Bölüm 2

74.9K 3.9K 765
                                    

"Uyanıyor sanki he mi?" dedi Bahri'nin sesi.

"Oğlum kim bu kadın, ne diye revire getirdi Yüzbaşım?" dedi sabırsız biri.

"Dedim ya Asteğmenim. Kışlanın önünde bayıldı. Kargo için gelmiş."

"Ne kargosu?" dedi sabırsız biri, şaşkın birine dönüşerek.

Gözlerimi açabildiğimde, hafifçe doğrulmaya çalıştım. Başım deli gibi ağrıyor, karnım açlıktan, utanç verici derecede gurulduyordu.

"Dolma." dedim bana bakan iki çift göze.

"Durun durun, ayağa kalkmayın. Bahri, sen Yüzbaşıma haber ver." dedi adam. Bahri odadan çıkarken, karnım bir kez daha isyan edercesine guruldayınca adam gülümseyerek bana baktı.

"Neden bayıldığınız anlaşıldı."

"Ben gitsem iyi olacak. Sizden bir şey rica edebilir miyim?" dedim şansımı bir de burada denemek istercesine.

"Tabi edebilirsiniz, ama komutanım gelene kadar sizi buradan çıkaramam, kesin emri var."

"Ne emri? Beni burada zorla tutacak hali yok ya?"

"Yok yanlış anladınız, Yüzbaşım iyi olduğunuzu görmek istemiştir sadece."

"Yüzbaşınıza da bir şey demeye gelmiyor, kimse toz kondurmuyor maşallah." dedim sitem dolu sesimle. Asker tam ağzını açacakken, komutanının içeri girmesiyle hazır ola geçti.

"Tabip Asteğmen Erkan Keskin, Muğla. Emret komutanım!"

"Rahat asteğmenim rahat, misafirimizin durumu nedir, neden bayılmış?" dedi kaba komutan.

"Açlık komutanım." dedi asker, beni rezil etmeye yeminli gibi.. Komutanın kaşları havaya kalkarken askere yaklaşıp, duyamayacağım tonda bir şeyler söyledikten sonra karşıma geçti.

"Sen çıkabilirsin Erkan." dedi benim gözlerimin içine bakarken.

"Emredersiniz komutanım." dedi asker ve o, odadan çıktıktan sonra komutan, derin bir iç çekip doktor masasına oturdu. Ben de ayağa kalkıp masanın önündeki sandalyelerden birine oturdum.

"Siz rütbelisiniz." dedim konuya nereden gireceğimi bilemeyerek.

"Sonunda anlamışsınız." dedi ukala.

"Bakın.. Bir kargom var, anneme teslim aldım dedim. Onun geri gitmesi demek, benim mahvoluşum demek. İsterseniz bulun ve yiyin. Ama lütfen geri gitmesini engelleyin."

"Nereden bileyim bizi zehirlemeye çalışmadığınızı?" dedi ciddi ciddi.

"Pardon? Sizi neden zehirleyeyim?"

"Öncelikle, bir askeriyede olduğunuzu hatırlamanızı öneririm hanımefendi. Karşınızda da bir Yüzbaşı var."

"Mesleğinize saygım sonsuz ama rütbeniz beni alâkadar etmiyor. Takdir edersiniz ki ben bir asker değilim."

"Haklısınız." dedi hızla kabullenerek. Bunu beklemiyordum doğrusu..

"Kargomu bulabilir misiniz? Zehirsiz olduğunu kanıtlayabilirim." dedim ortamı yumuşatmayı deneyerek ama adam tek kelime bile etmemişti. Beni dinleyip dinlemediğinden bile emin değildim şu an.

"Cevap verme zahmetinde bulunacak mısınız? Konuşmaya niyetiniz yoksa ben gideyim." dedim kapıyı işaret ederek. Bir an için gülümsediğini sandım.

"Masal Altınay." dedi, gülümsemesinin aksine, son derece sert çıkan sesiyle.

"Bana yardımcı olacak mısınız?" dedim sabırsızca.

DOĞUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin