"dikkat et de ikinci sefer kalbinden vurmayayım..."
"Tamam bakalım bu kadar eğlence yeter, ben çok acıktım" diyerek Emir, Balımı alarak önden yürümeye başlamışlardı. Onlar arabaya doğru yürürken ben Ateş'i daha çok incelemeye başladım.
"Gözlerini alamıyorsun bakıyorum da" dediğinde gülerek önüme döndüm.
"Söyle bakalım"
"Efendim"
"Aklında bir şey var, sorsam mı sormasam mı? Diye tereddüt de kaldın. Sor " dediğinde yüzüne baktım.
"Neden böyle giyindin, yani normal de siyah giyersin ama, takılar falan?" diyerek üzerindekileri gösterdim. Ateş gülerek arabanın kapısını açıp binmemi bekledi.
"Hiç, bundan sonra böyle olacağım" dediğinde gülümseyerek Balımın yanına geçtim. Ateş zaman kaybetmeden sürücü koltuğuna geçti. Onun bu şekilde giyinmesi hoşuma gitmişti. Çok...adını koyamadığım bir şeydi, erkeklerde takıyı çok severdim ve Ateş şuan sevdiğim şeyi yapıyordu. Arabayı çalıştırdığında radyo otomatik bir şekilde açıldı. Emir rastgele bir şarkı kanalını ararken duyduğumuz şarkı ile gülerek birbirimize bakmaya başladık.
Emir "Yuh bu kadar da şans olmaz" dediğinde Ateş gülerek arabayı park ettiği yerden çıkarttı. Emir elini üste atıp bir düğmeye bastı. Arabanın üstü sonuna kadar açılmıştı. Balım gülerek ve ellerini birbirine vurarak şarkıyı söylüyordu.
"Yavrum baban nereli
Nereden bu kaşın gözün temeli" Diyerek öne doğru uzanıp Emirin düzgün olan saçlarını bozmuştu.
Sana neler demeli
Ay seni çıtır çıtır yemeli " diyerek şarkıyı söylerken Emir gülerek arkaya dönüp Balımın burnunu sıkmıştı.
"Uslu dur cadı süpürgesi" dedikten sonra saçlarını gelişi güzel düzeltmişti.
Emir "Anam babam aman
Kaçın kurası bu" dediğinde gülerek Ateş direksiyona vurarak ritim tuttu. Dikiz aynasından bana bakarak şarkıyı ikisi bir söylemeye başladı.
"Ne baş belası bu
Gönül kirası bu, ah" dediğinde gülerek Balımla birbirimize baktık. Araba yavaşladığı zaman geldiğimizi anlamıştım. Ateş arabayı düzgün bir şekilde park ettikten sonra arabanın üstünü kapatıp anahtarları aldı. Emir ve Balım arabadan inip üzerlerini düzelttiğinde bende çantamı alarak arabadan indim. Ateş yanıma gelerek elimi sıkıca tuttu. Nereye geldiğimize baktığımda Mivan Restauranta gelmiştik. Orta büyüklükte bir yerdi. Ne çok küçük ne çok büyüktü. Dışı mat siyah renge boyanmıştı. Dışarı oturma alanlarını ikinci katla birleştirip bir çatı edası vermişlerdi. Tavanlarında asma lambalarla dekora ve renkleriyse altın sarısıydı. Minik çamlarla mekanı daha sevimli kılmıştı. Camlarıysa boydan ve katlanabilirdi.
Ateşlerle içeriye geçtiğimizde dışı kadar içi de güzeldi. Siyah ve altın renkleriyle dekorlarına devam etmişlerdi. Kolanlarını düz bırakmak yerine ince siyah tellerle ayrı bir güzellik sağlamışlardı. Taşlı duvar kağıtlarını kullanmışlardı. Burayı önceden biliyordum Asudeyle sürekli buraya gelirdik. Ama o duvar kağıdını ilk gördüğümde taşları gerçek sanmıştım o kadar gerçekçiydi. Duvara sabitlenen raflarda bazılarında süs eşyası bazılarındaysa sahte baharatlar koymuşlardı.
"Hoş geldiniz, rezervasyonunuz var mı?" bir görevlinin sesini duyduğumda mekanı incelemeyi bıraktım. Yanımıza gelen kişi çelimsiz biriydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Takıntılı Sosyopat ( KİTAP OLDUU!)
Teen FictionBambaşka bir şehirde hiç beklemediği bir hayat Alevi bekliyordu. Annesi ve babasının boşanması ile Bursa'ya taşındılar. Şan şöhret hayatlarını İstanbul da bırakmışlardı. Artık farklı bir hayatları vardı. Taşındığı semtte hiç beklemedik olaylar geliş...