!YETİŞKİN İÇERİKLİDİR...!
İskoçya'nın küçük bir köyünde büyüyen Galler prensesi güzeller güzeli Helen'nin hikayesini okumaya hazır mısınız?
Prenses olması gereken topraklardan daha kundakta bebekken sürülmüştü Helen ve onun kaderi İskoçya'nın bu çet...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Merhaba tatlı okurlarım, uzun bir bölümle karşınızdayım. Tatlı beğenilerinizi ve bol bol yorumlarınızı bekliyorum.
Sağlıkla kalın.💙
////
Alex adımlarını yavaş yavaş hainin arkasından atarken, Robinin de aynı şekilde hareket etmesi onları gecenin karanlığında görünmez yapıyordu. Birkaç metre ilerilerinde yürüyen adama öfkeyle baktı Alex, aylar önce perişan halde ve yaralı şekilde kalenin kapısında yatan adama yardım ettikleri için pişmandı. Onun böylesine bir hain olabileceği aklının ucundan bile geçmezdi. Adam büyük bir taşın üzerine çıktığı anda Robin ve Alex oldukları yere sinip onu izlediler.
Adam cebinden bir ayna çıkardı ve ay ışığına doğru tutarak oynatmaya başladı. Ayna yansıdığı yerleri aydınlatırken adamın, birine işaret verdiği çok açıktı. Dakikalarca yaptığı şeyi tekrarladı ta ki ormanın karanlığından bir kurt uluması duyulana kadar.
Telaşla taşın üstünden inen adam hızla ormanın girişine doğru gitmeye başladı, Alex ve Robin de hiç vakit kaybetmeden, o aşağılık haini takip etti. Adamın yaşına oranla atik ve hızlı bir bedeni vardı. Alex bir kez daha kendine lanet etti nasıl böyle bir adamın gerçek yüzünü görememişti. Öfkeyle sert bir soluk aldı.
Hain bir anda olduğu yerde durunca Robinin ani refleksiyle beraber Alex'le yere uzandılar. Adam başını arkaya çevirdi ve arkasından birinin gelip gelmediğini kontrol etmek ister gibi bakındı.
Kimsenin gelmediğine emin olduktan sonra adımlarını dosdoğru atmaya başladı. Onun arkasından merakla ve büyük bir öfkeyle takip eden ikili de son derece profesyoneldi.
Hain önlerindeki tepeyi tırmanıp aştı, Alex ve Robin'de aynı şekilde sürünüp onu takip edecekti ki, tam gölün kenarında üzerinde simsiyah pelerinin olduğu biriyle durduğunu görünce ikisi de yerinden kıpırdamadı. Uzandıkları yerden sadece o hainin yüzü görünüyordu. Diğer adamın onlara sırtı dönük ve baştan aşağı simsiyah bir pelerinin içindeydi.
Hain elindeki kağıtları karşısındaki adama verdiğinde Alex'in öfkesi bir volkan gibi patladı ve tam yerinden kalkıp kılıcını o aşağılık orospu çocuklarının kalbinden geçirecekti ki, Robin onu tutup gitmesine müsaade etmedi.
"Alex bu iş düşündüğümüzden daha derin onları öldürmek değil onları konuşturmamız lazım." Dedi ve dikkatlerini tam gölün kenarındaki ikiliye verdiler tekrardan.
Geçmişte birçok kez bu ikili ormanda kalmış ve düşmanlarını avlamışlardı, o yüzden günlerce hiç kıpırdamadan kalabilirlerdi. Fakat Alex bu sefer farklı hissediyordu, bu konuda geçmişte olduğu gibi sabırlı olamazdı. Bu haini kendi elleriyle klana sokmuştu kendi elleriyle gebertecekti. Onların konuşmalarını duyamamak Alex'i delirtse de sakin kalmayı bildi.
