Bölüm 27

34.7K 1.9K 297
                                    

Onlara sarılırken gözyaşlarım çoktan hüzünle akmaya başlamıştı. Sahi, bugün benim doğum günümdü.. Bulunduğum gün.. Ne tuhaf ki bulunduktan altı yıl sonra ikinci kez bulunduğum gün de bugündü. On altı ocak..

"A ah! Sakın ağlayayım deme! Makyajını mahvedeceksin Masal. Siler misin şu saçma yaşları?" dedi Nesrin. Onun özlediğim bu hallerine gülerken, dönüp yeniden masaya baktım.

"Yiğit, ben burayı kabul edemem." dedim sonra utana sıkıla. Yiğit'in yüzü düşmüştü. Tamam harika bir hediyeydi, hatta mükemmeldi ve çok heyecanlanmıştım. Bir gün mutlaka böyle bir kafe açmalıydım ama tamamen kendi imkânlarımla..

"Çok güzel düşünmüşsün, çok mutluyum inan ama bu sence de çok büyük bir hediye değil mi?" dedim onu kırmamaya çalışarak.

"Ben dedim sana sahiplenir diye. Yok öyle şey Masal Hanım, burası ortak alan." dedi Ali.

"Nasıl yani?"

"Şöyle yani.." dedi Nesrin 'olaya el atıyorum' dercesine. Ve devam etti.

"Ali ve ben, İstanbul'a taşınıyoruz. Bu kafe de dördümüzün ortak malı. Senin payınsa beşimizin sana hediyesi. Adının 'Masal Diyarı' olması da ortak bir karar."

"Bir dakika, bir dakika.. Beşimiz mi dedin?" dedim kaşlarımı çatarak. İyice kafam karışmıştı ve tabi duygularım da.

"Evet, bir sürprizimiz daha var." dedi Yiğit. Diğer iki kişi Levent ve Kerem olabilir miydi? Lütfen olmasındı..

Yiğit beni omuzlarımdan tutup bar tarafına çevirirken, ilk bakışta fark etmediğim, barın arka kısmında kalan kapı aralandı ve annem ağlamaklı yüzüyle, babamsa gülümseyerek dışarıya çıktı.

Ömrüm boyunca daha fazla şaşırdığım bir gün daha olmamıştı doğrusu.. Şu sıralar hayatı tam anlamıyla uç noktalarda yaşıyordum..

Şaşkınlığımı bir kenara bırakmayı başararak annemle babama sarıldım ve bir kez daha ne kadar şanslı olduğumu düşündüm..

Köşede tek başına duran masanın etrafına dizildikten sonra, esrarengiz örtünün altından çıkan pastaya mum dikerek ufak bir seremoniyle üfledim.

Gülüşmelerimiz boş kafede yankılanıyor ve içimi dolduruyordu. Sanki dün geceyi ve bu sabahı hiç yaşamamış gibi davranmaya çalışıyordum. Çünkü mutlu olmak, en azından birkaç saatliğine sadece kendimi düşünmek istiyordum..

"Gitarı boşuna taşımadın herhalde Yiğit. Bir şeyler söyle de dinleyelim." dedi Ali. Sonra Nesrin'in omzuna elini atıp saçlarına bir öpücük kondurdu. Annem de babamın omzuna yaslamıştı başını. Ben de gülümseyerek onları izlemekle yetiniyordum.

"Eşlik edecek misin?" dedi Yiğit bana dönüp.

"Kafemizde ilk şarkımızı tek başına söylemelisin. İkinci şarkıda söz veriyorum eşlik edeceğim." dedim gülümseyerek.

Yiğit, gitarını dizine yaslayıp başlamadan önce bana bir göz kırptı. Çok mu ileri gidiyorduk bu aralar? Bana beni sevdiğini söylediğinden beri yaşadığımız her şey ona umut vermek gibi oluyordu sanki.. Daha dün gece de resmen öpmüştü beni! Ali'nin kolumu dürtmesiyle gözlerimi Yiğit'ten alıp ona döndüm. Muzipçe bir gülüş sundu bana.

"Bu adam sana âşık, biliyorsun değil mi?" dediğinde kocaman açılan gözlerimle, inanamayarak Ali'ye baktım. O kadar mı belli oluyordu yahu? Ben nasıl anlamamıştım?

"Saçmalama Ali. Bunu nerden çıkardın Allah aşkına!" dedim gereksiz bir telaşla.

"Masal'ım saf mısın sen diyeceğim ama bu konularda biraz alıksın biliyorum. Anlaman için alenen söylemek gerek."

DOĞUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin