" O kazıklarını senin için bekletiyorum senin için biriktiriyorum canım"
Ateş cümlemi tamamladığında başımı salladım. Düşünceli bir şekilde başını sallayarak bahçede gözlerini gezdirdi.
"Ben abimle konuşurum. Durumu öğrenirim" dediğinde içim biraz daha rahatlamıştı. En azından Ateş sayesinde bir nebze de olsa Rüzgar bizden daha doğrusu annemden uzak durur. Ateş beni kendine çekerek sıkıca sarıldı.
"Evet o problemi çözdüğüme göre" diyerek bakışlarını dudaklarıma indirmişti. "Ödülümü alabilir miyim?" dedi. Bal rengi gözlerinin içinde sinsi bir parıltı geçtiğinde gülerek azıcık ondan uzaklaştım.
"Hayır daha problemi çözemedin. Ve ödülünde yok" dediğimde küçük bir çocuk gibi dudaklarını büzerek bana baktı. Bu hali o kadar sevimliydi ki, ellerim ile yanaklarını sıktım. Gülümseyerek ellerimin içini öptüğünde az önceki yaşlı adam geri gelmişti. Masayı donattıktan sonra afiyet olsun diyerek yanımızdan ayrılmıştı. Çok sevimli tontiş bir amcaydı.
Ateşle kahvaltımızı yaparken birden durup beni izlemeye başladı.
"Ne yapıyorsun? Kahvaltına devam etsene"
"Bu manzara karşısında doydum ki ben" dediğinde gülerek önüme döndüm ve kahvaltıma devam ettim ama birisi beni izlerken yiyemiyordum. Durup geri ona döndüm.
"Ateş lütfen, kahvaltını yapar mısın? Sen bakarken bende yiyemiyorum" dediğimde gülerek önüne döndü ve kahvaltısına devam etti.
Ateşle yarım saat kafede oturup konuştuktan sonra kalkmıştık. O abisi ile konuşacaktı bende annemle konuşacağım. Artık şu konu her ne ise açıklığa kavuşacaktı.
Okula geldiğimizde bahçede kimse yoktu. Sınıfa girdiğimizde herkes dersteydi. Öğretmenden özür dileyip yerimize geçtik. Balım koluma vurup kaş göz hareketleri yaparak Ateşi göstermişti.
"Neredeydiniz siz?" Dediğinde hafif gülümsedim.
" Kafeye gitmiştik. "
"Ooo hızlı çıktınız bakıyorum. Ateş'ten hiç beklenmedik hareketler bunlar"
"Bende beklemiyordum ama..."diyerek arkamı dönüp ona baktım. Emirlerle bir şeyler konuşuyorlardı. "Ama... Artık o eski haline dönüyor" dediğimde bakışlarını bana çevirmişti. Gülerek göz kırptığında önüme dönerek sabah olanları bir, bir Balıma anlatmaya başladım.
Ateşten🔪
Emirin yanına oturduğum da Mert ve Savaş arkasını dönerek bana baktı. Aklım hala o ses kaydındaydı. Bir şeyden emin olmadan da Aleve söylemek istemiyordum. Ondan bir şey sakladığımı dün gece anlamıştı ama bunu şuan ona söyleyemem. O ses bana ait olamazdı. Ben öyle bir şey emretmediğime adım gibi emindim.
Savaş "Doğukan hep senin emir verdiğini söyledi. " dediğinde sinirle Savaşa baktım
"Savaş ben öyle bir emir vermedim. Versem hatırlarım değil mi?" Dediğinde Emir araya girdi.
"Ateş kızma ama o hastalığın başlamış olmasın." Dediğinde gözlerimi devirdim
"Hayır Emir başlamış olamaz. Başlasa ilk burnum kanar ve başım döner. Ama gördüğün üzere sapa sağlamım. Ses kaydını aldınız mı?" Dediğimde Mert cebinden bir telefon çıkartıp önüme koydu.
" Doğukan'ın telefonu, ses kaydı bunda " dediğinde başımı sallayarak telefonu cebime attım.
Savaş " simdi ne yapacağız" dediğinde telefonuma mesaj gelmişti. Telefona baktığımda mesaj abimdendi. Yine bir yere yolluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Takıntılı Sosyopat ( KİTAP OLDUU!)
Roman pour AdolescentsBambaşka bir şehirde hiç beklemediği bir hayat Alevi bekliyordu. Annesi ve babasının boşanması ile Bursa'ya taşındılar. Şan şöhret hayatlarını İstanbul da bırakmışlardı. Artık farklı bir hayatları vardı. Taşındığı semtte hiç beklemedik olaylar geliş...