Annem ve babamı yolcu etmek için havaalanına gelmiştik. Ali benimle kalmaya karar verdiği için onlar da rahat bir nefes almıştı. Hastanedeki olaylardan sadece babama bahsetmiştim çünkü bendeki tuhaflığı hemen fark etmişti.
Valizleri teslim ettikten sonra, annem Ali'yi bana iyi bakması için tembihlemekle meşgulken; babam da beni köşeye çekti.
"Biraz daha düşünmeni istiyorum Masal. Fevri hareket etme n'olur. Bak Ali de yanında artık, yalnız değilsin. Önce otur bir düşün. Gerçekten ne yapmak istediğini düşün güzel kızım. Buradan ayrılmak, mesleğini bırakmak seni gerçekten mutlu edecek mi?"
"Kafam öyle karışık ki baba.. Hiçbir şeyin net bir cevabını bulamıyorum. Her şey öylesine üst üste geldi ki; ben bir anda hayatımın altında ezilir oldum."
"Ne demiş Şemsi Tebrizi? Hakk'ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. 'Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir' diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatının altının üstünden daha iyi olmayacağını?"
"Peki ya daha kötüyse?"
"Masal.. Benim güzel meleğim.. Suçluyuz biliyorum, sana daha evvelden anlatmalıydık her şeyi. Ama Kerem'le yaşananlar, hastanedeki dedikodular.. Bunlar nereye gidersen git yaşayabileceğin şeyler. Kaçsan da yakalanırsın aşka ve insanın olduğu her yerde önyargı var demektir. Ne aşkın ne de dedikoduların önüne kaçarak geçemezsin. Ancak savaşırsan galip gelebilirsin bu hayatta. Seni bulduğum o gece; ne kadar cesur bir savaşçı olduğunu o masum gözlerine ilk baktığımda anladım ben. Şimdi bu kararın, senin her şeyi cesurca göğüsleyen ruhuna hiç yakışmıyor bunu bilesin. Biraz daha dene Masal. Eğer sonunda yine dersen ki 'baba yapamıyorum'. Ben yine senin yanında olur, yine elinden tutarım. Her ne karar verirsen ver, doğru ya da yanlış, baban her zaman burada. Ben hayatta olduğum sürece ne seni ne de kardeşini asla yalnız bırakmam." dedi babam. İki gözüm iki çeşme, ona başarabildiğim kadar sıkı sarıldım.
"İyi ki benim babamsın." dedim içtenlikle. Bir kez daha ne kadar şanslı olduğumu düşünürken sitemkâr annem bizi yine kıskanmış ve kollarını ikimize birden dolamıştı.
Onları yolcu ettikten sonra, Ali omzuma kolunu atıp beni göğsüne yasladı. Bu da, onun sessiz teselli yöntemlerinden biriydi işte.
Eve geçtikten sonra babamın söylediklerini düşünmeye fırsatım olmuştu. Kalıp savaşabilir miydim gerçekten? Ben onun sandığı kadar güçlü müydüm?
"Kahve?" dedi Ali sorarcasına. Bana uzattığı bardağı kaptım ve ellerimi etrafına doladım. Hava öyle soğuktu ki bir daha asla ısınamayacakmışım gibi hissediyordum.
"Ne düşünüyorsun?" dedi Ali sakince.
"Sen benim ne düşündüğümü boş ver de şu kolunu aç da bir bakayım." dedim kafamdakileri bir kenara bırakıp.
"Masal yeter ama bitanem, iyiyim işte."
"Aç şu kolunu."
"Yahu iyiyim ben."
"Kaslı kollarından mahrum etme gözlerimi be Ali'm." dediğimde Ali bir kahkaha attı.
"Bak böyle iste canımı ye bitaneciğim." dedi keyifle. Kazağını çıkarıp yanıma oturunca yarasına bakıp sıkıntıyla bir iç geçirdim. Neyse ki epey toparlamıştı.
"Malzemeleri alayım bir pansuman yapalım açmışken." dedim ve ayağa kalktığım anda kapı çaldı.
"Kim ki?" dedi Ali merakla. Ben, bilmiyorum diye dudaklarımı büzüp omuz silkip malzemeleri almak için odaya girerken, o kapıya yöneldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOĞU
Romance"Komik misin?" "Eksiğim." "Masal!" "Kerem?" "Oyun mu oynuyorsun sözlerimle?" "Tutamadıklarınla mı?" "Şunu keser misin?" "Neyi?" "Cümlelerimi ayrıştırıp laf sokmayı." "Üniforman üzerinde değil." "Yani?" "Yani emir komuta bende." ÖNEMLİ: Başlamadan ön...