13.Bölüm

8.3K 436 140
                                    

Avdan eve dönüş yolunda Alex, Scott ve Axel'in birbirlerine olan, sataşmalarını dinledi. İkisinin arasında küçüklükten beri gelen ezeli bir rekabet vardı. Her anlamda birbirleriyle bir yarış halindeydiler. Alex, her ne kadar Mckay klanı komutanlığını uzun yıllar sürdürmek istese de bir yerde bırakması gerekirse veya savaş alanın da can verirse, gözü kesinlikle arkada kalmayacaktı.

Kardeşi Scott yirmi yaşına daha yeni girmiş ondan beş yaş küçük olsa da, Alex, biliyordu ki en az onun kadar Scott'da bu doğduğu, büyüdüğü ve doyduğu Mckay klanına ait topraklara iyi bir komutan olacaktı.

Tabi Axel'i geçebilirse, askerlerin avladıkları çoğunluğunu kışın tüketilecekleri geyik, ceylan, dağ keçisi ve tavşanları kaleye taşıdılar. Buralarda kışın insanın kanını donduracak soğuklar olurdu, bu yüzden de avlanmayı ilkbaharda ve yaz aylarında yaparlardı.

Artık kaleye iyice yaklaşmışlardı. "Değirmenci dün gözünü açmış ve sağ kolunu hareket ettirmiş." Dedi Axel, bir süre daha değirmenci hakkında konuştuktan sonra, Scott keyifle sırıttı ve" Bu akşamki yemeğe sende geliyor musun Axel, Lord Wilson misafirlerimizi yemeğe davet etti." Dedi.

"Muhteşem kızıl da gelecek mi?"

Alex, tıpkı küçükken yaptığı gibi ikisinin de enselerinden tutup birbirlerine vurmamak için kendini zor tuttu. "Onun muhteşem kızılı" dedi Scott, haylaz bir gülümseme ile Alex'i gösterirken.

Genç adam derin bir soluk aldı ve öfkeli bakışlarını boşboğaz ikilinin üzerinde gezdirdi." Siz ikiniz çene kaslarınızı çok fazla çalıştırıyorsunuz." Dedi.

Hızla onları geçti ve kaleye doğru gitmeye başladı.Kalenin bahçesinde çalışan en güvendiği ve en kıdemli askerlerinden biri olanRobin'i gördüğü anda ona doğru gitti ve "Scott ve Axel'in bu gece Paxth adasına kürek çekmelerini istiyorum oradaki yakacak odunları buraya getirsinler, bu arada sen sadece başlarında dur geri kalan her şeyi onlar yapsın." Dedi.

O ikili, boşboğazlıklarının bedelini saatlerce kürek çekmeye ve sonunda yorgunluktan gözlerini bile açamayacak hale gelerek ödeyeceklerdi. Onların bitik hali gözünün önüne gelince keyifle sırıttı Alex.

Kale halkı şaşkınlıkla ona bakıyordu. Mckay klanının komutanını daha önce kimse böyle gülümserken görmemişti ama şu sıralar özellikle de o kız etraftayken Lordları sık sık mutluydu.

Alex üzerindeki tartanını çıkarıp antrenman yapan askerlerin arasına karıştı. Daha yeni aralarına katılan askerlerin eğitimiyle bire bir ilgileniyordu. Vücutlarını nasıl kullanacaklarını, kılıcı düşmanın neresine savuracaklarını ve kendilerini nasıl koruyacaklarını onlara öğretiyordu.

Alex, gösterdiklerini tekrarlamaları için kenara çekildi ve onları izlemeye başladı. Toy askerlerin yeteneklerini bir kenarda izlerken, başını bir anda kaldırdı ve kalenin penceresinden onu izleyen Helen'le göz göze geldi.

Genç kız ikinci bir güneş gibi durduğu yeri aydınlatıyordu. Alex uzakta olmasına rağmen onun yaşlarla parlayan yeşil gözlerini fark etti ama kızın yüzündeki gururlu gülüş Alex'i derinden etkiledi.

"Söyle bana Helen, Sen benim tatlı yeşil elmam mısın?" diye mırıldandı Alex ve farkında olmadan o gün koluna aldığı H şeklindeki yara dokundu.

///

Helen Lord Wilson'un yemek davetini öğrendiğinden beri Emma'nın onun için seçtiği elbise yığınlarını deniyordu. Bu sevimli ve son derece samimi kadını kırmak istemiyordu ama onu asıl merakını cezbeden konu.

Alex Drew'di.

Emma'nın hayranlıkla Alex'ten bahsedişi Helen'i daha da meraklandırdı. Bu klan için yaptıkları, kendi canını hiçe sayıp insanları kurtarmak için yaptıklarını ve en sonunda Emma, ona Alex'in küçük bir kızı kurtarmak için sırtına yediği onlarca kırbaç darbesini anlatınca Helen dayanamamış ve gözyaşı dökmüştü.

TUTKU DOLU KALPLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin