Kerem günlerdir uyuyordu. Bense günlerdir uyanıktım. Vücudum uyumayı reddediyordu. Ona bir şey olur da yetişemezsem diye korkuyordum.
"Doktor Hanım, başhekim sizinle görüşmek istiyor." dedi bir hemşire.
"Gelemem."
"Ama-"
"Ben bu hastanenin çalışanı bile değilim Hemşire Hanım. Ne diye çağırıyor beni iki de bir? Çok istiyorsa o gelsin."
"Kerem Bey'e müdahalenizi duymuş, onun için herhalde."
"Kerem gözlerini açana kadar hiçbir yere gitmiyorum. İçeri girmediğime dua edin. Attınız şu camın ardına beni, sanki ben gerekeni bilmiyorum." dedim sinirle.
Hemşire iç çekip yanımdan ayrılırken, ben yine gözlerimi Kerem'e dikmiş bekliyordum. O günden sonra, zaman daha bir yavaş akmaya başlamıştı sanki.
Başhekimle henüz bizzat tanışmamıştık ama kendisi, Kerem'e uyguladığım acil müdahale sonrası tüm yoğun bakım ziyaretlerini yasaklamış ve beni oyun dışı bırakmıştı.
Ah! Peri'yi merak ediyorsunuz değil mi? Hemen anlatayım..
'Biz buraya çok yakınız' diye bahsettiği yer; bir esirgeme kurumuymuş.. Yanlış okumadınız. Kerem, yıllardır İstanbul'a her geldiğinde bu küçük peri kızını ziyaret ediyormuş. Hatta çoğu zaman İstanbul'a; sırf onu ziyaret etmek için geliyormuş.
Beni bulduğundaysa, fotoğraflarımı hemen ona göstermiş. Evleneceğimizi ve üçümüzün birlikte yaşayacağını söylemiş. Peri de, o küçücük yüreğiyle beni sahiplenip bana 'anne' demeye başlamış.
Ayrıntılar için Kerem'in uyanmasını beklemek zorundayım çünkü Levent, her şeyi ondan öğrenmemin daha doğru olacağını söyledi. Ama bir gerçek var ki; Kerem evli değil.
"Masal'ım, Şeyda annemleri havaalanına bıraktım. Nesrin yemek falan yaptı senin için. Eve geçip biraz dinlensen mi artık?" dedi Ali omzumu sıvazlayarak.
"Ali nasıl bırakayım onu? O gün ben orada olmasaydım şimdi nefes almıyor olabilirdi."
"Biliyorum bitanem ama oradaydın ve yaşıyor, bak. Sen doktorsun, iyiye gittiğini biliyorsun. Lütfen eve git, en azından bir duş alıp gel." dedi ısrarla.
"Kokuyor muyum?" dedim kaşlarımı çatarak.
"Leş gibisin Masal. Yerlere oturuyorsun, üstün başın toz içinde, saçların da yağlanmış, terledin mi sen?"
"Of tamam Ali sus n'olur!" dedim yüzümü buruşturarak.
"Gideceğim ama Levent ve sen buradan bir saniye ayrılacak olursanız.." diye bir tehdit eklemek için parmağımı kaldırıp gözlerimi kısmıştım ama yine aklıma bir tehdit gelmemişti. Kahretsin, ben neden hiçbir zaman tehdit bulamıyordum?
"Bitanem, senin etin ne budun ne beni tehdit ediyorsun? Hadi git artık." dedi Ali sitemle.
"Söz ver bana. Ayrılmayacaksınız buradan."
"Yahu tamam ayrılmayacağız buradan söz, hadi."
Kerem'e son bir kez bakıp ayaklarımı sürüyerek hastaneden ayrıldım. Ben ayrıldım ayrılmasına ama yüreğim de aklım da orada kalmıştı.
Kendimi eve atar atmaz hızla duşa girdim. Bu beni gerçekten de rahatlatmıştı. Üzerimi değiştirip çantamı koluma taktığım gibi aşağıya indiğimde, varlığını unuttuğum Yiğit'le karşılaştık.
"Masal?" dedi şaşkınca.
"Yiğit, sen neredesin kaç gündür?" dedim hesap sorar gibi. Oysa asıl kayıp olan bendim..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOĞU
Romance"Komik misin?" "Eksiğim." "Masal!" "Kerem?" "Oyun mu oynuyorsun sözlerimle?" "Tutamadıklarınla mı?" "Şunu keser misin?" "Neyi?" "Cümlelerimi ayrıştırıp laf sokmayı." "Üniforman üzerinde değil." "Yani?" "Yani emir komuta bende." ÖNEMLİ: Başlamadan ön...