Helen bu neşeli ve eğlenceli kalabalığı izlerken her sene olduğunu gibi bu senede kendini harika müziklerin akışına bırakmış olduğu yerde dans ediyordu. Kalçalarını ritme uygun döndürmeye başladı. O uzun gür kızıl renkli saçları özgürce dalgalanıyor. Etraftaki herkesi büyülüyordu.
Ve genç kız bunu hiç fark etmeden yapıyordu. Bütün meydandaki erkeklerin hayranlık dolu kaçamak bakışları Helen'in üzerindeydi.
"Helen " genç kız ona seslenen kişiye doğru döndü.Alvin yüzünde kocaman gülümsesiyle ona doğru geliyordu . "İnanılmaz derecede güzel gözüküyorsun, gerçi sen hep çok güzelsin" dedi. Helen yanaklarının kızardığını hissetti.
Böyle iltifatlar almak onu hep utandırmıştı. Köydeki en yakın arkadaşlarından biri de Alvin'di. Yanlarına Frank ve Lori'de gelince dört genç dakikaların nasıl geçtiğini anlamadı.
Etraftaki müzikler ve danslar öylesine keyifliydi ki bütün köy halkı bu anların bitmemesini istiyordu. Helen bir anda arkadaşı Lori'nin sessizliğe büründüğünü fark edince onun yanına doğru yanaştı.
Lori oldukça eğlenceli, komik ve tatlı bir kızdı. Küçücük yüzündeki kocaman kahverengi gözleri ve kalın siyah kaşlarıyla oldukça sevimli biriydi ve ona surat asmak hiç yakışmıyordu.
"Problem ne Lori " genç kız üzgün bir şekilde omzunu silkti. Şimdi saklamaya çalışsa da gözleri dolmuştu ve kendini ağlamamak için zor tutar bir haldeydi.
"Baksana en güzel elbisemi giydim ama yine de Alvin beni fark etmedi bile"
Helen Lori'nin çocukluktan beri Alvini sevdiğini biliyordu ve arkadaşını böyle mutsuz görmek onu da fazlasıyla üzüyordu.
"Sen burada dur ben ikimize üzüm suyu alıp geleceğim" dedi Helen. Lori üzgün bir şekilde başını tamam dercesine salladı.
Helen onlardan biraz uzakta duran sohbet eden Frank ve Alvin'in yanına gitti. "Alvin biraz konuşabilir miyiz?" dedi ama söyledikleri karşısında Frank'ın kaşları derin ve öfkeli bir biçimde çatıldı.
"Ne konuşacaksın ki" dedi merakla ve kızgın bir biçimde. Helen her zaman güleç yüzlü Frank'ın bir an da neden böyle tepkiler verdiğini anlamasa da Alvin'in koluna girdi ve onu dans pistinden uzağa doğru götürdü.
Sırtında Frank'in bakışlarını hissediyordu. Alvin ile beraber üzüm sularının olduğu masaya gittiler. "Neler oluyor Helen" dedi Alvin merakla.
Helen her şeyi anlatmasa da onun Lori'yi dansa kaldırması gerektiğini dolaylı yoldan Alvin'e anlatı. Genç'in biraz kafası karışsa da Helen'in dediğini yapmak için, elindeki üzüm sularıyla Lori'ye doğru gitti.
Helen keyifle Lori'nin tekrardan gülen suratını izledi. Lori onun tek ve en değerli kız arkadaşıydı bu yüzden onun üzülmesini istemiyordu. Altın gibi bir kalbi vardı ve bunu en kısa zamanda Alvin de fark edecekti.
Helen mutlu bir şekilde karşısındaki ikiliyi izliyordu ki biranda arkasında tam kulağının dibine gelen Frank'ın sesiyle olduğu yerde korkuyla sıçradı.
" Evet anladım sen bir meleksin" Helen elini kalbine götürdü ve arkasındaki Frank'e doğru döndü."Aman Tanrım Frank beni çok korkuttun"
Genç adamın biraz önce ki öfkeli halinden eser yok gibiydi. "Bana kızgın olduğunu sanıyordum." Dedi Helen.
"Kızgın değildim ben ben sadece çok kıskandım"
Helen Frank'in tam olarak ne dediğini anlamamıştı çünkü kalabalık biranda etraflarını sarmıştı ve onları dansın içine çekmişti. Şimdi keyifle edilen danslar, mutlulukla söylenen müziklerle, iyiden iyiye akşam üstü olmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTKU DOLU KALPLER
Historical Fiction!YETİŞKİN İÇERİKLİDİR...! İskoçya'nın küçük bir köyünde büyüyen Galler prensesi güzeller güzeli Helen'nin hikayesini okumaya hazır mısınız? Prenses olması gereken topraklardan daha kundakta bebekken sürülmüştü Helen ve onun kaderi İskoçya'nın bu çet...