~42~

1.1K 98 36
                                    

-YOK BURADA DA YOK! (Taehyung)
-Tae bir sakin ol önce lütfen. (Jennie)
-Nasıl sakin olayım Ha? Yaklaşık bir haftadır ortalıkta yok. (Taehyung)
-Ya başına bir şey geldiyse? (Rose)
-Hayır hayır hayır. Jungkook başının çaresine bakabilecek biri. O iyi biliyorum. (Jimin)
-Jimin. 1 haftadır haber alamıyoruz ya bir şey olduysa? (Jisoo)
-Hepsi benim hatam. (Lisa) fısıltı şeklinde çıkan sesimle tüm dikkatleri üzerimde toplamıştım.

Jungkook bir haftadır ne telefonlara cevap veriyordu ne de yazdığımız mesajlara. En son tartıştığımız günden beri onu görmemiştik. Başına bir şey gelmiş olmasından deli gibi korkarken bunun benim yüzümden olmuş olabileceği fikri kendimden tiksinmemi sağlıyordu. Ağzımdan çıkan o kelimeler yüzünden tartışmış ve gitmesine sebep olmuştum. Hepsi benim yüzümdendi ve başına bir şey gelirse kendimi suçlamaktan başka bir şey yapmayacaktım.
-Her şey benim suçum. (Lisa)
-Hayır Lisa hayır. Kendini suçlama senin bir suçun yok. (Yoongi)
-Hayır hepsi benim hatam. Benim ve o lanet çenemin. Ama gerçekten öyle demek istememiştim. (Lisa)
-Lisa kendini suçlamayı kes. (Jimin)
-Özür dilerim. Ben...Ben gerçekten özür dilerim. (Lisa)
-ÖZÜR DİLEMEYİ KES LİSA SENİN BİR SUÇUN YOK DİYORUZ. (Taehyung)
-Eğer başına bir şey gelirse...ge-
-Başına bir şey gelmeyecek. Onun başına bir şey gelmeyecek anladın mı beni!? (Hoseok)
-Millet önce bir sakin olun. (Namjoon)
-Lisa lütfen kendini suçlama. Senin suçun değil. Senden bir şeyler saklamaması gerekenler bizdik. (Jisoo)
-O gün onları demeseydim şuan yanımız da olmaz mıydı?(Lisa)
Susmuştu. Herkes Susmuştu. Kimseden ses çıkmıyor salonda en ufak bir gürültü dahi yoktu.
-Sizde biliyorsunuz. O gün aptal gibi konuştum. (Lisa)
-Lisa kendini suçlamayı kes. Ciddi diyorum dayak yiceksin. (Jin)
-Ben odama çıkıyorum. (Lisa)
-Tek başına mı? (Jennie)
-Bir sorun yok Jennie. Yalnız kalmak istiyorum. (Lisa)
Dediklerini dinlemeden koşarak odama doğru çıktım. Yatağa oturduğumda geçen son bir haftayı düşündüm. Bu son bir hafta da sürekli artan kabuslarım olmuştu. Biri vardı. Biri benimle konuşmaya hatta iletişime geçmeye çalışıyordu. Beni çağırıyordu. Karanlıktan korkan bu beni kendi karanlığına çekmek isteyen bir güç vardı. Bir çok zaman gitmeyi düşünmüştüm. Gidip arkadaşlarımı kurtarmayı çok düşünmüştüm. Ama yapamadım. O karanlığa adım atmaktan korktum. Ben karanlıktan korkan bir kızdım. Ve bu karanlıkta kaybolmak isteyeceğim son şeydi. Tavanı izlerken telefonumun titreşimi ile irkildim. Sulu gözlerimi bir çırpıda silip ısrarla çalan ekrana baktım. Bilinmeyen bir numara arıyordu. Gecenin bu saatinde kim olabilirdi? Telefonu cevapla kısmına basarak karşı taraftan gelecek sesi bekledim. Fakat gelen bir ses yoktu. Cızırtı. Ufak cızırtı seslerinden başka bir ses duyulmuyordu.
-Kimsiniz? (Lisa)
Derin bir sessizliğin ardından atılan kalın sesteki kahkaha kulaklarımı sağır edecek türdendi. Telefonu kulağımdan uzaklaştırıp ekrana baktığım da donakaldım. Telefonumun ekranında arayan kimse gözükmüyordu. En son yapılan aramalar kısmına hızlıca girdiğimde şu saatte arayan bir numara olmadığını gördüm. İyice içimi kaplayan korku ile fısıltı şeklindeki sesi yine duymuştum.

"Ah seninle oynamak çok eğlenceli Lisa."

-Benden ne istiyorsun? (Lisa)

"Senden istediğim şey çok açık değil mi?"

-Yeterince değil. Ne istiyorsan söyle sonra lütfen git. Artık yoruldum. (Lisa)

"Daha yeni başlıyoruz Lisa. Hemen pes edemezsin."

-Pes ediyorum. (Lisa)

"Ben edemezsin dedim. Yani acıların devam edecek. Oyun yeni başlıyor."

-Neden edemiyorum? Seni dinlemek zorunda değilim.(Lisa)

"Hayır zorundasın. Çünkü ben oyun oynamak istiyorum."

-Lütfen...lütfen artık rahat bırak beni. Ne istiyorsun söyle lütfen. (Lisa)

"Hayatını."

Dediği şey ile oturduğum yerde çivilenmiştim adeta. Ne demekti bu? Hayatımı alıp ne yapacaktı?
-Ne...neden? (Lisa)

"Çünkü...çok fazla soru sormuyor musun Lisa?"

"Daha fazla kurcalama ve benimle gel."

-Seninle hiçbir yere gelmiyorum. (Lisa)

"Zoru oynuyorsun Lisa."

-GİT BAŞIMDAN! (Lisa)
-GİT! SENİ DUYMAK İSTEMİYORUM! SENİ DİNLEMEK İSTEMİYORUM! DEFOL GİT ARTIK!! (Lisa)

Başımı iki elim arasına almış hıçkırıklarım eşliğinde bağırarak ağlıyordum. Fısıltı gibi konuşan bu ses beni artık çok yormuştu. Ona cevap verdiğim ilk günden beri hiç susmuyor ve kendini göstermiyordu. Kapının sertçe açılması ile diğerlerinin başıma üşüşmesi bir oldu.
-Ne oldu? (Yoongi)
-Yine şu sıçtığımın sesi mi geldi? (Taehyung)
-Ko...korkuyorum. İstemiyorum. Gitmek istemiyorum. Hayır hayır. (Lisa)
Delirmiş gibiydim. Kafamı iki yana sallayarak sürekli hayır diyordum. İstemiyordum evet ama ses susmuyordu. Sürekli ve sürekli başımda konuşup duruyordu. Jennie elleri ile çenemi kavradığın da başımı yine iki yana sallayıp duruyordum. Onu hissetmiyordum bile.
-LİSA! (Jennie)
Gür bağırması ile kendime gelmem bir olmuştu.
-Ne oldu? İyi misin? (Jennie)
-O...o ses yine ge...geldi.(Lisa)
-Sikeyim. (Yoongi)
-Hey sakin ol. (Jisoo)
-Yine ne dedi? (Jimin)
-İstediğini. Gerçekten ne istediğini. (Lisa)
-Ne istiyor Lisa anlat şunu. (Jin)
-Hayatımı. (Lisa)
-O sese sokayım. (Taehyung)
-Ha...hayatını mı? (Rose)
Kafamı aşağı yukarı sallarken Jennie sımsıkı sarılmış sırtımı sıvazlıyordu.
-Sakın...sakın o aptal sesi dinleyeyim deme. (Jennie)
Sesi titrerken konuştuğu için ağladığını anlamam çok uzun sürmemişti. Onunla beraber gözümden iki damla yaş gelince sarılmasını daha da sıkmıştı. O daha sıkı sarıldıkça ben daha çok ağlıyordum.

-Ağlamayın. (Hoseok)

Tüm neşesi ile içimizi ısıtan kişinin sesi titriyordu. En çokta içimi bu yakmıştı. Hepsini üzmekten başka yaptığım bir şey yoktu. Ben olmasam diye düşündüm. Acaba ben olmasam daha mutlu olabilirler miydi? Ses haklı mıydı? Bu düşünceleri geçtim Jungkook neredeydi? İyi miydi?
-Jungkook. Jungkook nerede? Bulabildiniz mi? (Lisa)
Rose başını olumsuz anlamda iki yana salladığında içimde bir şeylerin kırıldığını hissettim. Benim yüzümden yoktu ve nerede olduğunu dahi bilmiyorduk.
-Kalkın gidiyoruz. (Jimin)
-Nereye? (Rose)
-Sanırım Jungkook'un nerede olduğunu biliyorum. (Jimin)
-Biliyor musun? Nasıl? (Jennie)
-Emin değilim. Bilmiyorum. Ama tahminim doğruysa şuan orada. (Jimin)
-Oyalanmak yerine yola koyulalım haydi. (Taehyung)
Dedikten sonra hızlıca arabaya binmiştik.

Hani olurda çaresiz kaldığınız da küçük bir umut dahi olsa içiniz de bir hareketlenme olur. İşte içimde ne yaşadığımı bilmediğim garip bir his vardı. Bilmediğim ve yabancı olduğum bu his içimi oldukça gıdıklayan bir etkiye sahipti. Evin önüne geldiğimiz zaman Jimin arabadan hızla inmişti.
-Bizi de beklesene aptal. (Taehyung)
Hep beraber evin arka kısmına doğru yürürken daha önce hiç gelmediğim bu tarafının daha korkutucu olduğunu farketmiştim.
-Nereye gidiyoruz? (Rose)
-Sadece beni izleyin tamam mı? (Jimin)
-Burası daha önce nasıl aklıma gelmedi.(Taehyung)
-Neden? (Jennie)
-Burası Jungkook'un Lalisa ile sürekli gelip kafa dinlemeye çalıştıkları yer. Onun için anlamı büyük. Lalisa dan sonra sürekli buraya gelip içmeye başladı. (Taehyung)
-Ve benim yüzümden kırılan kalbini burada tamir etmeye çalışıyor. Aptalın tekiyim. (Lisa)
-Senin bir suçun yok Lisa artık kendi-
-JUNGKOOK! (Namjoon)
Gelen sese karşılık dikkatlerimizi o yöne doğru vermiştik. Buradaydı...kırılmış ve dağılmış bir vaziyette...

Cursed LoopHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin