4.Bölüm

10.1K 504 75
                                    

İskoçya

1635

Güneş bütün ihtişamıyla yeryüzünü ısıtmak için göğe yükselmeye başladığı anda ahenkle öten kuşlarda bu harika son yaz günlerinin keyfini çıkarmak ister gibi şakımaya başlamıştı.

Helen komşuları Lucia'yı ile sohbet eden teyzesini izledi. Lucia'ya geçen ay doğum yaptırmıştı Fiona ve sağlıklı tombul bir erkek çocuğu dünyaya getirmişti genç kadın.

Bu küçük köy de oldukça sevilen bir insandı Fiona, yaşlıları ziyaret eder, yaralı tedavi eder ve herkesin yardımına koşardı. Bu yüzden de her hareketini hayranlıkla izlerdi küçük Helen.

Oda tıpkı biricik teyzesi gibi yardımsever ve çalışkandı. Herkes onlara bu köye verilmiş Tanrının hediyesi gözüyle bakar onlara sık sık yakacak odunlar ve taze sebze, meyveler getirirlerdi.

"Şu meraklı kırmızı kediyi sende görüyor musun Lucia"

İki kadında sevgi dolu gözlerle kapının aralığından onları izleyen küçük kıza baktı. "Nasıl görmem bu harika güzellikteki sevimli kediyi" dedi Lucia.

Fiona kapının arkasından çıkıp onların yanına doğru gelen bu dokuz yaşındaki güzeller güzeli küçük kızı izledi. Uzun dalgalı kızıl renkli saçları, minicik kalkık burnu ve en can alıcısı da o yemyeşil büyüleyici gözleriyle tıpkı annesi Clarie'nin küçük bir kopyası gibiydi.

Ah şefkat dolu kalbi, kocaman yüreği olan kraliçe Clarie'yi hiç unutmuyordu, ama böyle gözünün önünde sanki onun yeniden büyümesini tekrardan izliyormuş gibi hissetmek. Fionayı derinden etkiliyordu.

Krallıktan kaçıp buralara geleli neredeyse on yıl olacaktı. İlk başlarda alışmak zor olsa da zaman geçtikçe hem buraya alışmıştı hem de küçük prenses Helen'le öylesine kuvvetli bir bağ kurmuşlardı ki, her gece onu kollarının arasında uyutur, küçük kızı gözünden sakınırdı.

Helen ona emanet edilmiş en değerli varlıktı. Ömrü boyunca onu koruyup, kılına dahi zarar gelmesine müsaade etmeyecekti. Küçük Helen tıpkı annesi gibi yardımsever ve iyilik doluydu. Eğer biraz daha eskiyi düşünürse ağlaması an meselesiydi o yüzden başını iki yana salladı ve Lucia ile vedalaşıp Helen'e doğru döndü.

"Beraber gidip çilek yemeye ne dersin" dedi Fiona, küçük kız sevinçle ellerini birbirine vurdu ve mutlulukla başını salladı. Beraber köyün çıkışındaki ormanın hemen girişinde olan çilek ağaçlarının olduğu yere doğru yürüdü. Oraya vardıklarında Fiona bir yandan çilek toplarken diğer yandan da konuşmaya başladı.

" Buraya kesinlikle ben yanında yokken gelmek yok söz mü? güzel kızım" dedi Fiona son derece ciddi bir şekilde.

"Söz Fiona teyze"

///

Gün ağarmaya başladığı vakitte şiddetle çalan kapı yüzünden birbirine sarılmış uyuyan ikili korkuyla yataktan fırladı. Fiona hemen yataktan çıktı ve üzerine hırkasını giydi. Helen'in başına ufak bir öpücük kondurdu ve." Korkma canım ben hemen bakıyorum kim olduğuna."

Helen teyzesinin arkasından gözden kaybolana kadar baktı. Neredeyse güneş ışıkları yeni yeni odaya dolmaya başlamıştı. Kimdi ki bu şimdi. Bir süre geçtikten sonra giyinmiş bir halde teyzesi yanına geldi.

"Bebeğim senin için taze ekmek, reçel ve süt bıraktım masaya karnını doyur, ben hastalanan Morgan amcaya bakmaya gideceğim" dedi.

Helen evden çıkan teyzesinin ardından karnını doyurdu yatağını topladı ve bahçeye çiçekleri sulamaya çıktı. Yapması gereken bütün işleri bitirdikten sonra bahçedeki kütüğe oturdu ve etrafına bakınmaya başladı.

TUTKU DOLU KALPLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin