Merhabalar, güzel okurlarım uzun bir bölümle geldim karşınıza tatlı beğenilerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum.
Sağlıkla kalın. 💙
///
Alex, uçurumun kenarında öylece
durmuş batan güneşin denizin üzerinde ve gökyüzünde bıraktığı o tatlı kızıllığı izliyordu. Serin ve temiz havayı ciğerlerine çekti. Üç gündür kaybolan hayatının muhakemesini yaptı.Helen tam üç gündür yoktu aramadığı yer, haber vermediği civar klan kalmamıştı ama üç gündür tek bir iz yoktu. Sanki yer yarılmışta içine girmiş gibiydi.
Helen'in kaybı Alex'i günden güne tüketen sinsi bir zehir gibi damarlarında dolaşıyordu. Onun nerede olduğu, nasıl olduğu ve en önemlisi biricik Helen'inin iyi olup olmadığını düşünmekten üç gündür gözüne uyku girmemişti.
Her hangi bir kişi bile onu o geceden sonra bir defa bile görmemişti. Alex'in emin olduğu bir şey varsa oda eğer Helen'i biri kaçırmış ve onu alıkoyuyorsa işte o zaman Alex bütünüyle onu yakardı. Her kimse Helen'i kaçıran Alex'in gazabından kurtulamayacaktı.
Kalbi Helen'in yokluğunda acıyla kavrulurken beyni ona sağlam kalmasını ve sevdiğini bulana kadar dirayetli durmasını söylese de karşısında batan güneşin bile çağrışımı Helen olunca her şey tepetaklak oluyordu.
En son babasının cenazesinde kendini bu kadar çaresiz ve kimsesiz hissetmişti birde şimdi öyle hissediyordu. Şiddetle ağrıyan başına iyi gelen tek şey etrafa yayılan tatlı kızıllığı izlemek oldu.
"Neredesin, brèagha le sùilean uaine"
Alex, toprağa sapladığı kılıcı yerinden çıkartıp belindeki kınına geçirdi. Kollarını göğsünde birleştirip önündeki uçurumdan uzanan engin denize baktı.
Kendini bilmeden attığı birkaç adım onu tam uçurumun dibine getirmişti. Bir adım ötesi boşluktu ama Alex bu yüksek boşluğu fark etmeden tek düşüncesi ve fikri Helen olduğu için yaptığını pek sorgulamadı.
"Lanet olsun"
Alex, kolundan tutulup çekildiği anda arkasında homurdanan, onu kendine getiren Robin ve değirmenciyi gördü. "Ne yapıyorsun bu uçurumun kenarında" diye öfkeyle bağıran Robin'i destekleyen değirmenci de bağırıyordu.
"Kahretsin, kendimi atacak değilim" diye homurdandı Alex, ve onların kıskacından kurtulup öfkeli adımlarla klana doğru yürümeye başladı.
Robin ve değirmenci, Alex'e yetişti "Bak Fiona da, darmadağın halde sürekli ağlıyor ağlamadığı zamanlarda da uyuyor." Dedi değirmenci son derece çaresiz bir halde.
Alex kendi ruh halinden etrafındaki insanların ne halde olduğunu görmüyordu. "Onu bulacağız Alex, biliyorsun her yere haber verdik biz de dört koldan arıyoruz ama sen bu haldeyken bizimle gelmeye devam edemezsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTKU DOLU KALPLER
Ficção Histórica!YETİŞKİN İÇERİKLİDİR...! İskoçya'nın küçük bir köyünde büyüyen Galler prensesi güzeller güzeli Helen'nin hikayesini okumaya hazır mısınız? Prenses olması gereken topraklardan daha kundakta bebekken sürülmüştü Helen ve onun kaderi İskoçya'nın bu çet...