Hızlı adımlarım, Kerem'in oturduğu banka yaklaştıkça yavaşladı. Battaniyeyi omuzlarına serip yanına oturduğumda hiç şaşırmamış gibiydi. Kıpırdaman, tek söz etmeden önüne bakmaya devam etti.. Bense ne diyeceğimi, nasıl başlayacağımı düşünüyordum.
"Bir şey söylemek zorunda değilsin." dedi buz gibi bir sesle. Oysa söylemeliydim.. Ama nereden başlamam gerektiğini kestiremiyordum.
"Zor zamanlardan geçiyorum Kerem." diyebildim sonunda. 'Ne alaka Masal' dese, bunu yadırgamazdım.
"Bu bir bahane değil. Onunla hep böyle yakındınız?" dedi sorarcasına..
"Evet." dedim omuz silkerek.
"Ve hep böyle yakın kalacaksınız?" dedi yeniden sorgular gibi. Ama bu kez gözleri gözlerime değmişti. Sanki orada, bir umut, farklı bir cevap bulabilmeyi umuyordu. Umudunu boşa çıkaracağım için kendimden nefret etmiştim.
"Evet." dedim yine sadece. Ne zaman konuşmayı planlıyorsun Masal, adam kalkıp gittikten sonra mı?
"Ben bunu kaldırabilecek bir adam değilim Masal." dediğinde yüreğimin yandığını hissettim. Acı mıydı iliklerime işleyen? Kalbimin gerçekten parçalandığını hissediyordum. Orada bir şeyler yolunda gitmiyordu ve bu his.. Kelimenin tam anlamıyla berbattı..
"Sen her zaman çocukluğumun en güzel Masal'ı olarak kalacaksın bende. Seni her zaman seveceğim ve ihtiyacın olduğu her an yanında olacağım. Ama daha fazlası olmayacak, olamayacak. Ben böyle bir samimiyeti kaldıramam, istesem de yapamam. Görünen o ki sende bu samimiyete bir çizgi çekemezsin."
Üzerimden atamadığım şaşkınlığım ve ondan daha da fazla olan kırgınlığımla tüm bu sözlerini süzgeçten geçirmeye ihtiyacım olduğunu hissetmiştim.
Ali.. Bana yıllarca ağabeylik yapmıştı ve aramızda asla Kerem'in sandığı gibi bir yakınlaşma olmamıştı. Olamazdı da! Sevgili yapıp erkek arkadaşlarını silen ergenler gibi Ali'den vazgeçmeyecektim elbette ama orta yolu bulabilirdim.
Bir cesaretle Kerem'in ellerini ellerimin arasına aldım. Hiçbir tepki vermemiş, bakışlarını karşıdaki anlamsız boşluktan çekmeden öylece duruyordu. Ben böyle bir durumda ne hissederdim? Kerem'in yerinde olsaydım ne düşünürdüm?
Mesela Selin onun sevgilisi değil de en samimi dostu olsaydı. Ona Selin'im deseydi, yıllarca onunla yaşamış olsaydı, onunla benim yanımda tartışıp odasına gitseydi ve bütün bunlar yetmezmiş gibi gözlerimin önünde onun annesine anne deseydi..
Ah! Sahiden de böyle sıralayınca bir nebze zor oluyormuş.. Neler hissetmezdim ki? Öncelikle, asla bu kadar sakin kalamazdım. Sonra; daha bu saydıklarımın yarısı gerçekleşmeden bulunduğum yeri terk eder bir daha da yüzüne bakmazdım. Ama bu kadar severken, onu dinlemek için ona bir şans verirdim. Kerem de şu an tam olarak bunu yapıyordu aslında.. Bana bir şans vermeye çalışıyordu ama benim dilim bağlanmıştı sanki.
"Ali'den vazgeçemem." dedim huzursuzca. Elini ellerimden kurtarırken omuzlarındaki battaniyeyi atıp koltuk değneklerine uzandı.
"Ama seni kaybetmeyi de hiç istemiyorum." dedim, ellerim bir kez daha ellerini kavrarken. İç çekerek yanıma oturduğunda hâlâ gözleri karşıdaydı. Sert bakışlarını nasıl yumuşatabilirdim?
"Bugün ben senin yerinde olsaydım, kesinlikle bu kadar sakin kalamazdım.. Sana hak vermediğim söyleyemem. Ama Ali'yle olan samimiyetimiz abi-kardeşten öteye asla geçmedi ve geçmeyecek seni temin ederim."
"Yapamam Masal. Anlamıyorsun.. Ben kıskanç bir adamım, kalbini kırarım. Başka bir erkekle yaşamana müsaade edemem. Annene anne demesine katlanamam, sana Masal'ım derken öylece durup sizi izleyemem. Ne olursa olsun o bir yabancı.. Benim için de, senin için de.. Ben hiçbir abinin, kardeşine öyle baktığını görmedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOĞU
Romance"Komik misin?" "Eksiğim." "Masal!" "Kerem?" "Oyun mu oynuyorsun sözlerimle?" "Tutamadıklarınla mı?" "Şunu keser misin?" "Neyi?" "Cümlelerimi ayrıştırıp laf sokmayı." "Üniforman üzerinde değil." "Yani?" "Yani emir komuta bende." ÖNEMLİ: Başlamadan ön...