~51~

1.1K 109 120
                                    

Hani bir sonbahar sabahında evden çıkarsın da öylece yürümeye başlarsın ya... Hafif esen rüzgar her tenine değdiğinde irkilip üzerinde ki monta daha da sıkı sarılırsın. Kulağında en sevdiğin müzik çalarken sararıp kahverengi halini alan yapraklar arasında öylece yürürken içine sevdiğin bir huzur dolar. İşte bu huzuru hissetmeyi deli gibi özlemiştim. Eskisi gibi tek derdimin sabah erken kalkmak olmasını isterdim. Şimdi o huzura o kadar uzaktım ki yavaş yavaş ne demek olduğunu unutmaya başlamıştım. Aylardır üzerimdeki lanet etkisini sürdürmüş beni mutsuzluğa sürükleyip durmuştu. Bir okyanusun derinliklerinde yalnız başıma boğulup duruyordum. Üzerime uzanan yardım ellerini ben mi geri tepiyordum bu üzerimdeki lanet mi? Belirsizdi...belirsizlik içinde kaybolup gidiyordum. Bazen kim olduğum hakkında da gereksiz sorgulayıp duruyordum kendimi. Kimdim ben? Gerçekten Lisa Manoban mı yoksa bir hayal ürünü mü?

Bu yaşadıklarım gerçek mi yoksa benim üzerime kurulmuş bir bilgisayar oyunu mu? Bazı anlar bunu bile bilmiyordum.
-Lisa. (Jungkook)
Daldığım düşüncelerden arınmamı sağlayacak bir ses duyuldu. Beni derin çukurdan elini uzatıp kurtaran ses. Bu zor süreçte daima arkamda olup bana destek olan ses...kalbimin derinliklerine kadar inen o ses...
-Hı?(Lisa)
-Dalıp gittin yine. Ne düşünüyorsun? (Jungkook)
-Hiç...öyle dalmışım. Laneti bitirme konusunda hala bir fikrim yok. (Lisa)
-Bunu birlikte yapacağız Lisa. Tek yükü kendine yükleme artık. (Jungkook)
-Benim yüzümden bulaştınız bu la-
-Ben senden önce de bulaşmıştım unutma. (Jungkook) diyerek gülümsediğinde istemsizce gülümsemiştim.

Jungkook ile eve geldiğimiz de Yoongi dışında hepsi uyuyakalmıştı. Geldiğimiz de Yoongi tarafında azara çekilsekte kendimizi affettirebilmiştik. Sadece on dakika geç kaldığımız için burnumuzdan getirmişti. Haklı mıydı? Bir nevi haklıydı. Normal insanlar gibi bir yaşantımız yoktu şuan da. Canımla tehdit edildiğim aptal bir lanet üzerimde iken bu kadar endişelenmesi gayet normaldi. Ona da hak veriyordum bu konuda. Fakat yanımda Jungkook vardı. O varken kendimi daha da güvende hissediyordum. Bir şey olmasa  bile Jungkook beni koruyacaktı. Bunu biliyordum. O yanımdayken hiçbir şeyden korkmuyordum. Olmayan özgüvenim bir anda kendini gösteriyor korkusuz bir hale geliyordum. Ondan hem güç alıyor hemde güven alıyordum. Son zamanlar da sadece onunla takılır olmuştum. Bundan şikayetçi miydim? Tabi ki değildim. Onunla beraber olmak kendimi iyi hissettiriyordu.

Jungkook karşı koltukta Taehyung ile bir şeyler konuşuyordu. Yoongi dizimde uzanmış telefonu ile oyalanıyordu. Namjoon ve Hoseok birlik olup Jin'i yemeği ile sinir ediyorlardı. Jisoo yemek yerken Rose Jimin ile beraber koltukta uzanıyordu. Jennie ise camın kenarına oturmuş düşüncelere dalmıştı. Yoongi'nin kafasını kaldırıp oturduğum yerden kalktım. Yavaş adımlarla Jennie'nin yanına doğru yol aldım.
-Hey. Ne düşünüyorsun böyle? (Lisa)
-Ah...hiç yaşadığımız olayları anlamaya çalışıyorum. (Jennie)
-Seni kaybetmek istemiyorum Lisa. (Jennie)
-Beni kaybetmeyeceksin Jen. Sizi bırakıp hiçbir yere gitmeyeceğim merak etme. (Lisa)
-Ama o ses...o sese bir gün evet dersen. (Jennie)
-Bunları düşünme lütfen Jennie.(Lisa)
-Elimde değil Lisa elimde değil. Lalisa gibi bir sonun olursa eğer...kendimi nasıl toparlarım bilmiyorum. (Jennie)
-Olacak demiyorum ama öyle olursa eğer kendini toparlayıp bizim kızlara sahip çıkacaksın Jen anladın mı beni?(Lisa)
-Nas-
-Yapacaksın Jennie. Güçlü durup onlara sahip çıkacaksın tamam mı? (Lisa)
-Anladım...ama bunun olmasını istemiyorum. (Jennie)
-Olmaması için elimden geleni yapacağım. (Lisa)
Diyerek Jennie'ye sarıldım. Olmayacak demiştim ama bunu ben bile bilmiyordum. Olaylar labirent gibiydi bir türlü çıkış yolunu bulamıyordum. Kaybolmuş yardım çığlıklarım ile boğulup duruyordum.

Hepimiz salonda toplandığımız da Jungkook'a baktığımda bana kafası ile 'başla' onayını verdiğinde sözlerime başladım.
-Şimdi size bir şey söylemek istiyoruz.(Lisa)
-Kimle?(Rose)
-Benimle.(Jungkook)
-Bu eve bulaştığımdan beri konuştuğum biri var. (Lisa)
-Konuştuğun demek vaayy. (Hoseok)
-Öyle biri değil. Bu kişi ölü biri Hoseok. Daha küçük yaşta Min Ji denen lanet onu esiri haline getirmiş. Küçük bir kız çocuğu daha hayallerini yaşayamadan hapsolmuş. (Lisa)
Dediklerimden sonra hepsinin yüzü donuk bir şekilde bana bakıyorlardı. Şaşırmışlardı. Bir o kadar da üzülmüş...

-Duyduğunuz gibi küçük yaşından bu yana oraya hapsolmuş. Adı Yoona bize bu laneti kırmada yardım edecek kişi... (Lisa)
-Şuan orada mı? (Rose)
-Evet. Oradan ve yakın çevresinden başka yere gidemiyor. (Lisa)
-Ne zamandır orada? (Jennie)
-Yaklaşık bin yıldır. Küçük olduğuna bakmayın hepimizden yaşlı kendisi. (Jungkook)
-Daha hayallerini dahi yaşayamamış. (Jisoo)
-Nasıl hapsolmuş? (Namjoon)
Yoona'nın hikayesini özetleyerek anlattığım da hepsinin suratını bir hüzün kaplamıştı.
-Peki bize neden görünmüyor? (Jennie)
-Bilmiyorum. (Lisa)
-Çünkü onu sadece belirli kişiler görebilir. (Jungkook)
-Nasıl yani? (Jin)
-Şöyle ki onlar istemediği sürece siz onları göremezsiniz. Bizim gibi seçilen kişiler onları her zaman görebilir. (Jungkook)
-Nasıl seçilmiş oluyorsun? (Taehyung)
-Bunu biz de bilmiyoruz. (Lisa)
-Yoona biliyor mu? (Yoongi)
-Biliyor gibi zaten bunu bize o söylemişti.(Lisa)
-Ee niye sormadınız? (Jimin)
-Sormayı deneyeceğim zaman sürekli konuşmamız bölündü. Bugün sormayı düşünüyorum. (Lisa)
-Bu yüzden eve girdiğimiz de bizi odada yalnız bırakmanız gerekiyor. Çünkü sizin yanınızda çıkıp anlatmak istemeyecek. Utangaç bir yapısı var. (Jungkook)
-Kapının önünde bekleriz sorun olmaz. (Namjoon)
-Aynen olmaz. (Hoseok)
-Eve bulaşanlar arasında en özel olanları bizmişiz Jungkook. Değişik bir özelliğimiz varmış bunu öğrenmemiz lazım. (Lisa)
-Kimden öğrendin Yoona dan mı? (Jungkook)
-Hayır. Başımda dedikoduları eksik olmayan bir topluluk vardı. Sürekli fısıldadıkları için onları konuşturup öğrendim. (Lisa)
-Daha fazla oyalanmadan şu eve gidip bir çözüm bulalım ne dersiniz? (Yoongi)

Hepimiz onaylamış ve arabaya doluşmuştuk. Yoona dan bu sefer gerekli bilgileri almam gerekiyordu. Min Ji ile son konuşmamızdan sonra umarım Yoona dan şüphe etmemiştir diye geçirdim içimden. Umarım ona bir şey olmamış ve şuan evde bekliyordur diye yalvardım. Onu kurtarmaya söz vermişken hayatını tehlikeye atmak istemiyordum. Ona karşı ayrı bir bağım oluşmuş ve gerçekten onu önemser hale gelmiştim. Bu lanetten kurtulduğunda onunla nasıl vedalaşacaktım bilmiyordum. Öyle düşüncelere dalmışken geldiğimizin farkına dahi varamamıştım. Arabadan inip evin önüne geldiğimiz de içimde garip bir his vardı. Daha önce hissetmediğim garip bir his...korku muydu endişe miydi? Yoksa bu iki duygunun karışımı başka bir his miydi? Bilmiyordum...bilemiyordum. Derin bir nefes alıp kapıyı açtığım da Jungkook ile salona geçtikten sonra etrafa baktım.
-Yoona. (Lisa)
Kısık sesle seslendiğim de bir gürültü koptu koca salonda. Arkamı dönmem ile Yoona nın endişe dolu gözleriyle karşılaşmam bir oldu.
-Yoona ne oldu sana? (Jungkook)
-Bana olmadı...sessiz olmalıydım lanet olsun. Çok zamanım yok o gelmeden kaçmam gerekiyor. (Yoona)
-Yoona neler oluyor? (Lisa)
-O...o çok sinirli. Hiç olmadığı kadar sinirli. Gözümüzün önünde bir kaç ruhu paramparça edip huzura ermesini imkansız hale getirdi. (Yoona)
-Neden yaptı böyle bir şeyi? (Jungkook)
-Bu bize yaptığı sadece bir uyarıymış. Ardından çekip gitti. Bir kez daha size bir şeyler anlatan birini yakalarsa daha beterini yapacağını söyledi. (Yoona)
-Yoona şuan tehlikedesin farkında mısın? (Jungkook)
Sesi kısılmış endişe dolu gözlerle Yoona'ya bakıyordu.
-Biliyorum biliyorum. Fakat artık bu lanetin bitmesi gerekiyor. Size yapmanız gerekenleri anlatmaya hazırım... (Yoona)

Cursed LoopHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin