~6~

2K 138 21
                                    

Eve geldiğim zaman daha kimse gelmemişti bir de bana geç kalma diyorlardı. Odama çıkıp üstüme giyecek bir şeyler baktım. Yarım saatimi burada harcamış kafayı sıyırmama dakikalar kalmıştı. En sonunda üstüme sade siyah bluzümü altıma bordo mini eteğimi ve dizlerime kadar gelen topuklu siyah çizmelerimi giydim. Saçlarımı salıp  hafif dalgalandırmaya karar verdim. Bordo bir ruj, rimel ve hafif bir eyeliner çektikten sonra Makyajım da hazırdı. Evden çıkmaya hazırlanırken telefonumun çalması ile dikkatimi ona verdim.
-Lisa İnşallah hazırsındır yoksa yemin ederim seni bırakıp gidicem. (Jennie)
-Hazırım ya hazırım. Siz neredesiniz asıl? (Lisa)
-Kapının önünde bekliyoruz. (Jennie)
-Geliyorum. (Lisa)
Evden çıkarken elime siyah çantamı alıp üstüme de deri ceketimi giymiştim. Kapıyı açtığım da Jennie ve Rose bana ağızları bir karış açılmış şekilde bakıyorlardı. Üzerimde bir şey mi vardı cidden bu neydi?
-Sen fazla güzel olmuşsun geç eve biz gidiyoruz. (Rose)
-Rose haklı sen eve geç biz gidiyoruz hadi Rose. (Jennie)
-Ya kızlar abartmayın utanıyorum. Siz de çok güzel olmuşsunuz. (Lisa)
-Ben hep böyleyim. (Jennie)
-Bir kere ego yapma da şu anın tadını bozma be. (Lisa)
-Amann neyse ne hadi binin de gidelim. Jisoo ve Jin beraber gelecek. (Jennie)
Başımızla onaylayıp arabaya bindik. Geldiğimiz yerin manzarasına bayılmıştım resmen. Gece tüm parlaklığı ile gözler önüne serilmiş bakanları hayran bırakıyordu. Yerimiz önceden Jin ve Jisoo sayesinde rezerve olmuştu. İçeri girdiğimiz de gözlerimle onları aramak yerine tekrar manzaranın eşsiz güzelliğine vurulmuştum.
-Ah Lisa. Hayranlığını yüzünden dahi okuyabiliyorum. Başka zaman hayran kalmaya devam edebilirsin ben şuan çok açım haydiii. (Jennie)
-Pardon ya ama çok güzel burası elimde değil. (Lisa) 
Gülümsedikten sonra Rose ve Jennie'yi takip etmeye başladım anlaşılan onlar Jisoo'yu bulmuşlardı. Yerimize geldiğimizde hayranlığım ikiye katlandı çünkü balkon kısmından manzara karpostal gibi gözüküyordu.
-Hoşgeldinizzz! (Jisoo)
-Hoşbuldukk. Burayı çok beğendim cidden yaa. (Lisa)
-Onu yüzünden de anlayabiliyoruz. (Taehyung)
Gülüşmeye başladıklarında cidden sinirimi bozmuşlardı. Hadi ama yani kim burayı sevmezdi. Gecenin karanlığını aydınlatan lambalar, gökyüzünün denize doğru parlak yansıması insana huzur veriyordu. Geleli  dakikalar olmuştu ama hala yemek siparişlerini vermemiştik.
-Neyi bekliyoruz ben kurt gibi acıktım.(Lisa)
-Bekle misafirlerimiz var. (Jin)
-Ne misa-
-İşte geldiler. (Jin)
-Geç kaldığımız için kusurumuza bakmayın trafik çok yoğundu. (Jimin)
WTF!? Jungkook ve Jimin'in geleceğini bilmiyordum. 
-Sorun değil bizde yeni geldik sayılır. (Taehyung)
Jimin'in gülümsemesi insanın içini ısıtıyordu cidden. Bir insan böyle içten bir şekilde nasıl gülebilirdi. İnsanı kendine çeken bir enerjisi vardı adeta. Jimin'e o kadar odaklanmıştım ki açlığımı bir an unutmuş olabilirim. 
-Eee ne zaman sipariş veriyoruz acıktım ben.(Lisa)
-Seni ne zaman doyurduk ki şimdi acıkıyorsun Lisa Hanım.(Jennie)
-Ah hadi ama doymayan bir adet delik mideye sahibim benim suçum mu? (Lisa)
-Lisa'yı haklı bulduğum için demiyorum ama artık sipariş versek iyi olur. (Jin)
-SAĞOL YA YEMİYORUM ALIN! diyerek elimi göğsümde birleştirip trip pozisyonumu almıştım. Arkamdan Jin'in sarılması ile sarsıldım diyebilirim.
-Şaka yapıyorum bücür gel buraya sana tüm yemekleri sipariş verelim. (Jin)
Daha fazla uzatmayıp tribimi bitirmiştim çünkü çok açtım. Zaten hep beraber kahkaha atıp olayın ciddiyetsizliğini anlamıştık. Uzun süredir beraber olduğumuz için birbirimizi çok iyi tanıyorduk. Jimin ve Jungkook yeni katıldıkları için garipseme payları büyüktü. Ama Jimin çoktan alışmışa benziyordu. Jungkook ise içine kapanık olmaya devam etmekte kararlı gözüküyordu. Hadi ama ne bu çocukta ki tavırlar iyice kendine çekiyordu beni. 

Siparişlerimizi verdikten sonra sohbete devam ettik. Çok sürmeden yemekler gelmişti ve herkes yedikten sonra sahile gitmek için oradan ayrılmıştık. Gece güzel geçecek gibi görünüyordu. Sahile geldğimiz de deniz kenarındaki kayalara oturmaya karar vermiştik. Sohbetin koyuluğundan saatin nasıl geçtiğini anlamamıştık. 
-Oh saat 12 olmuş bile yarın okul olduğu için yarıda keselim bir daha buluşuruz zaten. (Jisoo)
-Ah ne çabuk geçti anlamadım cidden sizinle tanıştığımız için çok şanslı olmalıyız. (Jimin)
Bu çocuk hep Jungkook ve kendi adına konuşuyordu ah cidden Jungkook ne zaman tam konuşmaya başlayacaktı. Konuşuyordu ama arada sırada nadir bir şekilde lafa karışırdı. Hep içine kapanık ve kendi halinde takılırdı. Jimin ise tam zıttıydı. Hemen ortama alışmış sohbetlere katılıyordu. 
-Lisa gelmiyorsan seni bırakıp gidiyoruz.(Jennie)
-Ah pardon geliyorum hemen. (Lisa)
Jennie olmasa cidden kendi kendime düşünmekten gerçek dünyaya dönmeyi unutacak bir halim vardı. Vedalaştıktan sonra hepimiz arabalara binip ayrıldık. Eve geldiğimiz de üzerimde adını koyamadığım bir yorgunluk hissi vardı.
-Sizi bilmem ama ben uyumaya gidiyorum hayvan gibi uykum var. (Jisoo)
-Aynen benim de öyle iyi geceler kızlar. (Rose)
-Ben de gidiyorum ve Lisa sabah erken kalk yoksa suyun tadını yine tatmakta özgürsün. (Jennie)
-Hele bir su dök kafana tekmeyi yersin. (Lisa)
-Sen bilirsinn. (Jennie)
Aishh cidden ama insanlar uyuyakalabilir ve geç kalabilir bunların yaptıklarına bak. Seni aptal sürekli uyuyakalıp geç kaldığın için yaptıkları normal değil mi? Hah bir sen eksiktin sağol çok sağol. İç sesime bir gün hediye alacağım yemin ediyorum. Kızlar yataklarına gittiğinde ben televizyon karşısında oturuyordum. Aklıma tekrar o ev geldiği için uyku tutmuyordu. O evin sırrı neydi? Neden bu kadar ürkütücü ve gizem doluydu? En iyisi yarın oraya tekrar gidip iyice bir araştırmaktı. Az daha uyanık kalmaya devam edersem sabah okula zombi gibi gidecektim. Hayatım da aldığım en mantıklı kararı alıp odama çıktım.
Sabah Jennie hayvanının sesiyle irkildim. Alarm kadar güçlü bir sesi vardı. Duyduğunuz zaman uyanmamak mümkün değildi.
-Ah hadi ama 5 dakikacık daha!(Lisa)
Üzerimden yorganın çekilmesiyle söverek yerimden kalktım.
-Uykucu seni. Hadi hazırlan aşağıda bekliyoruz.(Jennie)
Kapının örtülmesi ile gittiğini anlamıştım. İnsana uyurken de huzur yoktu bu ne böyle. Söve söve yerimden kalkıp dolaba yöneldim. Üzerime bol siyah kazağımı altıma dizleri yırtık Boyfriend pantolonumu giydim. Kazağımı pantolonumun içine soktuktan sonra siyah kemerimi taktım. Saçımı hafif dalga yaptıktan sonra açık bıraktım. Ayakkabı olarakta siyah Vans giymeyi düşünüyordum. Sade bir makyaj yaptıktan sonra çantamı da alıp odadan çıktım.

-Sonunda. Bir an hiç gelmeyeceksin  sandım. (Rose)
-Geldim geldim hadi gidelim. (Lisa)
Arabaya bindik ve okula doğru yol aldık. Okula geldiğimiz de Jisoo ve Jennie önden gitmişlerdi. Rose ile ben kantine gidip oturacaktık. Kahvelerimizi alıp bir masaya geçtik. Oturmuş sohbet ederken karşı tarafta Jimin ve Jungkook kantine giriyordu. Bir konu hakkında konuşuyor gibi duruyorlardı. Jimin bizi gördüğünde gülümseyip el sallamıştı. Bende karşılık verip el salladığım da Rose de dönüp el sallamıştı. 
-Selam kızlar nasılsınız?  (Jimin)
-İyiyiz ya sen? (Rose)
-Biz de iyiydik 10 dakika öncesine kadar :) (Jimin)
-Ne oldu gelin oturun konuşalım. (Lisa)
-Ya bu kimya projesi hakkında hiçbir fikrimiz yok. Daha yeni geldiğimiz için nasıl bir kadın onu bile bilmiyoruz. Anladığınız üzere karmaşık bir yoldayız. (Jimin)

-Ah proje vardı değil mi? Ben de daha bir şey yapmadım. (Lisa)
-Bakın aklıma ne geldi! Jennie, Jisoo, Taehyung ve Jin'e de söyleyerek bir grup olup birlikte başlayalım projeye? (Rose)
-BEN SENİN AKLINI SEVEYİM! (Lisa)
-Valla çok iyi olur eğer sizin için de sıkıntı olmazsa çok isterim yani isteriz değil mi Jungkook? (Jimin)
-Ha... Evet eevet güzel olur. (Jungkook)
-Tamam daha sık buluşuruz o zaman :) (Rose)
-Aynen öyle ama ders başlamak üzere gelin gidelim artık. (Lisa)
Hepsi onaylayıp benimle birlikte gelmeye başladılar. Jungkook ilgimi üzerine çekmeye devam ediyordu. Jimin bu kadar dost canlısı, konuşkan iken onun tam zıttı olarak nasıl anlaşabiliyorlardı. Ya da Jungkook sadece dışarıya karşı mı böyleydi? Aishh cidden bu çocuk beni deli edecekti. Böyle düşünürken aklıma o ev geldi. Okul bittiği zaman gidip araştırmaya devam edecektim. Ders tarihti ve kafadan  çatlak bir hocaya sahiptik. En son sınavın da bir çocuğun doğru cevabına karşılık ''Ben senin böyle düşündüğünü düşünmüyorum'' diyerek yanlış kabul etmişti. İşte nasıl bir adam olduğunu siz anlayın. Hocası dışında dersi seviyordum her zaman ilgimi çeken bir ders olmuştu. Neyse ki gün uzun sürmemiş bitmişti. Kızlara bir arkadaşımla buluşacağımı söyleyeyip yanlarından ayrılmıştım. Evin oraya geldiğim zaman daha da bir ürkütücü bir biçimde burada olduğunu vurguluyordu. Kapıya geldiğim derin bir nefes alıp içeri girdim. Şu oyuncak bebek gittikçe daha korkunç oluyordu cidden merdivenin yanında girer girmez onu görmek zorunda mıydık? Onu aldırış etmeden üst kata doğru yöneldim. Merdiven basamakları toz içinde gıcırdıyordu. Yavaş yavaş üst kata geldiğim de uzun bir koridor ile karşılaştım. Odalara teker teker girip baktığım da göze çarpacak bir şey görünmüyordu. Bir odanın önüne geldiğimde kilitli olduğunu gördüm. Neden kilitliydi ve en önemlisi kim kilitlemişti? Aptal seni burada bir zamanlar birileri yaşıyordu değil mi? Ah tabi unutmuştum ben bunu hepten. Kapıyı zorladığımda açılmayacağını anladığım da pes etmeye karar verdim. Evde bir şey yoktu kendi kendime macera arıyordum sadece. Büyük bir hayal kırıklığı ile arabaya döndüm. Tam binecekken ormanın içinde yine bir parıltı gördüm ama bu sefer hareket ediyordu. Beynimin bana yaptığı bir oyundur diyerek aldırmadan yoluma devam ettim. Hava kararmış hafif yağmur başlamıştı. Telefonum çalması ile dikkatim telefona yöneldi. Arayan Jennie'ydi. 
-Neredesin? (Jennie)
-Yoldayım eve geliyorum noldu?(Lisa)
-Bir şey olmadı sahilde yağmura yakalandım beni de alabilir misin eve geçerken? (Jennie)
-Konum at geliyorum hemen. (Lisa)
Telefonu kapatıp Jennie'nin olduğu yere doğru yönümü değiştirdim. 

Cursed LoopHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin