"ikisi de hayatta değillermiş gibilerdi..."
Yazardan
Apar topar Alevi hastaneye kaldırırlar. Günlerdir uyanmasını beklerler. Balım ağlayarak camdan onu izler... Elini cama koyduğunda Alev'in sarılı olan bileklerine gözleri kaymıştı. İçinden Ateşe olan nefret bir kez daha artmıştı. Emir, Ateşe ulaşmaya çalışıyordu ama sanki ikisi de bu hayattan kopmaya amaçlıyorlardı. Sanki ikisi de hayatta değillermiş gibilerdi... Yada birisi savaşmayı seçiyordu. Balım ela gözlerini Alevin bileklerinden çekip yüzüne çevirmişti. Uzun bir süre baktıktan sonra heyecanla Emire bağırdı.
"Emir! Emir gözleri!" sadece bunu söylüyordu. Mutluluktan cümleleri bir araya getiremiyordu. Balımın sesi hastanenin koridorunda yankılanıyordu. İşte o an bütün herkes cama toplanmıştı. Emir, Balım, Savaş, Mert...Herkes buradaydı. Bir kişi dışında...
Alev'in bilinci yavaş yavaş geliyordu. Gözlerini usulca açtığında ilkte bir şey göremedi. Gözlerini sıkı bir şekilde kapatıp açtığında etrafı daha net görüyordu. En son ne olduğunu hatırlamaya çalıştı. Zihni çok karışmıştı. Ama sonra olanlar aklına bir film şeridi gibi geçip gitmişti. Ateş ile ilk tanışması, bakışları, kokusu, ve sonra geriye kalan acı anıları...Gözleri dolarak camın arkasındakilere tek tek baktı. Annesi yaşlı gözlerle "Yavrum sonunda uyandı" demişti. Alev o kalabalığın içinde onu arıyordu. Ama o yoktu...Yoktu... Sol gözünden bir yaş aktı...Alev bakışlarını onlardan kaçırıp sarılı olan bileklerine kaydı. İçinden başaramadım! Diye bağırıyordu.
"Alev!" Alev gözlerini bileklerinden çevirdi. Ve odaya giren Balıma dolu gözlerle baktı.
Balım tedirgin bir şekilde yanına geldi. "Ne yaptın sen?" dedi titreyen sesi ile, Alev bunların hiç birini umursamıyordu. Bilekleri acımıyordu...Onun ruhu, kalbi açıyordu. Yattığı yerden temkinli bir şekilde doğruldu. Birden içinde tuttuğu bütün çığlıkları o hastane odasında attı.
"Aaaah! Bitirdim! Beni duyuyor musun Ateş! Her şeyi kaybettim!" Bir yandan bağırıyordu, bir yandan deli gibi ağlıyordu. Balım, Alevin bu halinden korkup doktorları çağırmaya gitmişti. Kısa bir süre sonra odaya doktor gelmişti ve sakinleştirici vererek onu geri uyutmuşlardı.
Alev uyuduğu zaman herkes ne yapacağını düşünmeye başladı. Alevle ilgilenen doktor yanlarına geldi.
"Hastamız ağır olaylar yaşamış, bu çok belli oluyor. Hayattan kopmayı da denemiş" diye söze girdiğinde Savaş araya girdi.
"Peki ne yapacağız? Onu böyle bırakamayız" dediğinde doktor başını olumlu bir şekilde salladı.
"Onun neden böyle olduğunu söyleyemem. Ama benim tavsiyem bir psikoloğa danışmanız. Alevin intihar etmesi çok büyük bir sorun. Yaşadığı şeyi tekrar kaldıramayıp intihar edebilir. O yüzden size önereceğim psikoloğa baş vurun" diyerek doktor yanlarından ayrılmıştı. Doktor bilmiyordu ama o dörtlü Alevi neden böyle olduğunu biliyorlardı.
Alev acısı ile baş ederken Ateş'in ondan bir farkı yoktu. İntihar etmiyordu ama o çoktan ölmüştü. Sevdiği kadının ona ihanet ettiğini düşünüyordu. Herkesle iletişimi kesmişti. Kendini şehir hayatından çekmişti. Ve dağ evine kapatmıştı. Bir aya yakın orada duruyordu. Hiç kimseyle konuşmuyordu ama olanları biliyordu.
Alevin intihar ettiğini duyduğunda evi yerli bir etmişti. Ama ona olan bu hainliğini unutamıyordu. Yanına gidecekti, gidemiyordu. İlk zamandaki siniri yoktu ama ona karşı hala bir öfke barındırıyordu. Sevdiği kadının böyle bir şey yapabileceği aklından geçmiyordu. Unutmaya çalışsa da unutamıyordu. Gece olup kafasına yastığa koyduğunda yaşadığı bütün anılar gözünün önüne geliyordu. Bakışları, gülüşü, yüzü...Zihninden silinmiyordu. Uyurken bir kabusun içindeydi, uyanıkken bir kabusun içindeydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Takıntılı Sosyopat ( KİTAP OLDUU!)
Teen FictionBambaşka bir şehirde hiç beklemediği bir hayat Alevi bekliyordu. Annesi ve babasının boşanması ile Bursa'ya taşındılar. Şan şöhret hayatlarını İstanbul da bırakmışlardı. Artık farklı bir hayatları vardı. Taşındığı semtte hiç beklemedik olaylar geliş...