James karısının doğum yaptığı odanın kapısının önünde sabırsızlıkla bir o tarafa bir bu tarafa yürüyordu. "Sakin olun Kralım" dedi yaşlı rahip.
Biricik karısının acı dolu çığlıkları sanki bütün kalede yankılanıyordu, James başını ellerinin arasına aldı ve korkuyla duvar dibine çöktü. "Bir şeyler yap o çok acı çekiyor " dedi. Gözyaşları artık akmaya başlamak üzereydiler.
Kral oluşu umurunda değildi o bir adamdı hem de karısına çok aşık bir adamdı, James, karısının en ufacık gözyaşına kıyamazken, şimdi eli kolu bağlı bir şekilde tek yapabildiği güzeller güzeli karısının acı dolu çığlıklarını duymaktı.
Elinden bir şey gelmemesi onu daha da çaresiz bir hale getiriyordu, Çığlıklar biranda kesilince James korkuyla karışık endişeyle ayağa kalktı.
"İçeri de noluyor"
Genç kral artık kendini dizginleyemiyordu, deli gibi çarpan kalbinin uğultusu sanki etraftaki bütün sesleri bastırmıştı. Artık sabrının son demlerinin yaşadığını hissetiği o anda kapı açıldı.
James, kapının girişinde duran kadına baktı. "Kralım gelin lütfen" dedi ve kapıdan onun geçmesi için geri çekildi. James sabırsız bir şekilde odaya adım attı.
Kocaman yatakta küçücük kalan karısının yanına gitti. Dalgalı kızıl renkli saçları beyaz yastığın her yerine dağılmıştı. Terden dolayı anlına yapışmış olan saçlarını geriye doğru iktirdi.
Oldukça bitkin ve yorgun gözüken güzel karısının anlına dayadı dudaklarını. "Kraliçemiz çok iyi efendim, sadece yorgun düştü ve uyuyor" dedi
James için en önemli olan şey biricik karısının sağlıydı bu yüzden Galler'in bütün sağlıktan anlayan kadınlarını Clarie'ye bakması için buraya toplamıştı.
"Sizi küçük kızınızla tanıştırmak isteriz"
James kedi gibi seslerin neyin çıkardığını merak etmişti fakat karısını bu halde görünce her şey silinmişti. Şimdi merakla arkasını döndü, kucağında beyaz yün battaniyeye sarılı bebekle onun yanına geldi yaşlı kadın.
James derin bir nefes alıp karısının yanından kalktı ve ona yaklaşan kadının kucağındaki bebeğe hayranlıkla baktı. "Ama bu çok küçük bu nasıl büyüyecek"
Odada biranda neşeli kıkırtılar yükseldi. Bebek nerdeyse James'in eli kadardı
"Ben ben onu taşıyamam düşürürüm"Kadın ısrarla ona doğru uzatınca James zorla da olsa kucağına aldı bebeği ve o anda büyülenmişçesine ufaklığa baktı. Bembeyaz teni ve kafasında birkaç tutam kırmızı tüyün olduğu harika, hayran olunası bir şeydi bu küçük hanım.
Bebek öylesine narin ve öylesine küçüktü ki James onun üzerine nefes vermekten bile korkuyordu. Tam o anda mucizevi bir şey oldu bebek o küçücük gözlerini araladı.
"Aman Tanrım"
Genç kral nefesini tutmuş kucağındaki narin varlığa bakıyordu. Bebeğin gözleri tıpkı Clarienin ki gibi zümrüt yeşiliydi. Bebeğin mis gibi kokusu içine çekmek için onu yavaşça kendine doğru kaldırdı.
"Ah küçüğüm sen annene ne kadar çok benziyorsun"
İçinde filizlenen o duygunun güzelliği James'i tarifi imkansız bir şekilde huzura kavuşturmuştu. O bir babaydı artık, bu bir krallığı yönetmekten daha zor ve daha yorucu gelmişti o an gözüne.
Sorumluluklarını seve seve yerine getireceği o anların hayali gözünün önünden geçtiğinde mutlulukla gülümsedi.
"Güzel kızım benim"
James bebeğine öylesine dalmıştı ki karısının o kadife gibi yumuşacık sesini geç duydu. Biricik karısı gözlerini yarı aralamış onun adını sayıklıyordu.
"Aşkım buradayım"
Genç kraliçe yorgun ama mutlulukla gözlerini açtı. James kucağında kızıyla beraber karısının yanına gitti. Clarie'yi gördüğü anda büyülendiği gibi küçük kızını gördüğü zaman da aynı şekilde etkilenmişti.
Karısının yanına uzandılar kızıyla beraber, küçük bebeğini ikisine de bakacak şekilde çevirdi. Bebek bir anda sesli bir şekilde ağlamaya başlayınca James şaşkınlıkla küçük kızına baktı.
"Prensesimizin karnı açıkmış olmalı" dedi yanlarına gelmiş olan kadın, yavaşça biraz doğrulmasına yardım etti karısına James, küçük kızını karısının kucağına verdi, bebek sanki annesinin kokusunu almış gibi ağlamayı kesti.
Küçücük ağzını bir şeyler arıyormuş gibi açışının tatlılığı karşısında gülümsedi James. Clarie beyaz geceliğinin omzunu tutan ipliğini açtı. Genç kadının Beyaz teni ve diri göğsü ortaya çıktığı anda yutkundu James.
Clarie'nin her hali ayrı güzeldi ama ona annelik ayrı bir yakışmıştı. Minik kızı annesinin göğsüne yapışmış son derece sevimli sesler çıkartarak emiyordu. Karısının kulağına doğru yaklaştı ve "İkimizde senin tadına bayılıyoruz" dedi.
Clarie'nin pembe olan yanakları daha da pembeleşti ve o dolgun kırmızı dudağını dişlerinin arasına aldı. Clarie için deliriyordu, güzel karısıyla her sevişmelerinde sanki ilk defa beraber oluyormuşçasına zevkle kendini kaybediyordu.
O dakikaları hatırlamak pek iyi gelmemişti, çünkü erkekliği sanki o anların sıcaklığını hissetmiş gibi sertleşmişti. Gözünün önünden o görüntüleri şimdilik silmek için başını iki yana salladı ve karşısındaki güzel ikiliye yoğunlaştı.
Bu harika manzarayı ömrü boyunca bir dakika bile sıkılmadan izleyebilirdi. Küçük kızı doymuş olmalıydı ki annesinin göğsünü emmeyi bırakıp merakla etrafa bakınmaya başladı.
Clarie onu yanına davet etti. James karısının canını yakmaktan korkar bir hale yavaşça ona ve kızına doğru yaklaştı.
"Canın yanıyor mu hala aşkım" dedi bir yandan karısının güzel yüzünü okşarken, Clarie adamın eline bastırdı yüzünü. "Onu görene kadardı bütün acı "dedi.
Genç kralın göz yaşları kimseyi umursamaz bir şekilde aktı, mutluluk göz yaşlarını silen karısı da ağlıyordu. "O bizim güneşimiz, aşkımızın güneşi"
"O bizim Helenimiz"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTKU DOLU KALPLER
Historical Fiction!YETİŞKİN İÇERİKLİDİR...! İskoçya'nın küçük bir köyünde büyüyen Galler prensesi güzeller güzeli Helen'nin hikayesini okumaya hazır mısınız? Prenses olması gereken topraklardan daha kundakta bebekken sürülmüştü Helen ve onun kaderi İskoçya'nın bu çet...