"ruhunu karanlığa adamış gibi..."
Birkaç dakika öylece kalakaldım. Eğer gerçekleri söyleseydim bu sefer Ateş'in elinden kurtulamayacaktım. Kendime geldiğimde merdivenlere yöneldim ve konferans salonuna çıktım. Salon kocamandı. Ben burayı nasıl temizleyeceğim. Salona dikkatli bir şekilde baktığımda köşede bir vileda bulmuştum. İstemeyerek de olsa gittim ve viledayı aldım. Geri salondan çıktım ve kızlar tuvaletine girdim. Suyu yarıya kadar doldurduktan sonra geri salona döndüm. Eee buna deterjan falan lazım. Nereden bulacağım. Sinirle koltuklardan birine oturdum. Koskoca salonu nasıl temizleyeceğim ben! Bir gülme sesi duyduğumda kapıya baktım. Kapıya yaslanmış ve kollarını birbirine bağlayarak bana bakarak gülüyordu. Bir sen eksiktin başıma!
"Ne oldu Oğuz" dediğimde geri eski ciddi haline büründü.
"Ne o? Ateş sana bir oyun mu kurdu? Baş belası" dediğinde sinirle ona baktım.
"Neden herkes bana belalı lakaplar buluyor" dediğimde Oğuz gülerek içeriye girdi.
"Çünkü belaya bulaşıyorsun. Mesela ben, belanın ta kendisi, Ateş kötülüğün ta kendisi başka..."diyerek düşünemeye başladı.
"Tamam anlamadım. Bütün belaları buluyorum. Şimdi neden geldin?" dediğinde eline vileda'nın sopasını aldı.
"Sınıftan öyle hızlı çıktın ki herkesin dikkatini çektin. Şahsen benimde" dedi ve viledanın sopası ile oynamaya başladı. "Ardından Ateş çıktı. O zaman anladım. Ateşe sinir edecek bir şey yapmışsın" dediğinde yutkundum. Sanki hala eli boğazımda gibi hissediyordum. "Bir süre ikinizde gelmediniz bende sınıftan çıktım sonra sizi gördüm. Ateş yine her zamanki gibi bir kızı sıkıştırmıştı. Bende öğretmeni size yönlendirdim." Dediğinde şok içinde ona baktım.
"Öğretmeni sen mi yolladın"
"Evet" dedi soğuk bir şekilde ve sopayı elime tutuşturdu. " Şahsen Ateş'e ceza vermesini bekledim. Sana değil. Neyse hadi başla temizliğe daha yerleri, duvarları, sahneyi ve camları sileceksin" dediğinde etrafıma dikkatlice baktım. Oflayarak viledayı suya batırdım ve sıktım. Sıktıktan sonra yerleri silmeye başladım. Oğuz bir kenara geçip beni izlemeye başladı.
"Bak orayı silmedin" dediğinde durup ona baktım. Gülerek yüzüme bakıyordu. Ona aldırmadan geri silmeye başladım.
"Orayı sildin Alev" Oğuzun aynı Ateş kadar soğuk sesini duyduğumda sinirden patlamak üzereydim.
"Al sen sil o zaman" dediğimde ağır bir şekilde yanıma geldi. Sopayı alacağını sanmıştım ama elimin üstünden tuttu ve sopayı hareket ettirdi. "Bu şekilde sileceksin" dediğinde durup ona baktım. Aşırı yakındık. Mavi gözleri birkaç saniyeline yüzümde gezdikten sonra soğuk bir şekilde benden ayrıldı.
"Neyse işte böyle yerler silinir." Dedikten sonra camlara baktı. "Camları ben siliyorum. Senin o kısa boyun yetişmez" dedi ve camların yanına doğru ilerledi. İstemsizce gülümsemiştim. Peki neden?
"Hadi hadi. Kaytarma" dediğinde gülerek yerleri silmeye başladım.
Ne kadar süredir buradayım bilmiyorum. Balım yanımıza gelmişti. İlkte Oğuzu burada beklemiyordu. Ama bana yardım ettiğimi söylediğimde inanmamıştı. Yardım etmek istedi ama derslerinden geri kalmasını istemediğim için onu geri sınıfa göndermiştim. Yerleri bitirmiştim ve şimdi de sahneyi siliyordum. Oğuz da duvarları silmişti. Sonra sıkıldığını dile getirdi ve telefondan müzik açmıştı. Açtığı şarkıyı biliyordum. Oğuzun sesini duyduğumda arkamı dönüp ona baktım. Gözlerini kapatmış ve şarkıya eşlik ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Takıntılı Sosyopat ( KİTAP OLDUU!)
Teen FictionBambaşka bir şehirde hiç beklemediği bir hayat Alevi bekliyordu. Annesi ve babasının boşanması ile Bursa'ya taşındılar. Şan şöhret hayatlarını İstanbul da bırakmışlardı. Artık farklı bir hayatları vardı. Taşındığı semtte hiç beklemedik olaylar geliş...