Helen uçurumun kenarında dakikalarca küçük kızla beraber kaldı. Cara'yı kurtarmak için bu dik kayaya tırmanmıştı ama şimdi iki kişi oldukları için geri dönemiyorlardı.
Yükseklik korkusu olsa idi kesin şuan da çoktan aşağı düşmüş olurdu. Çünkü yerden neredeyse elli metre yüksekte uçurumun ucundaki kayadan aşağı bakmaya cesaret ettiği an korkuyla yutkundu.
Uçurum girintili çıkıntılı sivri kaya parçalarıyla aşağı doğru uzanıyordu, uçurumun devamı ve en sonunda şiddetli dalgalar eşliğinde deniz vardı.
Kimse gittiklerini görmemişti ve onları kurtarmaya kimse gelmeyecekti. Korku ve endişe damarlarından akmaya başladı. Böyle bir sonu kesinlikle düşünmemişti.
Ah, Fiona teyzesi, Helen küçük kıza belli etmek istemese de gözyaşlarına hakim olamadı ve yavaş yavaş süzülmeye başladı. Yüreği sıkışıyordu, kalbi göğüs kafesinin içine dar gelecek şekilde atıyordu. Nefes alışverişini de artık kontrol edemiyordu. Korkuyla titremeye başladığı anda küçük kıza daha sıkı sarıldı ve gözlerini kapattı.
Ümitsizlik artık onu tamamen ele geçirdiği sırada bir ses duydu.
" Helen."
Alex'in sert ve endişe dolu sesiydi bu Helen, oldukça yavaş bir şekilde adama doğru döndü. "Dur sakın kıpırdatma vücudunu, sadece yapabiliyorsan kollarınla kızı uzat." Dedi.
Helen derin bir nefes aldı ve kızı Alex'e doğru uzattı. Adam çevik bir hareketle Cara'yı aldı ama Helen biranda kendini kayanın üzerinden aşağıya doğru birkaç adım kaydığını hisseti ve korkuyla diz çöküp kayanın çıkıntılı yüzeyine tutundu.
"Helen ayaklarından destek al."
Helen hemen adamın dediğini yaptı ve eski güvenli poziyonuna geri döndü. "Şimdi seni oradan alabilmem için bana doğru bastığın yere dikkat ederek birkaç adım atman gerek." Dedi.
Helen dikkatli bir şekilde tam onun dediğini yaptı. Alex çabuk bir şekilde ona uzandı ve kurtardı. Şimdi Alex'in üzerindeydi adam onu sımsıkı bir şekilde sarmış kendi vücuduna hapsetmişti.
Ama adamın gözlerinde biraz önceki gibi endişe ve korku yoktu tam tersine öfke had safhadaydı.
Temkinli bir şekilde onu üzerinden kaldırdı ve ayağa kalktılar. "Sen kafayı mı yedin, söyle bana sen ne yapmaya çalışıyorsun." Adamın hiddet dolu bağırması bütün ormanda yankılandı.
Helen olduğu yerde korkuyla sıçradı.
" İkinizde buradan aşağı düşüp ölebilirdiniz nasıl böyle bir sorumsuzluk yaparsın Helen neden gelip bana haber vermiyorsun neden."Alex onun kolundan tutmuş sarsıyordu. Helen, yaşadığı korku, endişe ve stres yüzünden zaten çok hassastı. Bide adamın böylesine öfkeyle bağırması panik atak geçirmesine neden oldu.
Bütün vücudu tir tir titriyor. Elini boğazına götürdü nefes alamıyordu. Tamamen kontrolünü kaybettiğini hisseti ve dönen başının etkisiyle bilincini kaybetti.
///
Helen kendine gelmeye başladığı anda etrafına bakındı. Odasındaki yatağında uzanır bir haldeydi. Biraz yataktan doğrulunca tam karşısında oturan Alex'i gördü.
Adamın suratında bayılmadan önceki kadar öfke olmasa da yine kaşları çatık bir halde ona bakıyordu. Olduğu yerden kalktı ve onun yanına doğru gelmeye başladı.
"Nasılsın."
Helen boğazının acısıyla kısık bir sesle "İyiyim" dedi. Alex gelip yatağın dibinde durdu. Helen'in yüzüne düşmüş saçlarını geriye doğru iktirdiğinde genç kız yüzünü adamın sert eline bastırdı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTKU DOLU KALPLER
Fiksi Sejarah!YETİŞKİN İÇERİKLİDİR...! İskoçya'nın küçük bir köyünde büyüyen Galler prensesi güzeller güzeli Helen'nin hikayesini okumaya hazır mısınız? Prenses olması gereken topraklardan daha kundakta bebekken sürülmüştü Helen ve onun kaderi İskoçya'nın bu çet...