"Sen benimle güneşini yani ışığını paylaştın..."
Asude' den🍷
Balım vurulduktan sonra hızlı adımlarla o iki manyağı aramaya başladım. Şuan ormanın içinde tek olmak o kadar iğrenç ve korkutucu ki...Keşke Alev yanımda olsaydı, şu ağaçların ardında geçtiğinde onu görsem, ama yok... Benden çok uzakta olması lazımdı.
Sırf o gece kadar kapkaranlık gözlerle zaman geçirmek, ona biraz daha yakınlaşmak için bu saçma oyunu Ateş'e söylemiştim. Bu tarz birinin silahlı oyunları sevdiğini düşünmüştüm ki düşüncelerimde haklıyım da. Silahı iyi tutuyordu, sanki sürekli silah kullanıyormuş gibi alırken hiç zorluk çekmemiş gibiydi. Onda ne olduğunu bilmiyorum ama sürekli beni kendisinden uzaklaştırmasından nefret etmeye başladım.
Alev'e kızıyordum o Ateş kadar tehlikeli tipte ne bulduğunu, şimdi o soruyu kendime soruyorum. O çocuk Ateş'ten de karanlık bir tipe benziyordu ve bunu çok iyi bir şekilde yansıtıyordu, peki ben onda ne buluyordum? İşte bu sorunun cevabını bulamıyordum. Ben Asude Akman ve o çocukta ne olduğunu bulacağım. Bu zamana kadar neyi kafama koyduysam yaptım. Şimdi de onu yapacağım. Beni ona çeken her neyse onu bulacağım. Diğerleri normal gelirken onda...onda adını koyamadığım bir şey var.
Ayak sesleri duymaya başladığım yanımda olan iri büyük çalıların arkasına saklandım. Dal kırılma, kuru yaprakların sesini duyabiliyordum. Esen rüzgar, öten kuşların sesi kesilmişti, sadece o ayak sesi vardı. Birisi buraya geliyordu, Alev olabilir mi? Ya...Oysa...
Silahımı sertçe tutarak çalıların arasından çıkıp silahı seslerin oraya doğru çevirdim. Boya topu yanımda ki ağaçta patlamıştı. Gelen kişiyi gördüğümde gülerek bana doğru geliyordu.
"Seni bilerek ıskaladım. " dediğinde gülerek Ateş'e baktım. "Alevimin yeri nerede?" dediğinde omuzumu silktim " Kaybettim ve onu arıyorum. Ormanın içinde kayboldum" dediğimde Ateş oflayarak elini saçlarına götürdü.
"Ormanı turladım onu bulamıyorum."
"Sizin yüzünüzden dağıldık, ve şuan ormanda tek kaldım. Düşmanım da karşımda şuan beni vurman lazım. Ya da benim seni vurmam lazım"
"Ben seni bilerek vurmadım. Savaş arkada ikiniz birbiriniz kapışması için ağaca sıktım. "
"Şuan aynı şeyi bende yapıyorum. Bilerek sıkmıyorum" dediğimde gülmeye başlamıştık.
"Savaş geldiğim yolun arkasında kaldı, dikkatli bir şekilde gidip arkasına geçersen onu yenersin" dediğinde içten bir şekilde gülümseyerek Ateş'e baktım.
"Sağ ol"
"Ne demek, senin kardeşin beni düzeltti, sende benim kardeşimi düzeltirsin belki" dediğinde kafam karışarak ona baktım.
"Nasıl yani?"
"Buraya geldiğimizde sizi görmüştük. Dışarıda oturuyorduk sizde otelin bahçe bölümünde olan oturaklardaydınız. Alev bir şeyler anlatırken sen sürekli bize baktın. Bakışların ne Mert'te ne bende nede Emir'deydi. Bakışların direk Savaş'taydı. Ve ona bakarken tuhaf bir şekilde bakıyordun, ne gözlerin parlıyordu nede tutulmuş gibi... İkiniz de birbirinize değişik bir şekilde bakıyordunuz. O zaman anlamıştım, Savaş senin dikkatini çekmişti..." dedikten sonra durmuştu. Ama anlattığı şey yanaklarımda alevlenme oluşturmuştu. O kadar da dikkat ederek bakmıştım. Nasıl fark etmişti.
"Nasıl baktığının adını koyamasam da, sende Savaş'ın dikkatini çekmiştin" dediğinde bakışlarım geri Ateş'e kaydı. Az önce o karanlık çocuğun dikkatini çektiğimi mi söylemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Takıntılı Sosyopat ( KİTAP OLDUU!)
Ficção AdolescenteBambaşka bir şehirde hiç beklemediği bir hayat Alevi bekliyordu. Annesi ve babasının boşanması ile Bursa'ya taşındılar. Şan şöhret hayatlarını İstanbul da bırakmışlardı. Artık farklı bir hayatları vardı. Taşındığı semtte hiç beklemedik olaylar geliş...