Helen korkuyla gözlerini yummuştu, göğüs kafesindeki kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Sımsıkı bir şekilde bağlı olduğu ipin vücudundan ayrıldığını hissedince neyle karşılaşacağını bilmediği için yavaşça gözlerini araladı.
Ve o anda Helen ömründe gördüğü en büyük ve en iri erkeği gördü. Ona doğru ilgiyle eğilmiş olan çocuğun gözleri gök mavisi renginde ve oldukça etkileyiciydi.
Çocuk gözlerini şaşkınlıkla kocaman açmıştı ve bir şeyler fısıldıyordu. Helen'in içine tekrardan bir korku yeşerdi. Eğer bu karşısındaki çocuk ona bir şey yapacak olsa tek elini kullanması yeterdi.
"Lütfen bana zarar verme"
Ona bakan çocuk biranda gözlerini sımsıkı bir şekilde yumdu. Helen çaresiz bir halde ne yapacağını şaşırdı. Kaçmaya çalışsa hemen yakalanırdı. Hiçbir zaman hızlı bir koşucu olamamıştı.
Korku artık kendini gözyaşı olarak beli etmeye başlamıştı. Teyzesi kim bilir nasıl korkmuş bir halde onu arıyordur.
"Ağlama sana zarar vermeyeceğim"
Helen bir yabancıya ne kadar güvenebilirdi bilmiyordu ama bu karşısındaki kişi onda garip bir şekilde güven duygusu yaratmıştı. " Peki şekere zarar verecek misin?" çocuğun yüzünde şimdi şaşkın bir ifade yer aldı.
"Şeker ?"
Helen kucağındaki kuzuyu biraz hava kaldırıp çocuğa gösterdi. Biraz önce şaşkınlıkla dolu olan suratı şimdi kendini gülmemek için zor tutan bir haldeymiş gibiydi.
Nedenini anlamadığı bir şekilde çocuğun bu yumuşamış yüz kasları Helen'in çok hoşuna gitmişti. Ama biranda tekrardan kaşlarını çattı ve "Evinin yolunu biliyor musun küçük kız" dedi oldukça sert ses tonuyla.
Helen başını evet dercesine aşağı yukarı salladı. Çocuk ona ayağa kalkması için elini uzattı, Helen küçük elinin onun kocaman ve nasırlı ellerinin arasındaki görüntüsü karşısında kıkırdadı.
Karşısındaki bu çocuk devler ülkesinden geliyor olmalıydı. "Hayatımı kurtardığın için teşekkür ederim" dedi Helen ve sabırla çocuğun tekrardan ona gülümsemesini bekledi ama nafile o umursamaz bir şekilde omzunu silkti.
Helen hala birleşik halde olan ellerine baktı. Sonra bunu karşındaki de fark etmiş olacak ki ateşe dokunmuş gibi hemen elini telaşla geri çekti.
Helen tekrardan teşekkür etmek için konuşmaya başlayacaktı ki çocuğun beyaz gömleğinin kol kısmının kanlar içinde olduğunu fark etti.
"Aman Tanrım sen sen yaralanmışsın"
Oda yeni fark etmiş gibi koluna oldukça rahat bir bakış attı. Tekrar o geniş omzunu umursamaz bir şekilde silkip bide yürümeye başlayınca Helen birazcık öfkeyle ve şaşkınlıkla çocuğun önüne geçti.
"Yarana bakalım"
Çocuk ofladı ve onu duymamış gibi tekrar yürümeye başladı. "Hey bak benim teyzem kolunu iyileştirebilir, benimle gel" dedi Helen.
Bu çocuk gerçekten sağır olmalıydı. Helen dokuz yıllık ömründe hiç bu kadar laftan anlamaz birini görmemişti. "Peki o zaman sen burada bekle" dedi ve kucağındaki şekeri ona verdi ve biraz ileride ki su birikintisine doğru gitti.
Üzerindeki elbise en sevdiği pembe renkli çiçekli elbisesiydi ama bunu umursamadı çünkü onun hayatını kurtaran kişi yaralıydı ve onu tedavi etmesi gerekiyordu.
Bu yüzden kolundaki kumaşı yırttı ve suya sokup geri çocuğun yanına doğru dönerken, teyzesinin yaralanan kısımlara çok kullandığı, yerde bulduğu birkaç çınar ağacı yaprağını da yanına aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTKU DOLU KALPLER
Ficção Histórica!YETİŞKİN İÇERİKLİDİR...! İskoçya'nın küçük bir köyünde büyüyen Galler prensesi güzeller güzeli Helen'nin hikayesini okumaya hazır mısınız? Prenses olması gereken topraklardan daha kundakta bebekken sürülmüştü Helen ve onun kaderi İskoçya'nın bu çet...