58.Bölüm

3.1K 271 66
                                    

Merhabalar, bir sitemim var umarım kulak verirsiniz.

İki haftadır yazıp paylaşmayı bekledigim bölümle geldim karşınıza. Bu kadar uzun sürdü çünkü beğeni sayıları ve yorumlar bekledigimin cok çok altında, bu durumda ne yazmak ne de yazdığımı paylaşmak geldi içimden.
Ben heyecanla bilgisayar başına geçip Helen ve Alex'in ask dolu dünyasını yazmak ve sizlere sunmak için sabirsizlanirken maalesef aynı özverili davranışı sizden geri dönüş olarak alamıyorum.

Onca çabaya tek yapmanız gereken beğenmek ve yorum yapmak bunlar zor eylemler değil ama keyifli bir şekilde okunup emeğimin görmezden gelinmesi inanın beni yordu.

Gayet motive şekilde iki hikayemi de bu zamana kadar aynı anda yürütmeye çalışıyordum. Fakat artik  o gayreti kendimde görmüyorum bölüm yazarken tek hissettiğim bölümü onca emeğe dakikalara yayıp yazıp yayimlayacagim ama karşılığında beklentimin çok altında geri dönüşler alacağım.

Şu anda yayimladigim bu yeni bölümden sonra her iki hikayeme de istediğim geri dönüşleri almadan yeni bölüm gelmeyecek.

///

Alex, büyük salonun içinde adımlarını doğrudan pencereye doğru attı. Tam kale kapısından giren Galli askerleri gördü. Son bir haftadır buradan bir saat olsun ayrılmaya şu Theo denen adamın bu kadar kolay İskoçya topraklarında gezinmesi Alex'in bütün sinirini iliklerine kadar hissetmesine neden oluyordu.

Adamın kasıla kasıla askerlerinin arasından geçişini gördüğü anda Alex, öfkeyle yumruklarını sıktı. Askerleri o Theo denen adama ölümcül bakışlar atarken adamın rahatlığı nefret edilesi boyutta fazlaydı.

"Şu adamın kafasını gövdesinden ayırmak isteyen bir tek sen değilsin abi." Dedi Scott. Alex bakışlarını kardeşine çevirdi ve "Sadece kafasını gövdesinden ayırmak istemiyorum." Diye homurdandı.

O adam Helen'e fazlasıyla yakın ve hayrandı. Kahretsin Helen'in Galler prensesi olduğunu öğrendiğinden beridir bir gün bile uyumamıştı. Bu nasıl olurdu aylardır kalelerinden her şeyden habersiz bir prenses vardı.

Ve bu Prensese Alex, deli gibi aşıktı. Siktir her şey karmakarışık olmuş, bütün duyguları üst seviyeye çıkarken Helen'in olduğu yer ve yükseldiği konum Alex'in onu imkansız olarak görmesine neden olmuştu.

Helen bir prensesti. Hem de hiçbir zaman iş birliği içinde olmadıkları Galli bir prensesti. Bir İngiliz soylusu çıkmasındansa tabi ki Gallerli oluşu daha cazipti. Fakat Alex bütün hayallerinin tek tek suya düştüğünü hissediyordu.

Hüsran ve hüzün bütün vücudunu alazlarken yüreği acı içinde kıvranıyordu. Helen'e evlenme teklifi etmek için sadece bir gün geç kalmıştı ve onda da olanlar olmuştu. Tam eline aldığı tepsiyi Helen'in odasına götürüp ona kendi elleriyle yemek yedirip hazırlanmasını sağlayıp teyzesiyle konuşmak ve onların evliliği için ikna etmeye gideceklerdi ki, hayat onları tepetaklak etmişti.

Helen'e olan arzusu ve aşkı yüzünden bu bir haftadır ondan uzak durmak bir hayli genç adamı zorlasa da becerebilmişti.

"Şu adamın senin kıza bu kadar yaklaşması-" dediğinde odaya gelmiş olan Fitz, Alex hemen başını tekrar pencereden dışarıya çevirdi.

Theo, hiç vakit kaybetmeden bahçede bütün güzelliği ve ışıltısıyla Julia ile sohbet eden Helen'in yanında bitti vermişti. Kıskançlık dalga dalga bedeninde gezinirken kalbini sıkan mengenenin bunaltıcılığı saniye saniye artıyordu.

TUTKU DOLU KALPLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin