"Ben belayı kendime çekiyorum..."
Yarım saat sonra Emirin evine gelmiştik. Evi gerçekten çok güzeldi. Eve girdiğinde seni uzun bir koridor karşılıyordu. Ve solunda 2 tane kapı vardı. Koridorun bittiği yerde bir kapı ve sağ da ise mutfak ve salona vardı. Evi gerçekten de güzeldi.
Emir mutfağa girdiği sırada arkamızdan bağırdı. "Eviniz gibi davranın kızlar" dedi. Ateş hiçbir şey söylemeden solda bulunun ilk kapıdan girdi. Sanırım Emir ile ikisi bu evde kalıyordu. Balımla salona girdik ve onları beklemeye başladık. Emir elinde çerezlerle yanımıza geldi ve oturdu.
"Evet ilk ne yapıyoruz" dediğinde bakışlar bana kaydı. "Konu ile ilgili resimler bulalım. Onları fon kartona yapıştıralım ve konunun en önemli yerlerini altına yazalım. Ve bir tane de slayt hazırlayalım" dediğimde ikisi de beni onaylamıştı. Emir birden gülmeye başlamıştı.
"Niye gülüyorsun?" dediğimde gülmesini dindirmeye çalıştı.
"Acaba Ateş ile kardeş olabilir misiniz? Kafalarınız aynı da" dediğinde içeriye Ateş girmişti. Elimdeki biyoloji kitabını masaya bırakıp Emire sertçe baktı.
" Ne kardeşliğinden bahsediyorsun Emir"
"Yok bir şey kardeşim. Gel otur" dediğinde Ateş bize kısa bir bakış attıktan sonra Emirin yanına oturdu.
Emir "Alev diyor ki. Konu ile ilgili resimleri bulalım altlarına önemli yerlerini yazalım ve bir tane de slayt yapalım diyor. Ne diyorsun?" dediğinde Ateş kendini geriye attı.
"Tamam yapsın" dediğinde kaşlarımı çatarak ona baktım.
"Yapsın derken? Farkındasın demi? Bu ortak bir ödev. Yani sende yapacaksın"
"Buna sen mi karar veriyorsun küçük bela topu" yok gerçekten de ağız burun dağıtacağım! Sakin ol...Sakin ol Alev.
"Tamam sen yapma. Biz yaparız." Dedim ve biyoloji kitabını elime aldım ve konumuzun olduğu sayfayı aramaya başladım. "Tamam o zaman bizde resimleri bulalım." Diyerek Emir yerinden kalktı ve bilgisayarı aldı. Balımla resimleri seçmeye başlamışlardı.
Ateş "136. Sayfada küçük bela" dediğinde kitaptan kafamı kaldırdım ve ona baktım. Sonra sayfaları çevirdim ve 136. Sayfada durdum. Evet konumuz burası. Ona bir şey söylemeden konuyu okumaya başladım. Masanın üstünde bulunan kırmızı kalemi aldım ve önemli yerleri çizmeye başladım.
Önemli yerleri işaretledikten sonra A4'e yazmaya başladım. Ateş telefonu ile oynadıktan sonra kalkıp yanımıza geldi. Emirlerin çıkarttığı resimlere baktıktan sonra fon kartona dizmeye başladı. Benim yazdığım diğer kağıtları eline aldı ve okudu.
"İyi de bunlar önemli yerler değil ki" dediğinde kafamı kaldırıp ona baktım.
"Ne demek önemli yerler değil. Bas baya önemli yerler. Hoca derste buranın üstünde çok durdu."
"Hayır önemli olan yerler şurası" diyerek önümdeki kitabı aldı. Eline farklı renkte bir kalem aldıktan sonra işaretlemeye başladı.
"İşte buraları önemli küçük bela " dediğinde işaretlediği yerle baktım. Sonra sinirle ona döndüm.
"Madem o kadar iyi biliyordun neden orada oturdun. İki saat bunları yazdıktan sonra mı? Aa yanlış diyorsun" dediğimde Ateş belli belirsiz bir şekilde gülümsemişti.
" Yanlış yazmışsın. Baştan başla yazmaya" dediğinde sinirle kalemi sıkmaya başladım.
"Emredersiniz Ateş Bey" dediğimde geri yerine oturdu. "Bak işte o emir işlerini çok iyi yapıyorum" dediğinde sinirle yerden kalktım ve karşıdaki koltuğa oturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Takıntılı Sosyopat ( KİTAP OLDUU!)
Novela JuvenilBambaşka bir şehirde hiç beklemediği bir hayat Alevi bekliyordu. Annesi ve babasının boşanması ile Bursa'ya taşındılar. Şan şöhret hayatlarını İstanbul da bırakmışlardı. Artık farklı bir hayatları vardı. Taşındığı semtte hiç beklemedik olaylar geliş...