25.Bölüm

7.1K 397 32
                                    

Helen teyzesinin odasında bir sağa bir sola gidiyordu dakikalardır. İçini yiyen o düşünce yüzünden neredeyse bir haftadır boğazı düğümlü haldeydi. Lord Wilson'un yeğeni ve onun refakatçisi Alex'in eski metresi İrina diye bir kadının geleceğini öğrendiğinden beridir, ne doğru düzgün uyuyor ne de yemek yiyordu.

Kalbini bir mengene gibi sıkan düşünceler onun hüzünle boğulmasına neden oluyordu. Aşağıdan gelen seslerle Helen pencereye doğru gitti ve aşağıya baktı. Kalenin büyük kapıları açılmış, içeriye bir at arabası ve birçok atlı asker girdiği sırada bahçenin içinde ona sırtı dönük, yüzleri gelenlere bakar bir halde duran.

Alex, Scott ve Lord Wilson'u gördü. Helen perdeyi iyice açtı ve gelen gösterişli at arabasının durmasını izledi. Yüreği sıkıntıyla sıkışırken at arabasının kapısı açıldı ve içeriden genç bir kız adım adım aşağıya indi.

Helen merakla kızı incelerken, onun yuvarlak sevimli bir yüzünün ve oldukça hoş bir çehresinin olduğunu fark etti. Tam kıskançlık tohumları serpecekken yüreğine o kız hızla koşarak Lord Wilson'a sarılınca Helen rahat bir soluk aldı.

Mutluluğu ve rahatlaması kısa sürdü çünkü at arabasından inen diğeri kadını gördüğü anda ağlamamak için kendini zor tuttu. Uzun boylu, hafif yanık esmer teni ve uzaktan bile belli olan parlak gri gözleriyle at arabasından inen diğer kadın tam bir egzotik güzelliği simgeliyordu.

Onu en çok yaralayan şeyde kadının doğrudan hiçbir yere sapmadan bakışlarının Alex'in üzerinde olmasıydı. Durduğu yerden bile kadının yüzündeki şehveti anlamak mümkündü.

Peki Alex ona nasıl bakıyordu, kahretsin ona sırtı dönük olduğu için hiçbir şey göremiyordu. Ya Alex'te tıpkı kadının ona baktığı gibi özlemle ve şehvetle bakıyorsa. İşte o zaman dayanamaz ve yıkılırdı.

Lord Wilson'un ve yeğeninin coşkulu sarılması bittikten sonra hep beraber kaleye doğru döndüler, işte o zaman Helen nefesini tuttu ve Alex'in tepkilerini ölçmek ister gibi onu inceledi.

Kaşları derin bir şekilde çatılmış duygudan yoksun yüzü sert ve ulaşılmaz görünüyordu. Helen sevinçten ufak bir çığlık atıp olduğu yerde zıpladı. Alex kesinlikle buzdağından farklı değildi. Halbuki geçen hafta onun yanındayken yumuşayan yüz hatları, ona "güzelim" derken ki halleri.

Helen kendine kızdı boşu boşuna bir hafta kendine eziyet edip Alex'ten uzak durmuştu. Fakat beynine üşüşen şeytanlar ona bu kadının Alex'i öptüğünü hatta aynı yatağa- kahretsin Helen sustur şu beynindeki sesleri diye kendi kendine mırıldanmıştı ki," Canım sen iyi misin?" teyzesinin yumuşak sesi odada duyulunca Helen utançla ona doğru döndü.

"E-evet, teyze iyiyim"

Fiona inanmaz gözlerle onu incelerken, Helen rahatsız bir soluk alıp bakışlarını ondan kaçırdı. Ona veda edip apar topar odasına çıkarken kalbine üşüşen nifak tohumlarının yeşerdiğini biliyordu.

///

Helen dinlenmiş bir halde yattığı yerden doğrulurken yeni günün ona getireceği güzellikleri düşünerek huzurla iç çekti. Çok mutluydu çünkü bugün Alex'i görecekti.

Neredeyse üç gündür gece gündüz askerleri çalıştırdığı için onu bir dakika bile görmemişti, akşam Lord Wilson yeğeni için vereceği yemeğe Helen ve teyzesi de davetliydi. Tabi ki Alex'te orada olacaktı.

Biran önce akşam olması için vakit geçirmek adına hemen yatağından indi. Zahmetsiz bir elbise giyip karışmış saçlarını taramadan aşağı indi. Julia veya küçük kız Cara'yı görür onlarla vakit geçiririm diye kalenin bahçesine çıktı.

TUTKU DOLU KALPLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin