~72~

1.5K 134 171
                                    

Kışın soğuğu geçmiş ilkbahar yaklaşmıştı. Etrafta yeşermeye başlayan ağaçlar ve üzerinde açmayı bekleyen çiçekler gün yüzüne çıkmıştı. Güneş tepeye çıkmış halkı ile barışma sürecine girmişti. Peki bu süreçte biz ne yapıyorduk?

Lanetin bittiği gün Min Ji yi alt etmiş ve kendi cehenneminde boğulmaya mahkum bırakmıştık. Ev yok olmadan önce herkesi dışarı çıkarmayı başarmıştık. Bunda Yugyeom ve arkadaşlarının çok büyük bir yardımı olmuştu. Etrafta gözlerimi gezdirdiğim de hepsinin baygın bir şekilde yattığını görmüştüm. Yaşıyorlar mıydı yoksa çoktan canlarını vermişler miydi o an bilmiyordum. Girdiğim şoktan çıkıp kendime geldiğim de Jennie uyanmıştı.
-Ah başım.(Jennie)
-Jennie iyi misin? (Lisa)
-İyiyim...iyiyim diğerleri nasıl? (Jennie)
-Bilmiyorum hala uyanmadılar. (Lisa)
Ardından Jisoo, Rose ve Yoongi uyanmış etrafa saf saf bakıyordu.
-Nasılsınız? (Lisa)
-İyiyim fakat midem bulanıyor. (Rose)
-Sürtük karı...yediğim darbelerden galiba karın kısmım ağrıyor. (Yoongi)
-Ben de sıkıntı yok iyiyim. (Jisoo)
Sonrasında Namjoon, Jimin, Taehyung, Jin ve Hoseok gözlerini açmış ağrıyan başları ile oturmaya başlamışlardı.
-Min Ji...kalbinizi sıkarak size acı çektirdiği için vücudunuz yorgun düştü. Baş ağrıması normal. (Yugyeom)
-Peki doktora gidelim mi? (Lisa)
-Hayır gerek yok. Min Ji den aldığım bir yetenekle yaralarını sarıp iyileştirebilirim. Büyü de lanetle gittiği için acınız kalmayacaktır. (Yoona)
Başımı onaylarcasına sallarken aklıma gelen isimle onu aradı gözlerim. Uyananlar arasında yoktu.
-Jungkook. (Lisa) diye mırıldandım sessizce.
-O...o şurada hala uyanmadı Lisa. (Yugyeom)

Koşarak yanına gittiğim de göz kapakları kapalı bir şekilde yatıyordu. Ne kıpırdıyor ne de uyanıyordu. Yerde hareketsizce yatan beden ile içimde bir şeyler kopuyordu. Yavaşça eğilip kafasını dizime koydum. Ellerimi saçlarının arasına geçirerek yanağını öptüğüm de nefes almadığını farkettim.
-Sen...sen nefes almıyorsun! (Lisa)
Bağırmam ile Taehyung halsiz bir şekilde yanıma gelmiş ve ne dediğimi anlamaya çalışmıştı.
-Lisa ne oluyor? (Jimin)
-O...o nefes almıyor! (Lisa)
Ağlamaya başladığım da Yoona konuşmaya başlamıştı.
-Lisa sakın ol. Min Ji nin ona yaptığı aynı büyü değil. Bu...bu daha farklı bir şey. Uzun bir süre uyanamaz. (Yoona)
-Nasıl yani? (Lisa)
-Demek istediğim o büyü aslında kalbi felç edip ölümüne sebep açacak bir büyü türüydü. Jungkook...uyanamayabilir. (Yoona)
-Ne dediğinin farkında mısın sen! (Taehyung)
-Üzgünüm çocuklar...fakat Min Ji yok olduğu için büyü de bozulması gerekir. Tahmin ediyorum sadece bende bilmiyorum. (Yoona)
-Benim yüzümden. (Lisa) diye kısılan sesimle konuşmuştum.
-Benim yüzümden bu halde. Eğer...eğer önüme atlamasaydı...beni kurtarmaya çabalamasaydı şuan o yaşıyor olabilirdi. (Lisa)
-Lisa kendini sakın suçlama. Jungkook güçlü çocuktur uyanacak. Buna inanıyorum. (Jimin)
-Ya uyanmazsa?(Lisa)
-Uyanacak. (Taehyung)
Sert çıkan sesine karşılık daha fazla üstelememiş susmuştum.
Min Ji yavaş yavaş hepsini iyileştirdikten sonra Jungkook hariç herkes eski haline dönmüştü.
-Lisa. (Yoona)
-Efendim? (Lisa)
-Ona...ona iyi bak olur mu? Sen yokken çok acılar çekti. Her gece sadece içip ağlayarak uyuyakaldı. O çok yaralandı Lisa...kanadı kırık bir kuş gibiydi. (Yoona)
Dediklerini sessizce dinlemiş tepki vermemiştim. Onu her zaman yaralayan ben olmuştum. İlk başta onu yalnız bırakıp giden ben olmuştum. Onu unutup hatırlamayan ben olmuştum. Sırf söylediği sözlerden dolayı onu geri itip üzen ben olmuştum. Eğer uyanmazsa...ölümüne de ben sebep olacaktım dedim içimden. Ve bu kalbimin acımasına sebep olacak bir cümleydi.
-İnan bana senin dışında kimse ile ilgilenmedi. Onu kaybetme onun yaralarını sar Lalisa. Yaralarına dermanı ol. Elimden geldiğince gerçek yaralarını iyileştirdim kalbi eskisi gibi fakat uyanması zaman alabilir. (Yoona)
-Ne zaman uyanır? (Lisa)
-Bilmiyorum. Onun dayanıklılığına bağlı fakat o çok güçlü bir çocuk hemen uyanacağından şüphem yok. (Yoona)
Başımla onayladığım da hepimiz arabaya binmiş Jungkook'u bindirdikten sonra eve doğru yol almıştık. Dizlerimin üzerinde yatarken yüzünü daha iyi inceleme fırsatım olmuştu. Dudakları...gözleri...her yönden kusursuz bir insandı. Onu hakedecek ne yapmıştım ben? Onun beni sevmesini sağlamak için ne yapmıştım?

Eve geldiğimiz de çocuklar bu gece de bizle kalacaktı. Jungkook'u benim yatağıma yatırdıktan sonra salona diğerlerinin yanlarına inmiştim.
-Şimdi bitti mi her şey? (Hoseok)
-Her şey sona erdi Hoseok. Artık eski normal hayatımıza geri döndük. (Lisa)
-Yaşadıklarımız...sanki bir kabus gibiydi. (Rose)
-Fakat o kabus artık bitti. (Jennie)
-Hala inanamıyorum. (Taehyung)
-Bende yıllardır aradığımız insanın yanı başımızda olmasına ve bu lanete bir kez daha bulaşmamıza ayrıca artık bittiğine inanamıyorum. (Jimin)
-Ben hala Lalisa olayında kaldım. Kadın efsane senaryo yazmış. (Hoseok)
-Hobi mal mısın? (Namjoon)
-Olum yalan mı? Bir dönüp düşünsenize yaşadıklarımızı. (Hoseok)
-Aslında haklı dizi çekmiş gibi hissediyorum. (Jin)
-Burada en çok korkuyu tadan Lisaydı. Sen nasılsın iyi misin? (Jisoo)
-İyiyim şuan...sanırım aylar sonra iyinin ne demek olduğunu anlıyorum. (Lisa)
-Her şey sona erdiğine göre bir ramen partisi yaparız ne dersiniz? (Hoseok)
-Of ne güzel olur. (Jin)
-Ben varım. (Jisoo)
-O zaman beyler kalkın markete. (Namjoon)
Onlar gittiğin de bende Jungkook'un yanına çıkmıştım.

Odaya girdiğim de hala daha uyuyan bedenin yanına oturup elini ellerim arasına alarak konuştum.
-Daha ne kadar uyuyacaksın? (Lisa)
Gözümden gelen bir damla yaş ile duraksayıp geri devam etmiştim.
-Belki fazla gittim üzerine...ama benide anlamalısın...seni özledim. Seni gerçekten özledim. (Lisa)
Göz yaşlarımı elimle silerken eline bir öpücük kondurmuştum.
Ardından yanına giderek yanağına bir öpücük kondurmuş ve geri çekilerek ona bakmaya devam etmiştim. Arkamı dönüp gidecekken duyduğum sesle donup kalmıştım.
-Gitme.(Jungkook)
Emin olmak için arkamı döndüğüm de gözleri kapalı sayıklıyordu.
-Gitme...bırakma beni. (Jungkook)
Yanına giderek başını okşadığımda konuşmaya başlamıştım.
-Şştt. Her şey geçti sakin ol. (Lisa)
Kolumu sıkması ile bir şeyler gördüğünü anlamıştım. Yavaşça yan tarafına uzanarak ona sarıldığım da kokusu eşliğinde göz kapaklarım kapanmaya başlamıştı.

Gözlerimi açtığım da havanın hafif karardığını anlamam uzun sürmemişti. Kafam Jungkook'un göğsün de yaslıyken afallamıştım. Kafamı yukarı kaldırıp baktığım da beni izleyen bir çift gözle karşılaşmam bir olmuştu.
-JUNGKOOK! (Lisa)
-Şştt sessiz ol. Kimsenin buraya gelip anı bozmasını istemiyorum. (Jungkook)
-Uyanmışsın. Sen...sen uyanmışsın. (Lisa)
-Uyandım...seninle uyandım. (Jungkook)
Ellerimi boynuna dolayarak sarıldığım da oda bana karşılık vermişti. Kokusunu iyice içime çekerken konuşmaya başlamıştım.
-Kokun...özlemişim.(Lisa)
-Ben seni yanımdayken bile özlüyorum Lalisa. (Jungkook)
Ellerimi iyice sıkarken beni omuzlarımdan tutup uzaklaştırmıştı.
Ardından elleri ile yüzümü tutup gözlerimin içine bakarak konuşmaya başlamıştı.
-Sanırım ben artık arkadaş kalmak istemiyorum. (Jungkook)
Dediğini anlamaya çalışırken dudaklarını dudaklarımın üzerinde hissetmemle donup kalmıştım. Şaşkınlığım ile öylece dururken Jungkook yavaşça geri çekilmiş ve mahçupça konuşmaya başlamıştı.
-Ben...ben özür dilerim yani dayan-
Bu sefer sözlerini bölen ise benim dudaklarımın baskısı olmuştu. Ellerimi boynuna dolarken onun elleri yüzümü kavramıştı. Her bir dokunuşu daha çok öpme isteği uyandırırken narin dokunuşları ile kendimden geçiyordum. Özlem dolu bir öpücük olan bu öpücük bizim sonsuzluğumuzda attığımız ilk adımımızdı...

Cursed LoopHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin