Şaşkınlığın en koyu halini yaşıyordum şimdi. Yiğit, hiç düşünmeden elindeki çantayı yere atıp bana sımsıkı sarılırken hiçbir tepki veremedim.
"İyisin, iyisin, iyisin.." dedi defalarca. Sonra beni kendinden biraz uzaklaştırıp yüzümü okşadı..
"Çok korktum." dedi ve bir kez daha sarılıp alnımı öptükten sonra nihayet kendine gelebilmişti.
"Özür dilerim.. Özür dilerim sana bir şey olduğunu sandım ve-" dedi telaşla. Koluna dokunarak susturdum onu.
"Tamam.. Sorun değil, bak iyiyim.. Buradayım.. Dahası sen de buradasın." dedim bu haline gülümseyerek.
Bir an duraksadık.. Ve sonra tuhaf bir şekilde aklımızı kaçırmış gibi gülmeye başladık aynı anda. Neye, ne için bilmiyorum ama bu; ikimizin de uzun zamandır gerçekleştirmediği bir eylemdi. Bundan eminim.
Onu özlediğimi bir kez daha fark etmiştim. Aramızdaki bu şeyi nasıl aşacağımız hakkında hiçbir fikrim yoktu ama ona fazlasıyla değer veriyordum. En kötüsü de; bu değerin ona iyi gelmesi gerekirken onu daha da büyük bir çaresizlik ve ikileme sürüklemesiydi. Geri durmalıydım. Yiğit için..
Gülüşlerimizin solduğu iki dakikalık zaman diliminde birbirimizin gözlerine kenetlenmiştik. Bu tuhaf anı bozan taraf Yiğit oldu.
"Geç oldu, odalarımıza geçelim. Sabah her şeyi konuşuruz." dedi anlayışla. Vakit kaybetmeden onayladım onu. Birlikte merdivenlerden çıkarken aramızda hiç hoşuma gitmeyen tuhaf bir mesafe vardı.
Onun kapısının önüne geldiğimizde 'iyi geceler' diye mırıldanıp hızla içeri girdi. Ben de odamın yolunu tutup kendimi önce sıcak bir duşa ardından da uykunun kollarına bıraktım.
Sabah uyandığımda, aşağıdan gelen kahkahalar beni de sebepsizce mutlu etmişti. Yüzümü yıkayıp hemen mutfağa indim. Sofra güzelce kurulmuş hatta kahvaltıya başlanmıştı bile.
"Bensiz mi başladınız?" dedim dudaklarımı büzerek.
"Gel bitanem, her şey sıcacık hâlâ. Yiğit uyandırmak istemedi seni, dünden sonra yorgunsundur diye düşündük." dedi Ali.
"İyiyim ben." dedim omuz silkerek.
"Hadi otur tatlım, ben sana çay koyayım." dedi Nesrin. Sandalyemi çekip Yiğit'in yanına otururken gülümsedim.
"Günaydın." dedi içtenlikle.
"Günaydın, iyi uyudun mu?"
"Evet, uzun zaman sonra ilk kez."
"Gece kaçta geldin Yiğit? Hiç duymadık." dedi Ali.
"Çok geç gelmedim aslında."
"Sahi, siz benim çığlığımı da mı duymadınız Ali'm? Eğer duymadıysanız can güvenliğim yok bu evde.." dedim onları kınayan bir ses tonuyla.
"Bir çığlık duyduk da, ben Kerem de seninle sandığım için o çığlığı farklı yorumlad-" Ali cümlesini tamamlamadan, Nesrin, onun karın boşluğuna bir dirsek geçirdiğinde ben öksürük krizine girdim.
Yiğit sırtıma birkaç kez yavaşça vurduktan sonra kalkıp bir bardak su getirdi. Nefesimi düzenleyebildiğimde Nesrin duygularıma tercüman oluyordu.
"Yuh ama hayatım!"
"Hadi hazırlanın da çıkalım." dedi Yiğit konuyu kapatarak. İyi ki de bunu yaptı çünkü konu uzasaydı Allah bilir sonu nereye nasıl bağlanacaktı?
"Nereye?" dedim merakla.
"Kafemize." dedi Yiğit.
Giyinmek için odalarımıza çekildiğimizde tereddütle telefonumu elime aldım. Yiğit'in geldiğini Kerem'e söylemeliydim. Bunu nasıl karşılayacaktı bilmiyordum, üstelik tam operasyona çıkacakken ona böyle bir sıkıntı yüklemek ne kadar doğru olurdu? Bahane üretip kaçma Masal. Söylemelisin.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOĞU
Romance"Komik misin?" "Eksiğim." "Masal!" "Kerem?" "Oyun mu oynuyorsun sözlerimle?" "Tutamadıklarınla mı?" "Şunu keser misin?" "Neyi?" "Cümlelerimi ayrıştırıp laf sokmayı." "Üniforman üzerinde değil." "Yani?" "Yani emir komuta bende." ÖNEMLİ: Başlamadan ön...