"gözlerindeki karanlıkla boy ölçüşemezdi."
Balımın evinden çıkıp kendi evime gidiyorum. Dışarısı çok soğuktu. Ve hava içim kadar karanlığa bürünmüştü. Durmadan ellerimi birbirine sürtüyordum. Bursa bu kadar soğuk olabilir mi? Sanırım ilk kez bu kadar çetin bir kış görüyordum. Kutuplar gibi aynı, sanırım kar yağacaktı. Yoksa bu kadar ayaz olamazdı. Neyse ki evlerimiz aynı mahalledeydi. Fazla yürümek zorunda kalmayacaktım. Bir süre yürüdükten sonra sokağın sonuna gelmiştim. Sinirli bir tavırla birinin konuştuğunu duyup olduğum yere doka kalmıştım. Çünkü bu sesi çok iyi tanıyordum.
Ateş sinirli bir şekilde köşeyi dönmesi ile birbirimizi görmemiz bir oldu. Telefon kulağında kaşları çatık bir şekilde bana bakıyordu. Beni boydan süzdükten sonra sert bakışları gözlerimde durdu. "Seni sonra arayacağım Emir" diyerek telefon konuşmasını sonlandırmıştı. Üzerine siyah dar pantolon üstüne beyaz sweet giymişti. Bu soğuk hava karşı sadece siyah deri ceket giymişti. Baştan aşağı karanlık giyinse de gözlerindeki karanlıkla boy ölçüşemezdi.
Sabah olan o korkunç anı aklıma geldiğinde korku ve nefret tekrar bedenimi sarıp sarmalamıştı. Bana doğru geldikçe geri adım atıp koşmayı planladım. Ama geç kalmıştım. Ateş çoktan yanıma gelmişti.
Sert bir sesle " Ne işin var senin burada?" diye sordu, fakat ona cevap veremedim. Boş boş bakmakla yetindim. Zihnimde bir sürü kelimler geçiyordu ama hiç biri dudaklarımın arasından çıkamıyordu. Ateş sabırsızca kolumu tutacağı sırada kendime geldim ve geri çekildim.
"Uzak dur benden!" dediğimde kalbim resmen ağzıma gelecekti. Dışarıdaki buz gibi hava titremiyordum. Korkudan titriyordum. Ateş sözlerimin hiç birini kulakla ardı etmeden üstüme doğru yürüdü. Bu boş sokakta beni köşeye sıkıştırmıştı. Bir Allah'ın kulu geçmez mi bu sokaktan! Ne kadar kabul etmek istemesem de bu karanlık boş cadde de Ateş ve benden başka hiç kimse yoktu. Ateşin karanlık bakışları gittikçe artıyordu. Sessizlik arttıkça rahatsız edici bir hale bürünmüştü.
Ellerimi kaldırdım ve Ateşin göğsüne koyarak benden uzaklaşmasını sağladım. "Benden uzak dur. Yoksa avazım çıktığı kadar bağırırım. Ve herkesi buraya toplarım" dediğimde omuz silkti.
"Bağır" diye karşılık verdi. Ona daha fazla bakmadım ve arkamı dönerek geldiğim yoldan koşmaya başladım. Fakat Ateş peşimden gelmeye devam etti. Beni kolumdan sertçe yakalayıp kendine çevirmişti.
"Bu saatte kiminleydin" dedi korkutucu bir ses tonu ile. Oysa ben ona cevap vermek yerine elinden kurtulmaya çalışıyordum. Birden beni kendi öyle bir çekmişti ki nefeslerimiz birbirine karışıyordu. Bal rengi gözlerini hiç bu kadar yakından görmemiştim. Dudaklarını yaladı ve " Son kez soruyorum. Nerde kiminleydin?" dedi usulca.
Sesim titrek bir şekilde "B-balımın evinden geliyorum" dediğimde elini belimden çekmişti.
"Sakın bana yalan söyleme. Eğer yalan söylüyor isen senin için çok kötü olur." Dediğinde içinden sen ne çeşit bir manyaksın? diye geçirdim. Ateş ceketinin cebinden telefonu çıkarttı ve birkaç tuşa bastıktan sonra kulağına götürdü.
"Balım" dedi sert bir şekilde yok artık! Bana inanmayıp Balımı mı aradı? "Kes zırvalamayı. Alev bu gün senin evinde miydi?" dediğinde Balımı dinledi. Sonra bir şey söylemeden arkadaşımın yüzüne telefonu kapattı. Bana geri döndü ve bileğimi sıkıca tutarak kendine doğru çekti.
"Yürü gidiyoruz" dediğinde korkarak geri çekilmeye çalıştım. "Nereye gidiyoruz?" dedim.
"Seni evine bırakacağım. Tek gitmeni istemiyorum" dediğinde cümlesini anlamaya çalıştım. Beni evime mi bırakacak? Ateş bu mal, öküz, hıyar artı sosyopat beni evime bırakacak? Bu gereksizin başına taş falan mı düştü. Dili falan mı sürtüştü. Öyle şaşırmıştım ki Ateşin beni çekiştirerek eve götürmesine izin verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Takıntılı Sosyopat ( KİTAP OLDUU!)
Teen FictionBambaşka bir şehirde hiç beklemediği bir hayat Alevi bekliyordu. Annesi ve babasının boşanması ile Bursa'ya taşındılar. Şan şöhret hayatlarını İstanbul da bırakmışlardı. Artık farklı bir hayatları vardı. Taşındığı semtte hiç beklemedik olaylar geliş...