"Işığımı kaybettim...💔"
Oğuz "Nasıl hissediyorsun?" diyerek elinde bardakla bana bakıyordu. Elindeki bardağı uzattığında hemen alıp sudan büyük bir yudum aldım.
"Biraz daha iyiyim... Yani... "
"Sanırım sevinmedin böyle bir şeye, gerçi bana sorarsan ben de ne hissettiğimi bilmiyorum"
"Asla üzülmedim" dedim birden, Oğuz kafasını kaldırıp bana baktı.
"Üzülmedin mi?"
"Hayır... Bir abimin olmasına üzülmedim... Sadece babamın böyle bir şey yapacağı aklımın ucundan bile geçmezdi. Kötü olduğunu biliyordum ama bu kadar vicdansız olacağını aklım almıyor... Seni, annemi bir yıkıma uğrattı. Sen bunca zamandır yani... Sevgisiz büyüdün... Ve ben... Hayır bu haksızlık! Çok büyük haksızlık, ben orada sıcak aile oramı sürerken senin böyle olman... " dediğimde oturduğum yerden kalkıp teknenin ucuna doğru yürüdüm. Oğuz telaşlı bir şekilde yanıma geldi.
Dolan gözlerimle İstanbul'a baktım. "SENDEN NEFRET EDİYORUM BABA! ANLIYOR MUSUN! SENDEN NEFRET EDİYORUM!" diye bütün gücümle bağırmaya başladım. Ağlayarak kocaman şehre baktım. Ağızımdan bir hıçkırık kaçtığında Oğuz beni kendine çevirerek sıkıca sarılmıştı. Kollarımı beline sardım. "Özür dilerim Oğuz... " dediğimde beni kendinden uzaklaştırdı.
"Sen neden özür diliyorsun, hatayı yapan o, hayatımı mahveden kişi o...Babamız..."
"Bilmiyorum, ne diyeceğimi bilemiyorum. " dedikten sonra aklıma gelen şeyle Oğuza geri döndüm.
"Senden bir şey isteyebilir miyim?" dediğimde tek kaşını kaldırdı. Mavi gözlerinin şimdi kime benzediğini görebiliyordum... Gözlerinin mavi tonu babamın gözleri ile aynı tondu...
"Babamın yanına götürür müsün beni?" dediğimde Oğuz kaşlarını çattı.
"Ne?"
"Duydun beni, babamızın yanına götür beni" dediğimde Oğuzun kafası karışmış gibi bana baktı.
"Ne yapacağını anladım, arkaya geç otur. Motoru çalıştıracağım" dediğinde az önce kalktığım yere geri oturdum. Oğuz motoru çalıştırıp sürmeye başladığında bana baktı.
"Balım beni öldürecek" dediğinde gülmeye başladım. "Peçete var mı?" dediğimde masayı gösterdi. Üst üste konulmuş peçeteler gördüğümde bir tane alarak akan makyajımı düzelttim.
"Alev" dediğinde telefona bakmayı bırakıp ona döndüm. "Bu şeyi...yani kardeş olduğumuz gerçeğini, Ateş ve diğerleri bilmese olur mu?" dediğinde başımı salladım.
"Peki annem...Annen?" dediğimde durup bakışlarını kaçırdı.
"Ona daha var...Birden durup da karşısına ben senin çocuğunum diyemem... Daha kendim bile buna alışamadım... Seni kolay kabullendim, çünkü bir şekilde sende olan kardeş parçamı buldum ve kolay oldu bu benim için...Ama o konu... Biraz zaman geçtikten sonra, kabullendikten sonra söyleyebilirim" dediğinde oturduğum yerden kalkıp yanına gittim.
"Ateş gittikten sonra güçlenmem için sürekli yanımdaydın, o zaman da biliyordun değil mi?" dediğimde başını salladı.
"Evet biliyordum, ta ki buraya gelip her şeyi açıklığa kavuşturana kadar söylemek istemedim." Dedikten sonra buz mavisi gözlerini denizden çekip bana çevirdi. "Kardeşimin bir erkek yüzünden güçsüz görmek istemiyordum, o yüzden güçlenmen için çabaladım. Ve..." dediğinde ona baktım.
"Ve?"
"Ve başardım, kardeşim benim gibi güçlü oldu" dediğinde yüzümde istemsizce bir gülümseme oluşmuştu. Ama kardeş olayına hala alışamamıştım. Karaya geldiğimizde ilk Oğuz inmişti ve benim inemem için yardım etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Takıntılı Sosyopat ( KİTAP OLDUU!)
Teen FictionBambaşka bir şehirde hiç beklemediği bir hayat Alevi bekliyordu. Annesi ve babasının boşanması ile Bursa'ya taşındılar. Şan şöhret hayatlarını İstanbul da bırakmışlardı. Artık farklı bir hayatları vardı. Taşındığı semtte hiç beklemedik olaylar geliş...