ZAMAN 3

502 30 0
                                    


Kafedeki işi bitmişti, ellerini kuruladı, önlüğünü katlayıp tezgahın altına koydu ve arkadaşlarına el sallayıp çıktı.

Rüzgarlığının cebine soktuğu ellerini yumruk yapmıştı.

"Zaman," dedi kendi kendine, "zaman ne çabuk geçiyor. Hani zaman her şeyin ilacıydı!

 Hani sevdiği birisi ölünce içinde kırk mum ateşi olur da, her gün biri söner, ama o tek mum yanmaya devam ederdi. 

Palavra, hepsi palavra, benim içimdeki ateş dört yıldır bir tane bile sönmeden yanıyor. Üstelik o pisliklerin aldıkları her solukta daha da körükleniyor."

Zayıf insanlar intikam alır, güçlüler af edermiş. Ne laf ama!

" Bunu söyleyenin on bir yaşında kız kardeşi dehşet içinde çığlıklar atarak ölmedi, babası onu izleyip hiç bir şey yapamadan ölmedi ve annesi off ... "

Acı bir fren sesi olduğu yerde kalmasına neden oldu. Etraftaki insanların dehşetle açıkmış gözleri onu gördü! Kendi de kendini gördü!

Tam önündeki arabanın şoför koltuğunda oturan  yaşlı  kadın, arabasının içinde neredeyse kalp krizi geçirecekti.

Kadının yanına gidip özür diledi. Kaldığı ev çalıştığı kafeye yakındı. O nedenden her zaman yürüyerek gidip geliyordu.

 Kafası çoğu zaman bu kadar dolu  olurdu, ama gün kendini fazla kaptırmıştı. Ailesinin katledilişlerinin yıl dönümü yaklaşıyordu. "20 Mayıs" takvimlerde olmamasını istediği tarih.

Brüksel güzel bir şehirdi burayı sevmişti ve çok fazla Türk yaşadığı için vatanını çok sık düşünmüyordu.

İkinci kattaki odası küçük, ama aydınlıktı. Okuluna da yakındı. 

Anneannesini geçen yıl kaybetmişti. Gülin, İzmir'e  bir dönem dondurduğu okuluna döndü. 

Emre ile araları iyiydi, ama ikisi de ilk hamleyi karşı taraftan bekliyordu.

 Hakan, yani dayısı bir sevgili bulduğu için şu aralar onunla fazla meşguldü.

Her akşam, Gülin le günün raporunu paylaşıyorlardı. Emre, sözünde durmuş ona çok değerli bilgiler vermişti.

 Şimdi akşamları  bilgisayarından onları takip etmesi daha kolaydı. Hepsi için ayrı bir dosyası vardı.

Bu yıl okulu bitiyordu ve bu adamlara bir şekilde bulaşması gerekiyordu, tabi dayısı sayesinde.

1: Selim Güçlü, 35 yaşında babasının işini devralmış. İstanbul da yaşıyor. Mobilya üreten bir fabrikaları var. Evli, bir yaşında kızı var. Ailesine aşırı düşkün.

2:Savaş Kaya,33 yaşında evli. Eşi manken. Aşırı kıskanç. Kuyumcu. İstanbul da yaşıyor.

3:Fikret Akça, 34 yaşında restoranlar zinciri var. Çapkınlığı ile ünlenmiş. İstanbul da yaşıyor.

4:Brayn ( İhsan) Soylu, 33 yaşında çok uluslu bir şirketin Avrupa sorumlusu. Babası şirketin ortaklarından. Adı olaydan sonra Brayn olarak değiştirilmiş.

Hepsinin yıl yıl resimleri var. Derslerden artakalan zamanlarda bunlara odaklanıyordu.

" Alo, dayıcım ne zaman beni görmeye geliyorsun?"

"İspanya dönüşü yanındayım güzelim. Tanışmanı istediğim birisi var. Hayrola bir şey mi oldu?"

"Dayımı özlemiş olamaz mıyım yani!"

KUSURSUZ İNTİKAM ( ÇOK GÜZEL ) Yetişkin içerikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin