Bölüm 45

31.3K 1.7K 219
                                    

Akşam olmadan önce bir şeyler yiyip Ali ve Kerem'i otellerine uğurladık. Onlar gider gitmez Arzu ve Nesrin beni odaya çektiler. Dizlerimin biraz üzerinde biten ince askılı kırmızı elbisemi üzerime geçirip aynanın karşısına oturdum. Onlar saçlarımı dalgalandırıp yüzüme hafif bir makyaj yaparken, kendimi onların eline bırakmakla iyi mi ettim, kötü mü bilmiyordum. Ta ki Peri beni görene kadar..

"Anne! Bu sen misin? Prenses mi oldun?" dedi gözlerini kırpıştırarak. Prenses, Ceren'in lakabı güzel kızım oralara girme n'olur..

"Beğendin mi anneyi?" dedi Arzu.

"Çok.. Teyze, bana da kırmızı rujdan sürelim mi?" dedi Peri hevesle.

"Bilmem, annen izin verirse olabilir bence." dedi Arzu. Peri bana dönüp ellerini çenesinin altında birleştirdi.

"Anne n'olur, bir kerecik." dedi tüm sevimliliğiyle.

"Tamam ama sadece bir seferlik. Çünkü sen zaten çok güzelsin. Bütün bu boyalara ihtiyacın yok." dedim gülümseyerek.

O, neşeyle kendini alkışlayıp teyzesinin önüne otururken ben de anneme yardım etmek için mutfağa geçtim. Ama annem her şeyi çoktan halletmişti.

Kapı çalana kadar heyecanımı dizginleyebilmiştim ama nedense şu anda kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu ve aklım kesinlikle başımda değildi.

Kapıyı açıp bal gözlerle buluştuğumda kalan aklımı da yitirdim.. Bir insan bu kadar kusursuz görünebilir miydi gerçekten? Takım elbiseler insanları ne kadar değiştirebilirdi? Bakınız: Şekil A, Kerem Çağan.

Şükür ki Kerem bir iş adamı değildi ya da sürekli takım giymeyi gerektirecek bir iş yapmıyordu.. Gerçi üniforması her şeyden daha çok yakışıyordu ona.. Ki zaten ben o haline vurulmuştum..

Hayır.. Ben onun her haline vurulmuştum..

"Kızım içeri alsana misafirlerimizi." dedi annem belimi çimdiklerken. Kendime gelip Kerem'in elindeki çiçekleri aldım ve anneme uzattım. Onun mu vermesi gerekiyordu? Ne fark ederdi ki değil mi?

"Biz çıkalım isterseniz?" dedi Ali sitemle.

"Nasıl?" dedim boş bulunarak..

"Masal'ım Allah aşkına sal damadı geçsin, bayılıp kalacak zaten şimdi heyecandan." dedi Ali. Levent de homurdanarak kendini belli etti.

"Pardon. Buyurun." dedim yana doğru çekilerek.

Herkes içeri geçerken Kerem benimle birlikte arkada kaldı. Onları takip edecekken bileğimde hissettiğim elle durdum. Sırtımı duvara yaslayıp önüme geçtiğinde zaten dengesizleşmiş olan nefesim, iyice tökezler oldu.

"Babam bizi böyle görürse vermez ama beni." dedim gülümsemeye çalışarak. Biraz mesafe koydu aramıza..

"Çok.. Başka olmuşsun." dediğinde kaşlarım çatıldı. Bu söylediği, iltifat kategorisine giriyor muydu?

"Başka?" dedim sorarcasına. İltifatı biraz açmasını beklemiştim ama beyimizin aklı farklı bir şeyle meşgul olacak ki bana şöyle bir soru sordu..

"Bu elbise hep var mıydı ve bu ruj?"

"Olmasa mıydı?"

"Bilemedim." dedi bu kez gözlerini dudaklarıma dikerken.

"Bizi bekliyorlardır, yanlış anlamasınlar." dedim içeriyi işaret ederek.

"Doğru anlamaları için tek çözüm içeri geçmek değil ama sen bilirsin." dedi yutkunarak.

Kerem niyeti daha da bozmadan elinden tutarak içeri sürükledim onu. Gözler önce bize, sonra da ellerimize dönünce farkına varıp bıraktım elini.

DOĞUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin