"yıllardır kocaman, karanlık, dipsiz bir uçurumdan düşüyorum..."
Edebiyat dersi bitmişti. Saatler sanki şimdi çalışmaya başlamıştı. Şuan altıncı dersteydik son üç dersimiz kalmıştı. Ama benim aklım hala Ateşin söylediği sözdeydi. Aşk bir ateştir...
Balımla bahçede oturuyorduk. Aklım sürekli o kızdaydı? Ateş kimse ile olmazken neden onunla olmuştu? Aşk mı? Yoksa çıkar için mi? "Sence açılsam ne olur?" Balımın sesini duyduğumda ona döndüm.
"Neye açılsan anlamadım?"
"Sen daldın gittin nereye daldın?"
"Yok dalmadım ya" dediğimde Balım hafif eğilerek arkaya bakmıştı. "Geliyorlar" dediğinde arkamı döndüm. Emir önde ve arkasında Savaş ile Mert vardı. En son Ateş çıkmıştı. Sınıftaki hali yok olmuştu. Yine belalı, kin dolu haline dönmüştü. Ağır ve sert adımlarla her zamanki yerlerine geçmişlerdi. Bal rengi gözlerinin içinde ne fırtınalar dönüyor Ateş? Senin kinin, öfkenin kaynağı ne?
"İşte yine daldın." Balımın ses ile ona bakmayı bıraktım. "Dalmadım sadece sabah Ateşin sınıfta söylediği söz aklıma kaldı. O kadar" dediğimde Balım sinsi bir şekilde sırıtmaya başlamıştı. Ah harika kesin bu cümlemin altında bir şey bulmuştu.
"O gülüşünü hemen yok ediyorsun. Sadece söz güzel. Gör ki hangi kitaptan çalmıştır. " dediğimde Balım sürekli bir bana bir Ateş'e bakıyordu.
"Sınıftaki o sözleriniz... Kızma ama-"
"Sakın!"
"Ya tamam dur. Sadece sözleriniz sanki birbirinize uygun gibi yani...O aşkı ateşe kendine benzetiyor gibi geldi bana sende aşkı aleve yani sende kendine benzetiyor gibiydin." Dediğinde kaşlarımı çattım. Ona cevap vereceğim sırada zil çalmıştı. Yerden kalkıp Balıma hiçbir şey söylemeden okula girdim. Balım gülerek arkamdan geliyordu. Sınıfa girmeden önce kantine uğradım ve bir tane su aldım.
"Sanırım birinin soğuk suya ihtiyacı var ha?" dediğinde öksürerek Balıma baktım. Gülerek sırtıma vuruyordu.
"Ya şu muhabbeti kapatır mısın? Yoksa bu suyu kafandan aşağı mı akıtayım. "
"Ne yalan mı ama, o sözleriniz, bakışlarınız." Dediğinde gözlerimi devirmiştim.
"Sen benim sözlerimi çalıyorsun yalnız. Ayrıca bana aşkla ilgili şeyler anlatacağına sen daha aşkını kabul ettin mi?" dediğimde bakışlarını kaçırmıştı.
"Nasıl oluyormuş canım benim, bence soğuk suya senin ihtiyacın var." Dediğimde dilini çıkartıp gözlerini devirdi. Sınıfa girdiğimizde gördüğümüz manzara ile olduğumuz yerde durmuştuk. Ateş ve Oğuz kavga ediyordu.
"Oğlum sen annen ve baban vurulurken bile korkakmışsın. Şimdi karşıma geçip beni korkutmaya mı çalışıyorsun ha?" Duyduğum şeyle dona kalmıştım. Oğuz az önce ne söylemişti? Annen ve baban vurulurken...Vurulmak... Gözlerim istemsizce dolmaya başlamıştı. Oğuz bu cümleyi söylediğinde elimdeki pet şişe yere düşmüştü. Ateşin annesi ve babası ölmüş müydü? O yüzden mi Ateş böyle... İşte şimdi eksik parçalar yerine oturuyordu. Oğuz gülerek ona bakarken onu ilk kez bu kadar vicdansız görmüştüm. Balım haklı. Oğuz gerçekten tehlikeli ve kötü birisi...Vicdanı olan birisi bunu dile getiremezdi. Oğuz bana yalan yüzünü göstermişti. Şuan kendimi Ateşin yerine koyuyorum...Oğuz bana bunu söyleseydi net yıkılırdım. Ama Ateş bundan etkilenmemiş gibi sinsi bir şekilde gülümsedi.
"Bende senin zayıf noktalarını biliyorum ama, güçlü tarafından vurmak benim karakterim. Sense benim zayıf noktama vuruyorsun bu da senin karaktersizliğin. Farkındasın aslında güçlü tarafımla baş edemeyeceğini bildiğin için böyle davranıyorsun" dediğinde Oğuz sinirli bir şekilde Ateşe bakıyordu. Ateş ise içi ne kadar kan ağlasa ona gülümsüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Takıntılı Sosyopat ( KİTAP OLDUU!)
Teen FictionBambaşka bir şehirde hiç beklemediği bir hayat Alevi bekliyordu. Annesi ve babasının boşanması ile Bursa'ya taşındılar. Şan şöhret hayatlarını İstanbul da bırakmışlardı. Artık farklı bir hayatları vardı. Taşındığı semtte hiç beklemedik olaylar geliş...