Merhabalar, güzel okurlarım uzun bir bölümle geldim karşınıza tatlı beğenilerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum.
Sağlıkla kalın. 💙
///Helen gözlerini yavaşça açtı. Sızlayan uzuvları, ağırlaşan göz kapaklarını kaldırmak bile zor gelmişti. Burnuna gelen ağır metalik kokulu şeyleri hala duyumsuyordu. O koku bütün beyin hücrelerini uyuşturmuştu sanki. Gözlerini açamadan geri kapattı.
Başı öylesine ağrılı bir sancıyla kavruldu ki, Helen nefesinin göğüs kafesinde sıkıştığını düşündü ve şiddetli bir şekilde öksürmeye başladı. Derin derin soluklar almaya çalışırken odadaki yoğun rutubet kokusunun ciğerlerini daha da kötü yaptığını anladı.
O an da gelen görüntüler Helen'in donup kalmasına sebep oldu. En son Irına'nın ona Lori'nin mezarının berbat hale geldiğini söylemişti ve Helen de apar topar oraya gitmişti ama mezar temiz ve kendi bıraktığı çiçeklerle dolu olduğunu görünce o işte bir bit yeniği olduğunu anlamış ama anlamasıyla bilincini kaybetmesi bir olmuştu.
Korkuyla ve tedirginlikle gözlerini araladı. Oda kapkaranlıktı, pencerenin önündeki simsiyah perde bütün odayı karartmıştı. Helen telaşla yatığı yataktan kalkmaya çalıştı fakat ellerinin başının üzerinde birleştirilmiş zincirle ve bir yere bağlanmış olduğunu fark etti.
Helen, ellerini kurtarmak için debelendiğinde bileğini kesen demirin keskin ve küflü yerleri iyice canını yakmaya başlamıştı. Çaresizce ağlamamaya çalışarak canının acısını görmezden geldi. Bileğinden akan kanı avuçlarında hissetti.
Daha fazla hareket etmeden etrafa bakındı ama odanın karanlığından dolayı hiçbir şeyi seçemiyordu. Başını yataktan kaldırdı ama nafile hareketleri çok kısıtlıydı. Muhtemelen tam yatağın ortasında olmalıydı o yüzden bacaklarını nereye uzatsa yatağa denk geliyordu.
Karanlık onu avcunun içine almıştı.
Kimdi onu buraya getiren, kim onu buraya hapsetmişti, ellerini zincirlemişti. Sert yatağın rahatsızlığı sırtını iyice ağrıtmıştı. Bir çare olarak "Yardım edin" diye bağırmaya çalıştı.
Çalışmıştı çünkü boğazı kupkuru olduğu için sesini neredeyse kendisi bile zor duymuştu. Sanki üzerinde tonlarca yük varmış gibi ağırlığında ezildi. Ellerindeki zincirler izin verdiği ölçüde yan dönerek bacaklarını karnına çekti. Çaresizlik, acı bedenini ele geçirirken tek yapabildiği dakikalardır tuttuğu gözyaşını bırakmak oldu.
İs kokulu sert yastığa akan her damla gözyaşında Alex'i düşündü, teyzesini düşündü ve çıkmazı daha da beter bir hale geldi.
Korku iliklerine kadar işledi, çaresizlik tükenmek bilmeyen şekilde onun sonunu getiriyordu. Kapkaranlık bir odada elleri bağlı bir şekilde durmak Helen'i iyice bitirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTKU DOLU KALPLER
Historyczne!YETİŞKİN İÇERİKLİDİR...! İskoçya'nın küçük bir köyünde büyüyen Galler prensesi güzeller güzeli Helen'nin hikayesini okumaya hazır mısınız? Prenses olması gereken topraklardan daha kundakta bebekken sürülmüştü Helen ve onun kaderi İskoçya'nın bu çet...