"Mayınlarda sessizdir, ta ki üzerlerine basana kadar..."
Uykumun arasında çıt, çıt diye bir ses duyuyordum. Sanki birisi sürekli ışığı kapat açıyor gibi... Gözlerim kapalıydı ama bir ışık gidip geliyordu. Yatağımda bir ağırlık hissettiğimde gözlerimi açtım. Açmam ile çakmağı görmem bir oldu. Korkarak yerimden doğrulduğumda gördüğüm kişi ile korkum iki katına çıkmıştı. Ateş elinde çakmak ile bana bakıyordu. Çakmayı bir yakıp bir söndürüyordu.
Tehlikeli bir ses tonu ile "Sonunda uyandın" dedi. Kendimi itebildiğim kadar geriye itmiştim.
"S-senin evimde...Hatta odamdan ne işin var. Nasıl girdin" korkumdan cümleleri bir araya getiremiyordum. Evime nasıl girmişti. Odama nasıl gelmişti. Ateş hiçbir şey söylemeden cama bakmıştı. Camı açık bırakmıştım. Geri Ateşe döndüğümde ürkütücü bir şekilde bana bakıyordu.
"Şimdi şu tokat atma mevzuna gelelim" dediğinde anneme bağıracaktım ama Ateş bunu anlamış olmalı ki benden önce davranıp eli ile ağızımı kapatmıştı.
"Sakın bağırma, yoksa hiç acımam o güzel tenine bir iz bırakırım" dediğinde istemeyerek de olsa bağırma fikrimi iptal etmiştim. Gözlerim korkudan dolmuştu. Başımı hızlı bir şekilde salladığımda elini ağzımdan temkinli bir şekilde çekmişti.
"Eğer bağır hiç acımam." Dediğinde tekrar korkarak başımı salladım. "Önce bir sorum var. Neden Oğuzun evine gittin. Ve neden orada uzun bir süre kaldın." dediğinde kaşlarımı çatarak ona baktım. Bunu nerede biliyordu? Benimi takip etmişti. Yok artık. Gerçi bu manyak intikam almak için her şeyi yapar.
"S-sen bunu nere-"
"Soruma cevap ver. Neden uzun bir süre orada kaldın" dediğinde korkarak yerimden sıçradım.
"Arabasına uyuya kalmıştım. O da beni evine götürmüş. Zaten hemen kendime geldiğimde Balıma-"
"Tamam o kadar detay istemedim. Demek kendine Oğuzu hedef seçtin. Senden beklenir" dediğinde sinirle yumruklarımı sıkmaya başladım. Tırnaklarım avucumu acıtıyordu. Ama eğer bu sefer sinirle konuşur isem dönüşü olmayan bir yola girebilirdim.
"Yine beni tanımadan yargılıyorsun. Ve ben asla bir erkek peşinde koşmam" dediğinde Ateş bana cevap vermedi. Ama elindeki çakmak öyle parlaktı ki gözlerinin rengini daha çok ortaya çıkartmıştı. Gözlerinin içindeki öfke elle tutacak kadar büyüktü.
"Oğuz denen puştla aran iyi o zaman" dediğinde başımı iki yana salladım. Ateş anında kaşlarını çattı.
"Hayır sadece birkaç kez bana yardım etti o kadar" dediğimde Ateş sinsi bir şekilde gülümsedi.
Ağır bir şekilde "güzel" dediğinde çakmağı dibimden çekti. "Şimdi beni iyi dinle bela topu, Oğuzla arkadaş ol. Hatta grubuna katıl. Ne konuşurlarsa bana bildir "dediğinde kaşlarımı daha çok çattım.
"Neden bunu yapacağım? Benden intikamını almadın mı? "
"Eğer yapmaz isen o tokat'ın acısı daha kötü bir şekilde sana geri dönecek" dediğinde elindeki çakmağı gösterdi. "Umarım anlatabiliyorumdur" dediğinde başımı salladım.
"Güzel o zaman benim bir işim kalmadı. " diyerek pencereye doğru yürüdü. O çıkmadan önce kendimi toparladım ve sesimi bularak ona seslendim.
"Ateş" dediğimde elindeki çakmağı cebine atıp bana döndü.
"Benden de sana bir tavsiye, mayınlarda sessizdir. Ta ki üzerine birisi basana kadar. Umarım anlatabilmişimdir" dediğimde Ateş temkinsiz bir şekilde gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Takıntılı Sosyopat ( KİTAP OLDUU!)
Teen FictionBambaşka bir şehirde hiç beklemediği bir hayat Alevi bekliyordu. Annesi ve babasının boşanması ile Bursa'ya taşındılar. Şan şöhret hayatlarını İstanbul da bırakmışlardı. Artık farklı bir hayatları vardı. Taşındığı semtte hiç beklemedik olaylar geliş...