~73~

1.5K 127 102
                                    

Hissettiğim duygu neydi ben de bilmiyordum. Çok uzun süredir hasret kaldığım bir duygu olduğu aşikardı. Olduğum yerde hafif hareketlenmem ile gözlerimi yavaşça açtım. Belimde hissettiğim el ile kafamı yukarı kaldırdığım da uyuyan bir Jungkook ile karşılaşmıştım.
Uykuya dalmış minik bir tavşanı andıran görüntüsü ile gülmeden edememiştim. Bir insan nasıl olurda hem yakışıklı olup hem de tatlı bir görünüşe sahip olabilirdi? Aklım almıyordu. Onun yanındayken unuttuğum dünya aklıma dahi gelmiyordu. Yalnız o olsun...yalnızca o ve ben olsak...kaybettiğimiz günlerimizi birer birer telafi etsek...

Kolları arasından yavaşça çıkıp ayağa kalktığım da kıpırdanmış fakat gözlerini açmamıştı. Boşta kalan eline yastığı koyduktan sonra gülüp yanağına bir öpücük kondurdum.
-Uykucu tavşan. (Lisa)
Mırıldanarak söylediğim söze güldükten sonra kapıya doğru yöneldim. Kapıyı açacağım sırada karşımda Jennie ve Rose'yi görmem bir olmuştu. Tartışıyor gibiydiler fakat beni görünce ikiside susmuş bana dönmüşlerdi.
-Ne oluyor burada? (Lisa)
-Ah...şey-
-Sizi uyandırmaya gelmiştik fakat hangimizin gireceği konusunda anlaşamadık. (Jennie)
-Jungkook uyandı mı? (Rose)
-Ah hayır uyuyor. (Lisa)
-Büyü sanırım etkisinde hala. (Rose)
-Hayır değil. (Lisa) diyerek güldüğümde yüzüme anlamsız bakışlarını sunmuşlardı.
-Nasıl yani? (Jennie)
-Dün...dün akşam uyanmıştı. (Lisa)
-Aşağı niye inmediniz? (Jennie)
-Şey...aslında..inmek istemedik Jen sorma. (Lisa)
Gülerek ilerlediğim de anlamış olacaklar ki dalga geçmeye başlamışlardı.
-Sen büyüdün de sevgili mi yaptın? (Jennie)
-Oy oy büyümüşte öpücüklere başlamış. (Rose)
-Yah! Sussanıza! (Lisa)
-Hey! (Jisoo)
-Ah Jisoo kurtar beni bu canilerden. (Lisa)
-Ne bu hal? Ben size rahatsız etmeyin demedim m- Lisa bu halin ne? Yanaklarını menemene domates niyetine kullanabilirim. (Jisoo)
-Hiç..
-Bizimki büyümüşte-
-Yah! Susun. (Lisa)
Elimle susmalarını işaret ederken Jisoo söze başlamıştı.
-Lisa her şeyi anlatıyorsun! (Jisoo)
Elimle alnıma vurarak her şeyi baştan sona anlatmıştım.
-İşte böyle...onu özlediğimi iliklerime kadar hissettim. (Lisa)
-Vay be aşka bak. (Jennie)
-Birbirinizi bulduğunuz için çok mutluyum. İnan bana Lisa seni böyle mutlu görmeyeli uzun zaman olmuştu. (Jisoo)
Haklıydı. Uzun zamandır mutluluk duygusundan uzak kalmıştım. Ama şimdi sanırım hiç olmadığım kadar mutluydum. O yanımdaydı ve arkadaşlarım her zaman yanımda olacaktı. Eski yaşantıma dönmüş ekstra olarak hayat bana onu kazandırmıştı. O ve onun bana ait olan kalbini...

Kahvaltı hazır olduğunda Jungkook dışında herkes masaya inmişti.
-Jungkook uyanmadı mı hala? (Jimin)
-Uy-
-Uyandım. (Jungkook)
Gelen sesle Taehyung yerinden hızla kalkıp Jungkook'a sarılmıştı.
-SENİ APTAL! (Taehyung)
Ardından Jimin de gittiğin de Jungkook yardım bakışlarını bana sunmuştu. Ben ise mutlu bir şekilde gülerek onları izliyordum. Herkesle sarıldıktan sonra masada karşıma geçip oturmuştu.
-Hiç uyanmayacaksın sanmıştım. (Namjoon)
-Ne zaman uyandın? (Jin)
-Dün akşam olmaya yakın saatlerde.(Jungkook)
-HEY! UYANDIN VE AŞAĞIYA İNMEDİN Mİ!? (Hoseok)
Bana imalı bakışlar atıp geri sözüne döndüğünde domates gibi kızardığıma yemin edebilirdim.
-Sanırım inmek istemedim. (Jungkook)
-Ama-
-Önemli işleri vardı Hobi anlasana. (Rose)
-Haa...siz şey...ha anladım.(Hoseok)
-Yemeğinizi yesenize siz. (Lisa)

Jungkook masanın altından ayakları ile bacağıma yavaşça dokunduğunda olduğum yerde irkilerek geri gitmiştim. Boğazıma dizilen lokmalar ile nefessiz kaldığım da ayağa kalkarak konuşmaya başladım.
-Ah...şey benim...ben doydum ellerinize sağlık. (Lisa)
Ardından hızla merdivenleri çıktığımda kalp atışlarım çok fazla hızlıydı. Bir hareketi ile bu kadar etkilenmem normal miydi? Yaptığı bir şey dahi yokken nasıl bu kadar etkisi altına alabilmişti beni? Aklım almıyordu. Odama doğru adımlarken kapının önüne gelmiştim. Kapıyı elimle iteceğim sırada arkadan başka bir elin itmesi ile dengemi kaybetmiştim. Bir kolu ile belimi kavrarken diğer eli ile kapıyı kapatan Jungkook'a baktığımda bedenimi çoktan duvarla kendi arasına almıştı.
-Korkuttun beni. (Lisa)
-Amacım o değildi fakat...
Eğilerek konuştuğu için aramızda hiçbir mesafenin olmadığını farketmiştim. Dudakları dudaklarıma çok yakınken konuştuğu her saniye de sıcak nefesi yüzüme vuruyordu. Ve bu benim yutkunmama sebep olurken onun gözleri dudaklarım üzerinde geziniyordu.
-Seni özledim. (Jungkook)
-Daha az önce yanındaydım. (Lisa)
-Seni her saniye özlüyorum. (Jungkook)
Yüzüme nefesini verdiğin de bedeni bedenime yaslanmıştı. Bacağı bacağımın arasında dururken mantıklı düşünmek çok zordu. Ardından gözlerim o kiraz rengi dudaklarına kaydı. Onlar...onlar çok güzeldi. Gözlerimi oradan alamazken zorlada olsa yüzüne çıkardım bakışlarımı. Ona baktığım da dudaklarıma baktığını farketmem uzun sürmemişti.
-Jung-
Sözlerimi bölen şey dudaklarımda hissettiğim yumuşak dudaklarıydı. Dudağını dudağıma bastırmış öylece duruyordu. Geri çekildiği sırada aramızda hala mesafe yok denecek kadar azdı.
-Seni özledim.(Jungkook)
Tekrar dudaklarıma kapandığında gözlerimi kapatmıştım. Öpücük kondurup durduktan sonra alnını alnıma yaslamıştı.
-Seni özledim. (Lisa)
Bu sefer yakasından tutup dudaklarına kapanan ben olmuştum. Dudaklarındaki kıvrılmadan güldüğünü anlamış ve alt dudağını ısırmıştım. Bu hoşuma gitmişti açıkçası. Yüzümü elleri arasına alarak öpüşünü daha da derinleştirmeye başlamıştı. Bir eli bacağıma giderken diğer eli omuzuma inmiş ve narin dokunuşlarını üzerimde hissetmiştim. Kollarımı boynuna doladığım da beni kucağına alması bir olmuştu. Elleri kalçalarıma giderek beni tuttuğunda yavaş yavaş geri gidiyorduk. Bu süreçte ayrılmayan dudaklarımız ile bir anlığına gülmüştüm.

Kapının açılması ile Jungkook'un kucağından hızla inmiş yüzümü sırtına gömerek saklamıştım.
-Çocukla-
-KAPI ÇALMA HUYUN YOK MU SENİN?! (Jungkook)
-Ah...ben..pardon. Sanırım yanlış zamanlama. (Hoseok)
-Oldukça yanlış. (Jungkook)
-Üzgünüm. Ben gideyim devam edin siz. Ben gelmedim sayın. (Hoseok)
Ardından kapıyı kapatarak çıkmıştı. Ben ise yüzümü gömdüğüm sırtta duruyordum. Deli gibi utanmıştım.
-Utangaç gel buraya. (Jungkook)
-Sus konuşma her şey senin suçun. (Lisa)
-Nasıl benim suçum oluyor? Beni öpen sensin. (Jungkook)
-İyi öpmem bir daha. (Lisa)
Bir hareketi ile beni kendine döndürürken gözlerim sonuna kadar açılmış yüzüne bakıyordum.
-Emin misin? (Jungkook)
Yutkunduğum da gülmüş ve kafamı göğsüne yaslayarak sımsıkı sarılmıştı. Ellerimi beline sardığım da mırıldanmıştım.
-Senden nefret ediyorum. (Lisa)
-Hey duydum seni. (Jungkook)
-Seni tekrar bulduğum için çok mutluyum. (Lisa)
Gözleri gözlerimin içine bakarken sessizce bir şeyler söylemişti.
-Beni deli ediyorsun Lalisa...sana deli oluyorum. (Jungkook)
Gülerek ondan ayrıldığım da kapıyı açıp çıkmasını söylemiştim.
-Ne kovuyor musun beni? (Jungkook)
-Evet. Üzerimi değiştireceğim Jungkook.(Lisa)
-Ben burdayken de değişebilirsin. (Jungkook)
Çarpık bir gülümseme attığında omuzuna vurarak konuşmaya başlamıştım.
-Anca rüyanda. (Lisa)
-Imm...gördüğüm en güzel rüya olmalı o zaman. (Jungkook)
Kızaran yanaklarımı hissederken omuzuna vura vura kapı dışarı atmıştım. Ardından kapıyı kapattığımda yere çömerek elimle kalp ritmime bakmıştım. Deli gibi atıyordu. Bu çocuk...bu çocuk beni kendimden geçiriyordu.

Üzerimi giyinip aşağı indiğim de hepsi salonda oturmuş telefonu ile uğraşıyordu. Hoseok beni gördüğü zaman elini ağzına götürmüş gülmemek için zorla kendini tutuyordu. Ardından patlattığı kahkaha ile tüm gözlerin bana dönmesini sağlamıştı.
-Hoseok mal mısın? (Jimin)
-Üzgünüm. (Hoseok)
Ölümcül bakışlarımı ona sunarken Jungkook'un elinde günlüğü görmüştüm.
-Hey! Umarım onu bensiz incelememişsindir. (Lisa)
-Seni bekledim.(Jungkook)
Yanına gitmeden o oturduğu yerden kalkıp yanıma gelmişti.
-Lalisa ile birkaç saatliğine çıkıyoruz. (Jungkook)
-Nereye? (Jennie)
-Gideceğimiz bir yer var sonra size katılırız. (Jungkook)
Ardından konuşmama fırsat vermeden elimden tutup beni dışarı çıkarmıştı. Onunla gideceğim her yer huzur doluyken bu duyguya bir türlü doyamıyordum. Her geçen saniye onu gerçekten sevdiğimi daha iyi anlıyordum...

Cursed LoopHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin