12. Bölüm

8.5K 442 121
                                    

Helen hafiften sızlayan ayağının üzerine bastığında dengesini kaybetmişti ve yere düşeceğini zannederken yanındaki adamın güçlü kollarının belinde dolandığını hissettiği an rahat bir soluk aldı.

Ve onun biraz sinirle aynı zamanda tedirginlikle sarf ettiği cümleleri duyunca utandı ve öfkelendi. Tam konuşmaya başlayacaktı ki uzun şalı omuzlarından kayıp gitti ve adamın yoğun ve tutku dolu bakışları göğüslerine indi.

Helen yutkundu ve yanaklarının kızardığını hissetti. Adamın arzu dolu bakışları tıpkı sabahki gibi hemen öfkeye dönüştü ve kaşlarını çattı. Kızgınlıkla bakışlarını onun gözlerine sabitledi ve. "Elbiseleri tam giymek gibi bir huyun yok sanırım"

Alex yerdeki şala uzandı ve Helen'e geri sarınması için şalı uzatırken de hala homurdanıyordu. "Elbiselerimin hepsi tam." Dedi Helen, adamın gözlerinin içine alaycı bir şekilde bakarken. Bu adamı böyle görmek garip bir şekilde keyif vermeye başlamıştı.

Sızlayan ayağı müsaade etse eteklerini savura savura yürürdü adamın önünden ama hala tam bir şekilde sağlam basamıyordu ayağının üzerine bu yüzden de bunu daha sonra yapmak için aklının bir köşesine not etti.

Alex onun ince belinden iyice kendine doğru çekti ve tek hamlede kucağına aldı. Helen küçük bir çığlık attı ve kollarını adamın boynuna doladı.

"Aman Tanrım, hemen beni indir hemen"

Etraftaki insanlar mutlu gözlerle onları izleyip gülüşüyorlardı. Adamın onu ve çevrelerindeki insanları duymadığı çok açıktı. Hiç sağ sola bakmadan sanki kucağında bir kuş tüyü taşıyormuşçasına rahatsızlanmadan Helen'le beraber kaleye girdi.

"Hiç laftan sözden anlamıyorsun"

Helen adamın dudaklarından dökülen cümle karşısında şaşkınlıkla ona doğru döndü. "Ben mi anlamıyorum asıl sen anlamıyorsun ne diye beni kucağına alıp duruyorsun ben yürüyebilirim."

Adamın onu dinlemediği çok açıktı merdivenlerden çıktılar ve odasının önüne geldiler Helen onun kucağından inmeyi beklerken adam kapıyı açtı ve kucağında onunla beraber odaya adım attı.

Yatağa doğru Helen'i götürdü ve onu yavaşça yatağın üzerine bıraktı. Helen şimdi yatak başlığına dayanmış halde Alexi izledi. Adamın çıkık elmacık kemiklerinden, burnunun ve çenesinin yapısından harika mavi gözlerine kadar her şey karakterini yansıtıyordu sanki. Adamın yüzündeki en etkili yer olan gözler bazen son derece arzulu bazen de son derece öfkeli bir ifade taşıyordu. Alex aniden başını çevirip ona baktı ve gözleri buluştu. Helen'in kalbi yerinden çıkacak gibi oldu.

Adamın bakışları boynuna indi ve daha sonra yavaşça bakışlarıni göğüslerinde hissedince göğüs uçları sertleşti. Bu elbiseyi neden giymemesi gerektiğini bir kez daha anladı. Adamın gözlerindeki ihtiras ve tutku Helen'i daha önce bilmediği, tatmadığı bir şeye özlem duymasını sağlıyordu.

Alex, en sonunda ilgili bakışlarını ayağına indirdi ve endişeli gözlerle bileğini inceledi. Uzanıp yan tarafından aldığı yastıkları Helen'in ayağının altına koyarken öylesine yaklaşmışlardı ki Helen kalp atışlarının duyulmasından korkarak geriye çekildi.

Alex yataktan kalktı ve onu başta aşağı süzdü. "Yataktan birkaç gün kalkmamaya çalış, Teyzene bir de sen yük olmak istemezsin değil mi?"

Adamın dudaklarından çıkan yük kelimesi Helen'i düşündüğünden daha da çok yaraladı ve gözlerinin yaşlarla dolduğunu adamdan gizlemek için başını eğdi ve cılız bir sesle evet dedi.

Adam kapıya gitti ve tam odadan çıkacaktı ki." Bu arada o küçük kızı odana göndereceğim" dedi.

Helen süzülen gözyaşlarını gizlemesi gereken kişi odadan çıktıktan sonra başını yastığına koyup ağladı. Ruhsal olarak kendini hiç olmadığı kadar kötü hissediyordu. Neden canı bu kadar yanmıştı.

TUTKU DOLU KALPLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin