni ilgilendirmediğini söyledim bunun. (Jungkook) diyip içeri girmesiyle ağzım açık kaldı.
-Hayvana bak ya iyilikte yaramıyor hödük seni. (Lisa) diye söylenirken Rose bana bakıyordu.
-12 şişe içti mi cidden? (Rose)
-Benle karşılaştıktan sonra içtiği 12 şişeydi ama onun öncesini bilmiyorum. (Lisa)
-Woahh ve hala ayık. Onu geçtim sen niye dışarıdaydın bu saatte? (Rose)
Aha sıçtın Lisa. Ne diyeceksin şimdi.
Önemli bir şey değil ya altı üstü hayaletlerle dolu eve bu saatte tek başıma gidip küçük bir kızın hayaleti ile konuştum. Ben hep yaparım bunu normal yani. Diyemezdim.
-Ah bilmiyorum. Sadece yürümek istedim zaten sonra o hödükle karşılaştım. (Lisa)
-Lisa bu saatte mi? (Rose)
-E-evet. Saate bakmamıştım ondan farkında değildim ve şimdi deli gibi uykum var. (Lisa) diyip Rose'nin yanağına bir öpücük bıraktım. Sonra odaya çıkıp kapımı kapattım. Ah ne biçim bir gündü yorgunluktan göz kapaklarım artık daha fazla dayanmıyordu. Yatağa girer girmez uyumuş bile olabilirdim. 'Gözlerimi açtığım da odanın bir köşesinde dikilen siluet dikkatimi çekmişti. Ona baktığım da yavaş yavaş bana doğru gelmeye başlamıştı. Gelmemesi için ne kadar bağırsam da beni dinlemiyor ilerlemeye devam ediyordu. Yorganımı üstümden çekip attığında öylece başımda dikilmeye başladı. Korkuyordum deli gibi atan kalbim ve tir tir titreyen vücudum bunun kanıtıydı. Kafamı ona kaldırıp bakacağım sırada boğazıma yapışması' ile çığlıklar içerisin de uyandım. Nefes nefese kalmış bünyem ile ter içinde kalmış alnıma baktım. Kalbim yerinden çıkacak derecede zorluyordu kendini. Günün ilk ışıkları odayı doldurmuş sabah olmuştu bile. Kafamı yana çevirdiğim sırada yanımdaki beden karşısında şok olmuştum...

Cursed LoopHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin