"Yıkıp geçin sosyopatlar..."
Emir “S-sevgili ben yanlış görmüyorum demi? Alev, Ateş’in elini mi tutuyor?” dediğinde gülerek Ateş elini havaya kaldırıp öptü.
Mert “V-Valla öptü de?” dediğinde gülerek sandalye çekip yanlarına oturduk.
Savaş “Sonunda Atev oldu. Allah’ım sana çok şükür” dediğinde gülmeye başlamıştık.
Ateş “ Atev ne? Alev Ateş desenize ne saçma isimler koyuyorsunuz” dediğinde Mert gülerek araya girdi.
“Şimdi kardeşim o dediğin saçma şeye ship deniyor, iki kişiyi birbirine yakıştırıyorlarsa başından iki harf birinden alıyor diğerinin de son iki harfini alıp birleştiriyor” dediğinde Ateş, Mert’e uzaylı görmüş gibi bakıyordu.
“Mert kanka fazla zorlamasan mı? Bunun beyni almaz” dediğimde Ateş kaşlarını çatarak bana döndü.
“Ha malım yani?” dediğinde başımı iki yana salladım.
“Hayır mal değilsin, katıksız öküz artı salaksın” dediğimde masadaki herkes gülmeye başlamıştı. Ateş gözlerini devirerek beni kendine çekip yanağımdan öpmüştü.
“Alırım demiştim o öpücüğü” dediğinde sinirle omuzuna vurdum.
“Ah Alev! Ayrıldığımız o evrede sen evde boks mu çalıştın” dediğinde ona aldırmadan önüme döndüm. Acaba canını çok mu acıtmıştım, gerçi abartıyor benim vurduğum ne ki?
Ateş omuzunu tutarak geri masaya döndü. Onlarla konuşurken omzunu gözüme çarpıyordu. Sanırım biraz canını yakmıştım.
Kahvaltılarımızı yaptıktan sonra erkeklerden ayrılmıştık. Koç onları çalıştırırken Balımda bizim çalıştırıyordu. Sağ- sol aşağı yukarı zıplamaktan yorulmuştuk.
“Balım az ara verelim hem yarışa daha çok var” dediğimde Balım başını iki yana salladı.
“Olmaz, hem yarışa daha var diyorsun ama yarış 2 gün sonra ondan sonra kamp” dediğinde kaşlarımı çattım.
“Kamp?” dediğimde gülerek yanıma oturdu.
“Koridorda öğretmenler konuşurken duymuştum. On beş karne tatiline girmeden önce bizi haftaya ormana götüreceklermiş, bir hafta kamp yapacağız, oyunlar, sohbetler, Ateşş başındaa eğlencelerrr” diye son cümleyi uzattığında elimle sırtına vurdum.
“Ah Alev! Sen bugün vurmalara doyamıyorsun sanırım. Ateş bir ben iki, üçüncüsü kim acaba?” dediğinde gülerek ona baktım.
“Hak edene bundan sonra tokat” dediğimde gülerek suyumdan bir yudum aldım.
“Kalk bu kadar olmaz!” diyerek beni tutup ayağa kaldırmıştı. Harika işkence saatlerimiz başlıyor…
🔥🍯☠🗡
Balımdan kurtulup kendimi odama atmıştım. Üzerimde ki ter kokusundan kurtulmak için banyoya girdim. Sıcak bir duş alarak üzerimdeki hem terden hem de yorgunluktan arınmaya başladım.
Havluyu üzerime sıkı bir şekilde sardıktan sonra odaya geçecektim ama odanın içinde tok ve kalın bir ses duyduğumda içeriye geçme düşüncem suya yatmıştı.
“Abi kes artık! Senin sözü dinlemiyorum anlıyor musun! O kızdan uzak durmayacağım, sende elinden geleni ardına koyma tamam mı! Eğer zerre beni seviyor, kardeşim diyorsan sevdiğim kadınla mutlu olmama karışmazsın!..O bana zarar vermiyor…Sen ona zarar veriyorsun, korkutarak, tehdit ederek her şeyi yapıyorsun. Anla artık ne o kız beni bırakacak nede ben onu…Evet son sözüm bu…Eğer Alevin kılına zarar gelsin, kafası karışsın bunu senden bilirim!” Ateş bağırarak konuşuyordu. Anlaşılan bu konuştuğu kişi Rüzgardı. Ona bağırıyor, çağırıyor, küfür etmiyordu ama küfür eder gibi ağır konuşuyordu.
“Hayatımı siktin sen!” diye bir gürültü duyduğumda telefonu fırlattığını anlamıştım. Kapıyı aralayıp ona baktığımda yatağa oturmuş. Başını ellerinin arasına almış duruyordu.
“Ateş?” dediğimde kafasını kaldırıp gülümseyerek bana bakıyordu.
“Sen burada mıydın?” dediğinde acısını gizlemeye çalışarak gülümsedi. “Neden kapıya saklanıyorsun?” dediğinde son anda durumum aklıma geldi.
“Şey…Aaa…Se-sen”“Anladım, al hadi üstünü” diyerek kafasını önüne eğmişti. “Bakmıyorum” dediğinde hızla koşup hazırladığım üstümü alıp banyoya girdim. Arkamdan güldüğünü duymuştum. Kızararak hemen üstümü değiştirip odaya geçtim. Hala düşünceli bir şekilde yere bakıyordu. Karşısına geçip oturdum.
“İyi misin sen?” dediğimde gülerek yüzüme baktı.
“Tabi iyiyim, sen varsın, beni affettin ve bir tatildeyiz” dedi elimi tutarak ama acısı vardı ve yalan söylüyordu.
“Ateş, abinle konuştun duydum. Yine bizi onaylamıyor değil mi?” dediğimde iç çekti.
“Evet, neymiş ben sana zarar vermiyormuşum, sen bana zarar veriyormuşsun. Yalan! Sırf o uyuşturucu işini yapmayacağımı bildiği için bunu yapıyor”
“Bizi asla bırakmayacak, sürekli aramızı açacak “dediğimde elimi tutarak beni kendine çekti. Dizine oturduğumda sıkıca sarılmıştı. “ Aramızı bundan sonra açamayacak, seni benden, beni de senden uzaklaştıramayacak” dediğinde bende ona sarıldım.
“O hatayı bir kere yaptım, bir daha yapmayacağım” dediğinde ondan uzaklaştım. Gülümseyerek yüzüme baktı. “Sahilde yürümeye ne dersin?” dediğinde gülerek ayağa kalktım.
“Hadi gidelim” dedim ve koşarak kapıya doğru yürüdüm.
“Sadrazam Alev Gürsoy durur musunuz?” dediğinde durup ona baktım. Gülerek başını gösteriyordu. “Havlu?” dediğinde elimi kafama götürdüm. Gülerek ona baktığımda havluyu kafamdan aşağı indirdim.
“Anlaşıldı saçlarımı kurutmam lazım” dedim ve saçlarımı hızla kuruttum. Çok sürmeden otelden çıkıp sahilde yürümeye başladık. Taşlık yerden geçip kumların üstünde yürüdük. Birden aklıma gelen şeyle durdum ve ayakkabılarımı çıkarttım. Ateş ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu. Ayakkabıları çıkartıp elime aldım.
“Kumun üstünde, çıplak ayaklarımla yürümek istiyorum” dediğimde Ateş gülerek benim yaptığımı yaptı. Kumların üzerinde yürümeye başladığımızda Ateş derin bir iç çekti.
“Bazen abime karşı çıkıyorum, ama sonra içimde ki bu vicdan beni bitiriyor, ailemden son kalan kişi o…Annem, babam öldü sadece abim kaldı. Ama oda sınırlarınız fazla zorluyor, beni korumak istiyor ama fazla karışıyor.” Diye isyan ediyordu, ayağını kuma sertçe vurarak yürüyordu.
“Seni hayatımdan çıkartmak istiyor, ama buna izin vermeyeceğim! Zamanla alışacak bu duruma, hala bizi ayırmaya uğraşırsa o zaman karşısında seni değil. Kardeşi ile karşılaşacaktı” dediğinde kolundan tutup durdurdum. Abisini ne kadar sevmesem, hatta nefret etsem de aralarının açılmasını istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Takıntılı Sosyopat ( KİTAP OLDUU!)
Ficção AdolescenteBambaşka bir şehirde hiç beklemediği bir hayat Alevi bekliyordu. Annesi ve babasının boşanması ile Bursa'ya taşındılar. Şan şöhret hayatlarını İstanbul da bırakmışlardı. Artık farklı bir hayatları vardı. Taşındığı semtte hiç beklemedik olaylar geliş...