17. Bölüm

8.2K 459 45
                                    

Helen geceleri rüyalarını süsleyen, gündüzleri biran olsun gözünün önünden gitmeyen o nefis ilk öpücüğünü düşünüyordu. Emindi, kalbi kuş olup bütün benliğiyle Alex'e konmuştu.

Daha önce hiç böyle duygular hissetmediği için bu yeni duygularının karşılığının aşk olduğuna inanıyordu. Alex'i düşünmek kalbinin hızla atmasına neden oldu. Onun kalın ve sıcak dudaklarını anımsayarak elini kendi dudaklarına götürdü.

Birini öpmenin bu kadar harika olacağını asla tahmin etmemişti. Nefisti hele Alex gibi güçlü bir erkeğin kollarının arasında olmak kendini fazlasıyla kadınsı hissetmesine neden olmuştu.

Alex'in, büyük nasırlı elleriyle onun kalçalarını kavrayışı. Helen, için hiç bilmediği bir dünyanın kapıları ona sonuna kadar açılmış gibi hissettiriyordu. Bir adım ötesini kesinlikle bilmiyorken şimdi adamdan daha fazlasını istiyordu.

Ama onun aklını kurcalayan canını sıkan bir şey vardı oda Alex'in öpüşleri, dokunuşları son derece deneyimliydi. Buda gösteriyordu ki Alex birçok kadını öpmüş ve onlara dokunmuştu. Bu düşünce içinin kıskançlıkla kavrulmasına neden oldu.

Fakat bundan sonra o nasıl Alex'e aitse, Alex'te sadece ona ait olacaktı.

///

Fiona yatağın köşesine oturdu ve adamın yaralı yüzünde parmaklarını gezdirdi. Garip bir şekilde bu adama bağlandığını hissediyordu. Geçen gece gözlerini açıp sürekli melek, melek diye sayıklayınca Fiona onun isteği üzerine adamın yanına uzanmış ve orada uyuyakalmıştı.

Güçlü kollar arasında uyumanın ve uyanmanın keyfi anlatılmazdı. Seneler önce bir kere evlenmişti ve kocası askerdi. Aylarca yanına gelemezdi ve sonunda genç yaşta bir savaşta ölmüştü.

Kocası hayatını kaybettikten sonra evleri saldıra uğramış ve onu kurtaran kral James olmuştu. Kral James ve askerleri o köyde saldırıya uğrayanları kaleye getirmişti ve Fiona da Galler halkının arasına karışmıştı. Çok geçmeden kral James güzeller güzeli kraliçe Claire'yle evlenmiş, huzurlu ve mutlu olan Galler halkı artık tamamen bir refah içinde yaşamaya başlamıştı.

Orada geçen yılların ardından kraliçe Clarie'nin en güvendiği yardımcısı olmuştu Fiona. Her şey harika ve güzel giderken, o soysuz Mark ve kralın kardeşi Jordan'ın hainlikleri bütün Galler'i yerle bir etmişti.

"Tanrı aşkına, sen gerçeksin."

Fiona adamın boğuk sesini duyduğu an telaşla yatağın ucundan kalktı. Adam çıplak omuzlarını yataktan kaldırmış gözlerini bile kırpmadan ona bakıyordu.

Ronald günlerdir ağrıyan uzuvlarını hareket ettirebilmek için biraz kıpırdanmıştı. Sürekli o soysuz İngiliz askeriyle savaşmıştı. Öldüğünü düşündüğü o anlarda onu kurtaran bir melek olmuştu. Simsiyah saçlı bembeyaz tenli o kusursuz kadını melek olarak nitelendirmişti ama gözlerini açıp tamamen kendine geldiğinde o kadının hayalinde kurgulamadığını tamamen kanlı canlı karşısında durduğunu gördü.

Yüzünün kusursuz hatları, badem şeklindeki kahverengi gözleri, küçük burnu ama şehvet uyandıracak kadar dolgun kırmızı dudakları. Bu kadın gerçekti hem de elini uzatsa dokunabilecek kadar gerçekti.

Fiona adamın bakışları altın kızardığını hissetti. Adam tekrardan acıyla inleyip yatağa yattığına. Fiona telaşla tekrar onun yanına doğru gitti.

///

Helen, bütün bahçe de Alex'i görmek için gezindi ama her zaman atış talimi yaptığı o yerde yoktu. Hatta birkaç asker ona imalı bakışlar atıp kendi aralarında gülüşmüşlerdi.

Onu öptükten sonra odasına gitmesi gerektiğini söylemişti ve bir daha ne konuşmuşlardı ne de görüşmüşlerdi. Acaba onu öpmekten hoşlanmamış mıdır? diye Onu üzen bir düşünceye kapıldı. Sonuçta Alex deneyimli bir erkekti.

Dolan gözlerini saklamak için başını eğdi. Bahçede biraz daha dolaştı. "Leydim" diye bağıran küçük kız Cara'yı duydu. Kendini toparlayarak ufaklığa doğru döndü.

Geçen hafta yaşadıkları tehlikeli dakikaların ardından yaşadığı korku dolu anlar onun gibi ufaklığı da korkutmuştu. Cara onu ısrarla evlerine davet edince Helen küçük kızı kıramadı ve kabul etti.

Ele ele tutuşmuş onların küçük taş evine doğru giderken Cara'nın yaşıtı kızların hepsinin ufaklığa selam verdiğini ve onu oyuna davet ettiğini gördü.

"Sizin sayenizde herkes benimle arkadaş olmak istiyor." Dedi Cara, son derece mutlu bir şekilde.

Evin önüne geldiklerinde Helen kısa kapı girişinden geçmek için başını eğdi ve içeriye girdiler.

Ev son derece küçük olsa da iki kişi için ideal bir evdi. Köydeki evleri de tıpkı bu ev kadardı. İçeride koltukta oturan Cara'nın büyükannesi olan son derece sevimli yaşlı kadınla ve Cara ile keyifli bir sohbette başladı.

///

Alex öfkeyle masaya yumruğunu geçirdi. "O aşağılık soysuz piç kimi tehdit ettiğini sanıyor."

Scott, Robin, Simon ve o büyük masanın etrafına oturmuş o soysuz Zach Camerondan gelen aptal tehdit mektubunu okumuştu.

"Geçen aylarda uğradığımız şu İngiliz saldırısında kesin bu soysuzun parmağı var." Diye fikrini söyledi Simon.

Zach Cameron, bu klanın komutanı olmak için Alex'le çok mücadele etmişti ve her seferinde yenilmişti. Bunun üzerine Lord Wilson, Mckay klanı komutanlığını Alex'in üstlenmesi gerektiğini söyleyince Zach hırsına yedirememiş ve yıllar önce Lord Wilson'a bu kararından dolayı pişman olacağını söyleyip kaçmıştı.

Alex ağrıyan başını sertçe ovaladı." İngiliz saflarında mı savaşıyor diyorsun yani" dedi.

"Biliyorsunuz sizin ve Lord Wilson'un emri üzerine hiçbir klan onu kabul etmedi oda bunu fırsat bilip bütün bildikleri ingilizlere anlattı."

Kesinlikle Zach ve İngilizlerden korkmuyordu ama mektupta yazan bir şey vardı. Zach şöyle yazmıştı sen benim elimden en çok istediğim ve sevdiğim şeyi Mckay klanı komutanlığını aldın bende senden en çok sevdiğin ne varsa kadının veya komutanlığını alacağım.

Hiçbir şey umurunda değildi ama sevdiği denince aklına Helen'in yüzü gelmesi onu şaşırtmadı çünkü o yumuşak dudaklarını öptüğünden beridir gecesi gündüzü Helen olmuştu.

İçini titreten korku ona teslim olmak değildi. Onu ürküten şey Alex yüzünden Helen'e veya başka birine zarar gelmesiydi. Bu yüzden bir an önce Helen'den uzaklaşmalıydı.

Hatta hemen değirmenci iyileşmeli ve Helen kendi hayatına geri dönmeli, Alex'te onu unutmalıydı. Evet bunu düşünmek bu kadar kolayken yapmak neden bu kadar zor ve imkansız gibi geliyordu.

///

Helen akşam üstü kaleye geri döndüğünde hala Alex'in etrafta olmadığını fark etti. Üzgün bir şekilde omuzlarını düşürdü ve merdivenlerden yukarıya doğru çıkmaya başladı.

Kendi odasına gitmeden önce teyzesinin yanına gitmeye karar verdi ve Yavaş adımlarla oraya doğru yanaşmıştı ki Fiona'nın odasının kapısının açık olduğunu fark etti ve adımlarını hızlandırıp merakla odaya doğru gitti.

Kapıdan içeriye baktığında beş tane iri yarı adamınbüyük odanın içinde ona sırtları dönük bir şekilde yatakta doğrulmuş adamlasohbet ettiğini gördü.

Teyzesinin baktığı adam demek ki sonunda iyileşmişti. Helen mutlulukla iç geçirdi ve o anda Alex'in sert ve boğuk sesi bütün odada duyuldu.

"Bayan Sawyer, size ne kadar teşekkür etsek az bu yaptıklarınızın karşılığını fazlasıyla alacaksınız ve en kısa zamanda evinize sağ salim bir şekilde varacaksınız yeğeniniz Helen ile birlikte."

TUTKU DOLU KALPLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin