~43~

1.1K 101 44
                                    

Ağacın gövdesine yaslanmış kıpkırmızı gözleri ile bize bakıyordu. Çökmüştü. İyice çökmüş kendi çukurunda kaybolmuştu. Etraf dağılmış fakat  Jungkook daha fazla dağılmıştı. Elliden fazla içki şişesine gözüm takılırken hala içmekte olduğu şişeyi görünce içimi kötü bir his kaplamaya başlamıştı. Gerçekten onu hala deli gibi seviyordu. Bu benim canımı mı sıkıyordu? Şuan hissettiğim neydi? Kıskançlık mı? Ne saçmalıyordum ben Tanrı aşkına. Kalbimi burkan bu his için içimden lanetler okuyup etrafta göz gezdiriyordum. Burası garip bir yerdi. Gece olduğu için etrafı tam göremiyordum tek bildiğim oldukça korkutucu bir etkiye sahip olduğuydu.

Jungkook'un yanına koştuğumuzda o kahveyi çalan renkteki saçları dağılmış birbirine girmişti. Gözleri... Gözleri kıpkırmızı kan çanağına dönmüş ağlamaktan şişmiş bir hal almıştı. Şuan tam anlamıyla berbat bir haldeydi.
-KENDİNİ ÖLDÜRMEK Mİ İSTİYORSUN NE YAPIYORSUN?! (Taehyung)
-Belki.(Jungkook)
-KENDİNE GEL JUNGKOOK. (Jimin)
-Kendimdeyim zaten. (Jungkook)
-Bu kadar fazla içip soğukta 1 haftadır burada olmandan yeterince belli oluyor haklısın. (Jisoo)
-Siz karışmayın. (Jungkook)
-Biri ölüm tehditi alırken diğerinin ölmesini izleyemem Jungkook. (Jennie)
-Benim ölümüm beni ilgilendirmez mi? Hem siz niye buradasınız gitsenize. Beni Lalisa'nın hatıraları ile yalnız bırakın. (Jungkook)
-Saçmalama istersen. (Jin)
Ortalık sessiz bir hale bürünürken kendimi daha fazla kötü hissetmeye başlamıştım. Benim yüzümden bu hale gelen adama baktığım da gözlerimiz birbirini bulmuştu. Bakışlarında anlam bulamıyordum. Belirsiz...hiçbir duygusu olmayan bakış gibiydi. Ne nefret ne öfke ne de sevgi...Jungkook bana bomboş bakıyordu. İşte asıl canımı yakan da buydu. Bomboş bakması... En ufak bir duygu hissetmeden bakması... Öfke de duygu değil midir? Jungkook bana öfkeyle bile bakmıyordu.
-Jungkook...(Lisa)
-Lütfen konuşma. Lütfen konuşma. (Jungkook)
-Ama-
-SANA KONUŞMA DEDİM! KONUŞMA!
SES ETME BİR ŞEY DEME! Lütfen... (Jungkook)
Sona doğru kısılan sesi yüzünden dilimi yutmuş gibi ortada kalmıştım.
Karşımda ki adam daha fazla göz yaşlarına hakim olamamış ve ağlamaya başlamıştı. Ağlıyordu. Deli gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Bağırarak elindeki şişeyi yere fırlattığında Taehyung ve Jimin Jungkook un yanına koşarak ona sarılmışlardı.
-Sesi bile....sesi bile bana onu hatırlatıyor Hyung. Ben çok özledim. Ben deli gibi özledim. Lalisa'yı çok özledim... (Jungkook)
-Şşt geçti sakin ol.(Taehyung)
-Canım yanıyor AHH! Canım yanıyor Hyung. Kalbim...kalbim artık atarken bile nefes alamıyorum. Özlemimden delirecek hale geldim. Ben tükendim Hyung tükendim. (Jungkook)
-Yapma bunu kendine yapma lütfen... (Jimin)
Jimin ve Taehyung'un kendilerini ağlamamak için zor tuttuklarını görmüştüm. Paramparça olmuşlardı. Paramparça bir halde birlikte birleşmeye çalışıyorlardı. Bu Lalisa kimdi? Üç adamı da yerle bir edecek kadar değerli olan bu kız kimdi?

Jungkook un hıçkırıkları arasında söylediği sözler içime bir yumru gibi oturuyordu.

"Özledim." "Onu çok özledim."  "Lalim." "Lalisa"

Taehyung'a sarılan kollarını daha fazla sıkarak bir çığlık atmıştı. Sakinleşemiyor sürekli hıçkırıkları içinde boğuluyordu.
-Lütfen...lütfen yapma bunu artık. (Taehyung) sesi titreyerek konuşurken artık ağlamasını tutamadığını anlamıştım. Herkes yerle bir olmuş vaziyetteydi. Jungkook'un feryatları kalbime bir hançer gibi saplanıyor ve vicdanımı rahat bırakmıyordu. Bu dağ gibi adam nasıl olur da böylesine bir yıkıma geçerdi?

Ortalık biraz daha sakinleşmiş ağlamalar durmuştu. Jungkook Taehyung'un kucağında uykuya dalmış geri kalanı ağacın dibine oturmuştu.
-Jimin yardım edin onu taşıyalım da eve gidelim. (Taehyung)
-Evet daha fazla bu soğukta durmasın. (Yoongi)
-Kızlar önümüzden gidin arkamızda kalmayın. (Hoseok)
Onaylayarak kızlar öne geçtiğinde ben Taehyung un yanına geçmiştim. Jimin ve Jin, Taehyung a yardım ederken Jungkook'un oturduğu yerde pembe bir şey dikkatimi çekti. Bu oydu. Lalisa'nın günlüğü. O gün bulduğum ve Jungkook'a anılarını hatırlatan o günlük. Kimseye farkettirmeden günlüğü yerden alıp çantama koydum. Jungkook kendine geldiğinde ona bu günlüğü geri verecektim. Hem bir özür hemde mahçupluk hissi ile gidecektim yanına. Ağladığı anlar gözümün önünden silinmezken gözlerimin dolmasına engel olamıyordum.
-Lisa daha ne kadar duracaksın orada? (Namjoon)
Namjoon'un sesini duyana kadar olduğum yerde kazık gibi dikildiğimin farkında dahi değildim. Kendimi saniyeler içerisinde toparlayarak yanlarına koşar adımlarla ilerledim. Bu gece uzundu. Düşünmek için oldukça zaman vardı. Burada durup düşünmek yerine odamda tek başıma düşünecektim. Bir karar vermem gerekiyordu. Ses bana öyle demişti. Hayatımızı kökünden etkileyecek tek bir karar gerekiyordu. Ve onu da vermek için iyice düşünmem gerekiyordu...

Evin önüne doğru ilerlediğimiz de camda Yoona ile göz göze gelmiştim. Ona baktığımda gözlerinde endişe duygusu hakim olmuş bir vaziyette bana doğru bakıyordu.

"Dikkatli ol"

Ağzını oynatarak söylediği şeyi anlamaya çalışırken ortadan kaybolmuştu. Dikkatli olmam gereken şey tam olarak neydi? Ses miydi? Yoksa kaderimi belirlemeye çalışan bir lanet mi? Hepsinin tek cevabı vardı. Oda benim aptal merakım. Her şey bu aptal merakım ile başlamadı mı? Eğer o gün merakıma yenik düşüp bu ormana gelmeseydim şuandan daha farklı bir yaşamım olmaz mıydı? Şuan arkadaşlarımla eğlenmek varken aptal bir lanetle uğraşmamız kimin suçuydu? Tabi ki benim. Bunun sonucunda olacaklar da benim yüzümden olmayacak mıydı? Başında gitmelilerdi diye düşündüm. Beni bu çukurda yalnız başıma bırakıp gitmeleri gerekiyordu. Ama kalmışlardı. Bu lanete benimle birlikte adım atmış benimle birlikte olmuşlardı.
-Lisa iyi misin? (Jennie)
-Iyiyim ne oldu ki? (Lisa)
-Sürekli bir yerlere dalıp gidiyorsun. Ses mi geldi yoksa? (Rose)
-Hayır. Şuan da ses yok sadece dalmışım öyle. Artık eve gitmek istiyorum. (Lisa)
Diyerek arabanın içine bindim. Çok geçmeden herkes bindiğinde yola çıkmıştık. Eve gitmek ve uzun uzun düşünmek istiyordum. Düşünüp delirmek, delirdikçe ölüme sürüklenmek...Yavaş ve sessizce... Sanırım kaderim böyle yazılmıştı. Lalisa'nın kaderi de böyle mi bitmişti? Yoksa hala yaşıyor muydu?

Cursed LoopHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin