~44~

1.1K 92 18
                                    

Rüzgarın esintisi ile cama vuran ağaç dallarına bakıyordum. Gökyüzünden düşen her bir yağmur damlasının yerle buluşma sesi kulaklarımı dolduruyordu. Yatakta oturur vaziyette bacaklarımı aşağıya sarkıtıyordum. Geceden beri oturduğum bu yerde zihnim boş bir şekilde duruyordum. Düşünmem gerekiyordu fakat bir güç bunu engelliyordu. Düşünmemem için zihnimi boşaltıp duran bir güç vardı. Ve ben bu güce dur diyemiyordum. Beden olarak yorgun değilken ruh olarak çökmüştüm. Birkaç aydır başıma gelenler iyice çökmemi sağlamıştı. Bitmiş tükenmiş bir hale gelmiştim.

Yanımda duran çantamda pembe renkte parlayan günlüğe baktığımda içimden içini açıp okumak geçmişti. O an gerçekten onu alıp okumak, Lalisa'nın yazdıklarını okumak ve Jungkook un anılarını zihnimde tutmak istemiştim. Elim gitse de kafamdaki bu düşüncelerden sıyrılıp ellerimi geri çektim. Ne kadar merak etsem de bunu yapmamam gerekiyordu. Jungkook u bir kez daha hayal kırıklığına uğratmamam gerekiyordu. Onun için çok özel olan bu günlüğü izinsiz alıp okumak kesinlikle onu çok fazla kızdıracak bir şeydi. Ve ben onu yeterince kızdırmıştım. Günlüğü kenara çekerken önüme düşen siyah eldivene baktım. Aklımdan tamamen çıkan bu eldiven ile elimi alnıma vurarak aptallığım için bir kez daha küfrettim. Eldiven sahibini bulmak ufak bir ipucuna sahip olmak ile eş değerdeydi. Bunu unutan aklım için içimden binlerce kez küfürler savurdum.

Üstümü başımı düzeltip eldiveni de alarak aşağıya bizimkilerin yanına gitmiştim. Salona geldiğim de eldiveni masanın üstüne attığım için tüm dikkatler üzerime toplanmıştı.
-Ne bu Lisa? (Namjoon)
-Eldiven. (Lisa)
-Onu görüyoruz zaten. Neden önümüze fırlattın? (Hoseok)
-Bu eldiven...size olayları anlatmadan önce gece odama biri girdi. (Lisa)
-NE?! (Rose)
-Ve beni o ev için uyardı. Ardından camdan tekrar çıkıp gitti. Korktuğum için yanına doğru koşup kim olduğuna bakamadım. Sabah uyandığımda da bu yatağımın köşesinde düşmüştü. (Lisa)
-Nasıl yani? Şimdi biri daha mı biliyor bu evi? (Jin)
-Sanırım. (Jisoo)
-İyi de kim bu? (Jennie)
-İnan bende bilmi-
-Benim.(Jimin)
-Nasıl yani? Benim derken? (Rose)
-Duyduğunuz gibi benim. Lisa'yı o eve giderken gördüğüm için uyarmak istedim. Başarılı olduğumu sanıyordum ta ki size anlatana kadar. (Jimin)
-Başından beri biliyor muydun yani? (Taehyung)
-Başından beri bilmiyordum ama öğrendiğimde engel olmaya çalıştım. Zaten farkettiğim günün gecesi uyarmaya geldim. Ertesi günse size anlattı. (Jimin)
-Sen o yüzden... (Lisa)
-Ben o yüzden o gün tepki gösterip çekip gittim. (Jimin)
Ortalık sessizliğe gömülmüştü. Gerçekten Jimin olduğuna inanamıyordum. İpucu bulma umudum bir anda yerle bir olmuş karamsarlık hissim gün yüzüne çıkmıştı. Bir kez olsun şans benden yana olamaz mıydı?
-Sanırım ipucu  bulma umudum burada tükendi. (Lisa)
-Üzgünüm. Ama bu işi çözeceğiz Lisa tamam mı? (Jimin)
-İyi de nasıl?(Lisa)
-Bilmiyorum bilmiyorum. Ama çözeceğiz bu sefer önceki gibi olmasına izin vermicem buna inanabilirsin. (Jimin)
-Teşekkür ederim Jimin. (Lisa)
-Jungkook nerede? (Lisa)
-Odasında uyuyordu en son. (Taehyung)
-Bir özür borcum olduğu için yanına çıkıyorum. (Lisa)
-Lisa...lütfen Lalisa konusunu açma. (Taehyung)
-O hatayı bir kere yaparım Taehyung merak etme. (Lisa)

Diyerek hızlı adımlarla odaya doğru çıktım. Misafir odasına yatırdıkları için kendi odama gitmemiştim. Kapıyı yavaşça tıklattığım da içeriden ses gelmemişti. Bir kez daha tıklatıp yavaşça kapı kolunu aşağıya doğru indirerek açtım. Karşımda sırtı dönük bir şekilde yatan Jungkook vardı. Sessizce kapıyı tekrar kapattım ve yatağın başında ki sandalyeye oturarak Jungkook a baktım.
-Jungkook. (Lisa) diye fısıldadım fakat ses gelmemişti. Bir kez daha fısıldadığım da yine ses gelmediği halde konuşmaya devam ettim.
-Uyuyorsun belki ama konuşmak istiyorum yine de. Ben gerçekten özür dilerim Jungkook. O an sana dediklerimi gerçekten ben dememiştim. O an...o an sanki biri zihnimi ele geçirip diyeceklerimi ayarlamış gibiydi. Elimde olmadan seni kıracak laflar söyledim ama inan ki Jungkook inan ki onların hiçbirinde samimi değildim. Ben gerçekten özür dilerim. Lalisa yı bu kadar sevmen gerçekten çok güzel tekrardan çok özür dilerim Jungkook çok özür dilerim. (Lisa)
Gözümden akan bir damla yaşa engel olamamıştım. Ellerimle gelen yaşları sildiğim de odada nefes sesleri dışında başka ses yoktu. Oturduğum yerden kalkıp gidecekken sesi ile olduğum yerde durdum.
-Özür dileme Lisa. (Jungkook)
Kafamı çevirip ona baktığım da yatakta yavaşça doğrularak oturur pozisyona geçmişti.
-Artık özür dileme. Biliyorum sözlerinde samimi olmadığını merak etme.(Jungkook)
-Ama ben ger...
-Lisa affettim tamam mı yeter ki daha fazla özür dileme (Jungkook)
-Gerçekten affettin mi? (Lisa)
-Affettim. Gerçekten affettim. Ama senden bir şey istiyorum. (Jungkook)
-Ne gibi? (Lisa)
-Başına ne gelirse ne görürsen veya duyarsan ilk bana de. Ve benden hiçbir şey saklama tamam mı? (Jungkook)
-Tamam. (Lisa) diyerek gülümsediğimde oda bana tebessüm etmişti. Gülümseyince oluşan gamzelerine kayan gözlerime hakim olamıyordum. Bir insan için fazlasıyla kusursuz biriydi ve onun kalbi hala Lalisa için atıyordu. İçimi burkan bu his ile bir adım gerileyerek odadan çıktım.

Bomboş yolda öylece yürüyordum. Jungkook ile konuştuktan sonra evden yürümek için çıkmıştım. Dün Jungkook u bulduğumuz yer kafama takıldığında arabayı alarak lanetli eve doğru sürmeye başladım. Gündüz gözü ile incelemem gerekiyordu. Kısa süren araba yolculuğumun ardından koşar adımlarla evin arkasına doğru gittim. Ara ara düşen yağmur damlaları havayı iyice soğutmuştu. Adımlarımı atarken ağacın dibine çoktan geldiğimi farketmiştim. Yanda akan dere ile aslında çok güzel olabilen bu yer şuan oldukça ürkütücü duruyordu. Başıma bir ağrı girmesi ile elimle ağaçtan destek almaya çalışmıştım. Ne kadar çabalarsam ağrı o kadar şiddetli bir hal almaya başlıyordu. Artan ağrı ile görüntümde simsiyah olduğunda kendimi kaybetmiştim.

Gözlerimi açtığımda olduğum yerde dikiliyordum. Her yer yemyeşil kuşlar cıvıl cıvıl ötüyordu. Derenin akışı ile ağaç dallarında yeni açan çiçekler muhteşem bir uyum içerisindeydi. Karşımdaki ağacın dibinde oturan iki insan vardı. İyice baktığımda bu kişilerin Lalisa ve Jungkook olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Jungkook ağacın gövdesine sırtını yaslamış Lalisa da Jungkook'un dizine uzanmıştı. Jungkook gülerek ona bakıyor Lalisa da Jungkook a elindeki hikaye kitabından bir şeyler okuyordu. O okudukça Jungkook daha da gülüyordu. Hem gülüyor hemde elleri ile saçlarını okşuyordu. Lalisa nın yüzünü net göremiyor ve sesini duyamıyordum. Bu gördüğüm kaçıncı anıydı bilmiyorum ama hepsinde böyle olmuştu. Usulca ve sessizce gülüşerek eğlenen bu ikiliyi izledim. Oldukça mutlu gözüküyorlardı. Jungkook kızın yanaklarını sıkarak sevdiğin de kız yerinden kalkmış ve omzuna yavaşça vurmuştu. Jungkook gülerken ayağa kalkmış ve kızında elini tutarak ayağa kalkmasını sağlamıştı.
-Beni takip et Lali. (Jungkook)
Birlikte derenin kenarına geldiklerinde uzunca bir süre derenin akışını izlemelerini izledim. Nasıl böyle mutlu olan Jungkook şuan buz misali kaskatı kesilmiş bir hal almıştı. Gülmeyi unutmuş hatta mutluluk kelimesine kilometrelerce uzakta kalmıştı.

Başıma tekrar bir ağrı girdiğinde anının içinden çıkmış olduğum yere dönmüştüm. Artık alıştığım için bu durumu garipsemiyordum. Baş ağrısı ile ağacın gövdesinden yardım alarak oturduğum yerden kalktım. Etrafıma baktığım da o anıdaki halden eser kalmamıştı. Lalisa ile birlikte her şey gitmişti. Hava kararmaya başladığı için evin önüne doğru yürümeye başladım. Arabaya binecekken Yoona aniden karşıma çıktığı için iki adım gerilemiştim.
-Lisa.(Yoona)
-Efendim?(Lisa)
-Acilen konuşmamız gerekiyor. (Yoona)

Cursed LoopHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin