"Her şey hazır mı güzelim?" dedi Kerem. Başımla onaylayıp dışarı çıktım. Nihayet kendimize ayırabildiğimiz bir zaman dilimimiz olabilmişti yıllar sonra..
"Kardeşlerin sana emanet." dedi, Doğu'ya bakıp omzunu sıvazlayarak.
"Emrede- Tamam baba." dedi Doğu. Birden çattığım kaşlarıma bakıp kendini toparlaması iyi olmuştu. Evi iyice askeriyeye döndürmüşlerdi son zamanlarda, delirmem yakındı..
Evden ayrılıp, valizlerimizle birlikte arabaya bindik. Kerem bir işler peşindeydi ama anlamamıştım. Bir an mutluydu, bir an huzursuz.. Ara sıra gözleri bende takılıyor ve dalıp gidiyordu.
"Nereye gittiğimizi neden söylemiyorsun?" dedim merakla.
"Çünkü kararsızım. Bunu tekrar yaşamanın sana nasıl hissettireceğini kestiremiyorum." dedi gözlerini yoldan ayırmadan.
"Neyi tekrar yaşamak? Kıbrıs'a mı gidiyoruz?" dedim heyecanla.
"Hayır."
"Sinop'a mı?"
"Hayır."
"Siirt'e mi?"
"İstanbul'dan ayrılmayacağız." dedi ciddiyetle.
"Kerem, nedense bu plan hiç hoşuma gitmiyor. Eve dönmek istiyorum." dedim kaşlarımı çatıp.
"Olmaz." dedi sertçe. Bir terslik vardı..
"Neden olmaz?"
"Merak ediyorum. Tepkini görmeliyim. Ve bunu senden gizlediğimi öğrenirsen, beni asla affetmezsin."
"Bilmece gibi konuşmayı keser misin? Neler çeviriyorsun sen?"
"Birazdan öğreneceksin." dedi ve daha da hızlandı. Kesinlikle öfkeliydi şu an.
Bir süre sonra, on beş senedir önünden geçmeyi bile reddettiğim, bana; onun öldüğünden başka hiçbir şeyi anımsatmayan, kızımın asla unutamadığı o çocukluk travmasına sebep olan kafenin önünde durdu. Masal Diyarı'nda..
"Kerem.. Beni buraya neden getirdin?" diye sordum buz gibi bir sesle. Aklımda kurulan senaryolar, kanımı donduruyordu. 'Bunu tekrar yaşamanın sana nasıl hissettireceğini kestiremiyorum.'
"Tekrar yaşayacağım şey ne?" dedim korkuyla.
"İn." dedi sadece.
"İnmek istemiyorum. Eve götür beni. Hemen!" dedim hiddetle.
"Masal.."
"Kerem n'olur eve götür beni.." dedim başımı öne eğerek.
"Güzelim bak bana.." dedi Kerem, elimi kavrayıp. Bakışlarımı ona çevirdiğimde yanağımı okşadı.
"Yanında olacağım." dedi. Gözlerimi sımsıkı kapatıp, burayı ilk gördüğüm anı anımsadım..
"Geldik." demişti Yiğit. Başımı çevirip baktığımda, bu küçük kafenin önünde durduğumuzu görmüştüm. Açık gibi görünmüyordu.
"Kapalı galiba."
"Biz açarsak açılır." dedi Yiğit, elinde tuttuğu anahtarı sallarken. Nasıl da şaşırmıştım..
"İnanamıyorum. Kafe mi açtın?"
"Ben değil, sen açtın."
"Ne demek bu?"
"İnelim mi artık?" Yiğit gülümseyerek inip kapımı açarken şaşkınlığım ve ben koltukta kalakalmıştık. Elini uzatıp inmeme yardım ettikten sonra, beni kafenin önüne dikip yukarıdaki tabelayı göstermişti. 'Masal Diyarı' yazan tabelaya, katlanarak artan bir şaşkınlıkla baktığımı, daha dün gibi hatırlıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOĞU
Romantizm"Komik misin?" "Eksiğim." "Masal!" "Kerem?" "Oyun mu oynuyorsun sözlerimle?" "Tutamadıklarınla mı?" "Şunu keser misin?" "Neyi?" "Cümlelerimi ayrıştırıp laf sokmayı." "Üniforman üzerinde değil." "Yani?" "Yani emir komuta bende." ÖNEMLİ: Başlamadan ön...