"Sen Ateşinle her yeri yakar isen bende Alevimle her yeri yaklarım"
Ateş korkunç bir şekilde bana bakıyordu. Hızla bileğimi elinden kurtardım.
"Sana ne oluyor? Parti senin partin değil. Okulun partisi" artık yeter! Üzerimde bir hükmü yoktu. O git dediği için asla bu partiden gitmem. Ateş sinirle tekrar bileğimi tuttu.
"Sana gidiyorsun dedim. Lafımı ikiletme"
"İkiletir isem ne olur?" dediğimde dişlerini sıkmaya başladı. Bunu çene kasından anlayabiliyordum. Evet onu sinirlendirmiştim. Ama neden durduk yere partiden gidecekmişim ki? Ayrıca bu parti okulun onun kendi kurduğu bir parti değil! Bana biraz yaklaştı. Ve kulağıma fısıldadı.
"Depo gününü unutma!" dediğinde benden uzaklaştı. Evet korktum. Ama bu sefer geri çekilmeyeceğim. O inat ise ben ondan iki kat daha inadım. Ayrıca bana zarar vermez.
"Unutmuyorum. Ama sende şunu unutma. Bu parti senin değil. Okulun kurduğu bir parti. Ve bende o okulun bir öğrencisiyim." Dediğimde Ateş sakinleşmeye çalışır gibi bir hali vardı.
"Sen bu okulun bir öğrencisi değilsin. Sen buraya ait değilsin. Senin ait olduğun yer. İstanbul burası değil!" dedi bütün kinini kusarak. "Şimdi beni daha fazla sinir etmeden defol git" dedi.
"Senin derdini anladım ben ya" dediğimde tek kaşını kaldırıp hafifi gülümsedi. Ama ukala bir şekilde "Beni diğerleri gibi kontrol etmek istiyorsun. Ama başaramıyorsun. Diğerlerinin üzerinde bir hükmün var ama o hükmü benim üzerimde kullanamıyorsun. O yüzden beni buradan göndermeye çalışıyorsun. Fakat şunu unutma Ateş Ozansoy. Sen Ateşinle her yeri yakar isen bende Alevimle her yeri yakarım." Dediğimde Ateş daha soğuk bir şekilde bakmaya başladı. Öyle kötü bakıyordu ki. Bu deli cesaretimin nereden geldiğini bir türlü çözememiştim.
"Demek ben her yeri yakar isem sende alevinle her yeri yakarsın ha?" dedi ve üzerime doğru yürümeye başladı. Geri adım atacağım sırada bileğimden tutup kendine çekmişti. Kulağıma doğru eğildi. "Peki ben ateşimi yatakta-" cümlesini tamamlamadan yüzüne sertçe vurmuştum. Bu bardağı taşıran son damlaydı. Tokat'ımın hızı ile kafası yana yatmıştı. Ne cüretle benimle böyle konuşabilirdi! Etrafıma baktığımda birkaç kişi bizi izliyordu. Ateş korkunç bir şekilde bana döndü. Ve tehlike dolu bir ses ile "İşte bunu yapmayacaktın" diyerek beni kucağına almıştı. Ne oluyor!
"Ateş indir beni!" dediğimde çoğu kişi bana bakıyordu. Balımla göz göze geldiğimizde Emir onu tutuyordu. Vay adi piç seni! Parti alanından dışarı çıktığımızda sırtım üşümeye başlamıştı.
"Alevin sönsün mü? Küçük bela" dediğinde olduğum yere baktım. Havuzun başında duruyordu. Atacak mı?
"Hayır Ateş!" dediğimde Ateş kötücül bir şekilde gülümsedi. "Ne oldu o deli cesaretine. Tokat'ı atarken pek asidiniz."
"Ateş tamam sen kazandın indir beni!" dediğimde gülmeye başladı.
"Ama oldu mu? Birden asiliğini köreltiyorsun." Dediğinde arkadan Balımın bağırmasını duymuştum.
"Emir, o elini bir yere sokmadan önce bırak lan!"
Ateş'in elinden kurtulmaya çalışıyordum ama çok sıkı tutuyordu. Hatta ne kadar debelenir isem o kadar sıkı tutuyordu ve bu da benim canımı yakıyordu.
"Evet Alevcim. Sana intikam günü demiştim ya..." dediğinde bakışlarım geri onun bal rengi gözlerine döndü. Gözlerinin içi alev, alev yanıyordu.
"Ateş lütfen..." diyerek boynuna yapışmıştım. Şuan bu soğuk suya girmemek için her şeyi yapabilirdim.
"İntikamımı ben her zaman alırım. İntikam gününe hoş geldin." Dediğinde belimdeki ve bacaklarımdaki kavurucu ateş yok olup buza dönmüştü. Sanki vücuduma bir sürü iğneler saplanmış gibiydim. Su aşırı derece de soğuktu. Gözlerimi suyun altında açtığımda Ateş'i de çektiğimi anlamıştım. Havuzdan çıkmak için yüzdüm. Yüzeye çıktığımda bir çok kişi bize bakıp gülüyorlardı. Şuan hiç birini düşünemezdim. Bedenim tir, tir titriyordu. Dişlerim tıkırdıyordu. Havuzun kenarına doğru yüzdüm. Çıkmaya çalışıyordum ama elim kayıyordu. Birden birisi elimi tutmuştu. Kafamı kaldırdığımda bu kişi Oğuzdu. Ellerimden tutarak beni havuzun içinden çıkartmıştı. Tir, tir titriyordum. Oğuz üzerindeki ceketi üzerime koydu ve beni havuz kenarından götürmeye başladı. Arkamı korkarak baktığımda Ateş havuzun kenarında sinirli bir şekilde Oğuz ve bana bakıyordu. Islanmış saçlarını geriye atıp havuzdan çıkmıştı. Ona daha fazla bakmadan önüme döndüm. Oğuz beni arabasına getirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Takıntılı Sosyopat ( KİTAP OLDUU!)
Teen FictionBambaşka bir şehirde hiç beklemediği bir hayat Alevi bekliyordu. Annesi ve babasının boşanması ile Bursa'ya taşındılar. Şan şöhret hayatlarını İstanbul da bırakmışlardı. Artık farklı bir hayatları vardı. Taşındığı semtte hiç beklemedik olaylar geliş...